Merhabalar. Sonunda gelebildim. Malum vize haftasından çıkmış bulunmaktayım. Bu süreç sancılı olsa da umarım sonuçları çektiğim sıkıntıya değer. Sizler nasılsınız? Neler yaptınız? Umarım gününüz güzel geçmiştir. Sizleri bölümle başbaşa bırakıyorum. İyi okumalar. ❤️🌸
Kaderin kasvetli, ağır buhran kokan odacıkların içine hapsolmuştuk. O odacıklarda her birimizin farklı duyumsayacağı kokular mevcuttu. Kimimize zehir, kimimize gül kokardı. Ben ise ne vakittir gülü koklamaya çalışsam hayat bana dikenlerini layık görüyordu. Gülümseye çalışsam yanak kıvrımları ma uyguladığı baskıyla yarıklar açıyordu. Ne zaman özgürce koşmaya kalksam ayaklarıma geçirdiği prangalarla beni mahsene kilitliyordu.
Derin bir nefes alıp içimde coşup duran feryatlarımı haykırmaya kalksam ağzıma attığı dikişlerle susturmaya çalışıyordu. Varsın haykırışlarımı sustursun peki ya içimi delip deşen feryatlarımı. Onları susturabilecek cesareti var mı?
Sibel'in canımı yakacak türden kurmuş olduğu sözcükler kalbimde derin bir hasara sebebiyet vermişti. Anıl... Canım kardeşim, abim, sırdaşım ve daha nice güzellikleri barındıran sıfatlarla en yakınım olan... Şimdi kim bilir ne haldedir? Nasıl dayanır bu duruma? İnsan hiç annesinin yokluğuna alışır mı? Bunca vakittir hapsolduğu soğuk, demir parmaklıklar annesinin mezarı olmuşken toprağın soğukluğu üşütür mü?
Kaderin o zalim hükmü annesinin döşeği olmuştu. Buz gibi soğuk toprakla örtülü yerde hareketsiz bir biçimde uyumak yaşadıklarının yanında hiçbir şey demekti. Derin bir 'ah' çekişimin ardından göz yuvalarımdan taşmaya başlayan damlacıklar birbirlerini takip ederek yüzümü ıslatıyorlardı. Elimle yaşları silerken bir yandan da Sibel'in bana sarılması içimde tutmaya çalıştığım hıçkırıkları arttırmıştı.
Sımsıkı kenetlenen vücutlarımızı bir süre sonra ayırarak elimle yüzümdeki ıslaklığı silmeye başladım. Burnumu çekerek ağzımdan çıkan isyana engel olamadım. "Neden böyle olmak zorunda ki? Neden birazcıkta olsa huzuru tadamıyoruz. Bizim senaryomuz neden böyle hüsranı taşımak zorunda? Neden Allah'ım... Neden?".
Her şeye karşı o kadar çok dolmuştum ki dilimin ucuna gelipte söyleyeceklerimi beni daha beter dağıtmasını istemedim. Kafamı iki yana sallayarak toparlanmaya başladığım sırada Sibel'in acı dolu sesi kulaklarımı yakıp geçmişti.
" Neden böyle olduğumuzu söyleyeyim mi? Çünkü takdir-i ilahi... Ne yaşanması gerekiyorsa yaşadığımız için. Buna mecbur olduğumuz için. Bu dünyanın yalan olduğunu, hiçbir kazanç elde edilemeyecek bir yer olduğunu kendi gözlerimizle, tecrübelerimize dayanarak görebilmemiz için..
Bir gün hocaya sormuşlar. Hocam benim başıma her türlü zorluklar, cefalar geliyor. Elimden gelen sadece Allah'a yalvarıp bu musibetlerden beni kurtarması için dua etmek demiş. Hoca o kişiye dönüp demiş ki:"Allah biz insanları bu dünyaya imtihan olmamız için gönderdi. Bu imtihan öyle bir şey ki kimini gafletten uzaklaştırır dünya sevgisini kalbinden yokeder. Kimi insanı da gaflete sürükler, dünyaya daha çok bağlanır, günah bataklığına çekilir.
![](https://img.wattpad.com/cover/188028509-288-k233715.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ (TAMAMLANDI)
Novela Juvenil"Gözlerin... Gözlerindeki o parlak siyahlık bana geceyi anımsatıyor. Etrafındaki beyazlar bir yıldız gibi yörüngenin etrafını sararken karanlıkta kaybolan ruhuma ışık oluyor." Ruhunun ruhuma denk gelmesi bu hayatta karşılaştığım en güzel tesadüfler...