"Gözlerin... Gözlerindeki o parlak siyahlık bana geceyi anımsatıyor. Etrafındaki beyazlar bir yıldız gibi yörüngenin etrafını sararken karanlıkta kaybolan ruhuma ışık oluyor."
Ruhunun ruhuma denk gelmesi bu hayatta karşılaştığım en güzel tesadüfler...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Beynimi saran arsız düşünceler içerisinde nefes almaya çalıştım. Tüm duyularım elimden alınmış gibi içimi bir hissizlik duygusu kapladı. Yanı başımdaki adam gözlerini gözlerime çevirdiğinde dudaklarında asılı kalmaya çalışan tebessümünü sergiledi. Sonra bir an parmak ucunu yanağıma bastırdığında "Şşhh ağlama ben hep burdayım seninle olacağım" dedi.
Ağladığımın bile farkında değilken gözlerimden akan sicim sicim yaşlar yanak kıvrımlarımı boyuyordu. Kafamı göğsüne yaslayıp derin bir soluk çektiğimde işte dedim. İşte huzurun mutluluğun kapısı bu. Derdime derman canıma yoldaş olan bu adamın varlığını sinemde daha çok hissederken bir ses duyuldu.
Sesin kaynağını bulmak adına kafamı çevirdiğimde feryat figan ağlayan Sedat'ın silueti göz kıvrımlarıma tutundu. Kalbim o an kabına sığmaz bir halde içimde manasız sıkıntıyı kucaklarken yanına gitmek istedim. Ellerini avuçlarım arasına alıp desteğimi vermek bir kardeş gibi kollarımı boynuna sarıp teselli cümleleri fısıldamak istedim lakin yapamadım. Bir adım attım gerisi gelmedi. Ayaklarım yere çakılı kalmıştı. Sanki bileklerime koca koca taşlar bağlamışlar gibi ağırlık peydah olmuştu.
Omuzlarımda hissettiğim elin sahibi kafama öpücüklerini kondururken gasilhanenin kapısı açıldı. Dışarı çıkan görevli yüksek bir sesle bağırdı. "Meftanın başka yakını varsa gelsin" Boğazımda düğüm olmuş sözcüklerinin prangası dudaklarımı aralamama müsaade etmedi. Hareket edemedim Aybars'ın ellerinin altında kaskatı kesilen vücudum kıpırdamakta zorlandı.
"Haydi" dedi Aybars dudağını kulağıma yaklaştıracak. Hafif sırtımı itekleyip adım atmamı ön görürken bu sefer daha rahat duyabileceğim bir ton kullanarak söylenmeye başladı. "Haydi güzelim git oraya ve son kez babanla yüzleş. Bunca zamandır içinde biriktirdiklerini haykıra haykıra anlat ona. İçindeki enkazın eserini toprağına değil yüzüne söyle. Çünkü ben babam hayattayken cesaret edemediğim zehirli sözcüklerimi öldüğünde çürümüş cesedine bakarak haykırdım."
Bir süre duraksayan cümleleri derin bir es vermesinin ardından tekrar yankılandı. "Babalarımız hayattayken bizi yokluklarıyla sınadılar. Çocuklarına göstermedikleri şefkati merhameti hiç gocunmadan başkalarına gösterirken utanmadılar. Şimdi bu akıttığın gözyaşların onun için değil geçmişte onunla ilgili hafızanda canlanmayan anılar için. Bir körebe gibi karanlık ve sürekli aydınlığa çıkmak için çabalayan umutlarının yok oluşunun verdiği burukluk hissi için"
Dudaklarım titreyip söylediği her bir cümlesi içimi burkarken adımlarımı sert şekilde atmaya başladım. Kaşlarım çatılı omuzlarım dik gasilhanenin içerisine girdiğimde o sapa sağlam dik duruşum yerle bir oldu.
Hareketsiz bir şekilde mermer taşa yatırılan bedeni cansız ve donuktu. Yanımda gassal olmasaydı yemin ederim korkudan aklı dengemi kaybederdim. Suratı mosmor göğsü şişik ve bir o kadar havaya nükseden ağır kokuda nefes almak güçtü.