11.BÖLÜM:"Gün Aydınlığı"

1.7K 152 106
                                    

Yeni bir güne daha kucak açmanın filizlendiği sabaha uykusuz başlamak her ne kadar zor olsa da bunun için değer diyorum. Ara ara doktorların gelip kontrol etmesiyle içimde hali hazırda uyanmak isteyen sancılı dürtülerim bastırılmıştı. Doktorlar annemin iyi olduğunu bundan sonraki süreçi daha rahat geçirebilmek adına yazdığı ilaçları düzenli kullanmamızı tavsiye etmişti. Biliyordum bir gün her şeyin daha güzel olacağını ama o vakte kadar geçeceğimiz zorlu süreçi atlatmamız gerekti. Belki çok az bir yolumuz kaldı sonrası bahar...

Yorgunluktan veyahut uykusuzluktan kapanmak üzere olan gözlerimi açık tutmak için verdiğim mücadeleyi kaybetmemek adına ayağa kalktım. Koltukta sabahı beklerken oluşan boyun tutulması acısını belli etsede dayanmak zorundaydım. Vücudumu öne arkaya doğru gerip esneme hareketleri yaparken çalınan kapıyla duraksadım. İçeriye giren orta yaşlı hemşire annemin yattığı tarafa doğru ilerleyerek bitmiş serumunu çıkardı. Ardından bana dönerek "Çıkış işlemleriniz tamamlandı. Hasta taburcu olabilir" demesiyle elindeki kağıda bir şeyler karaladıktan sonra malzemelerini alarak odadan çıktı. Başımda hali hazırda yerini koruyan düşüncelerle etkileşim halindeyken haberim haricinde gerçekleşen bir işlemin kim tarafından yapıldığını düşünmek benim için hiçte zor olmadı. Geçen süre zarfında aklımın havuzundan geçen isim ani bir duraksamama sebep olmuştu. Umarım aklımdan geçen isim beni zor durumda bırakmaz.

Annemin uyanmış vaziyetini gördüğümde günaydın öpücüğü atarak odanın içerisinde bulunan lavaboya doğru ilerledim.

Avuçlarımın esareti altına girmiş soğuk suyu yüzüme buluşturduğumda tüyler ürperten serinlikle çabucak el yüz yıkama rituelimi sonlandırmıştım. Kağıt havluyla yüzümü silip çöpe attım. Odanın içerisindeki sıcaklık beni tekrar mayıştıracağı vakit pantolonumun arka cebinde duran telefonumu elime alarak Sedat'ı aramaya başladım. Bir iki çalışın ardından gelen boğuk ses "Efendim Dildar" demesiyle boğazımı temizledim. "Şey diyecektim annemi taburcu edebilirmişiz. Eğer evdeysen annem için kıyafet getirebilir misin bunu sormak için aramıştım. Üstündeki kıyafeti değiştirmemiz gerekiyor da" diye bir açıklama bahşettiğim de şaşırılıcak bir sakinlikte "Tamam getiririm" dedi. O süre zarfında telefonu kapatarak aramayı sonlandırmıştım.

Yarı uyanık yarı uykulu vaziyette ki Gamze küçücük kanepede ezik büzük yattığından ötürü rahat hareket edemiyordu. Sanırsam bu sebeple uyanmakta bir hayli sıkıntı yaşıyordu. Bu duruma takılmayarak etrafta bize ait eşyaları çantaya özenle yerleştirmeye başladım. Böylece oyalanarak kendi kendime uğraş bulma çabası içindeydim. Kısa süre içerisinde gerçekleşen hareketlilik içinde Gamze uyanmış koltukta oturur şekilde durmaya başladı. Bir süre gözleri yerle bakıştıktan sonra kafasını kaldırıp bana baktı.

" Günaydın Dildar. Sen ne zaman uyandın?" dediğinde elimde son kalan eşyayı poşete yerleştirmiştim. Aramızdaki az denecek kadar olan mesafeyi kastederek yanına otumuş dirseğimi koltuğun kenarına yerleştirerek başımı koymuştum.

"Günaydın. Bende az önce uyandım. Daha demin hemşire geldi annenizi taburcu edebilirsiniz gibisinden açıklama yapınca bende Sedat'ı aradım kıyafet getirmesi için. Allah'tan işe gitmeden aradım yoksa ulaşamazdım" dedim.

Esneyerek "İyi yapmışsın. En azından Ayla teyze rahat eder. Bu arada havalarda soğumaya başladı. Kış şimdiden gelmeye başladıysa işimiz var valla" dedi. Söyledikleri kafama balyoz misali vurduğunda aklıma çalıştığım yer gelmişti. Bunca zamandır ekmeğini yediğim kapıya gidememiştim. Üstüne üstlük geçirdiğimiz kazadan dahi haberi olmayan patronuma nasıl izah edecektim bilmiyorum. Eğer hala o yerde beni işçi vasfında çalıştırırsa ki şayet aksi durumu olursa ne yapacağıma dahir hiçbir öngörüm yoktu.

Kime gider, kime anlatırım bu durumu onuda bilmiyorum. Şayet işsiz kalırsam babamın çıkaracağı gürültünün yankısını şimdiden duyabiliyorum.

Sonucu ne olursa olsun ayakta durmak zorundaydım. Bu zamana kadar hep küçük balık olup büyük balıkların beni yutmasına imkan vermiştim. Bundan sonra herkese göstereceğim küçük balıklarında bir gün büyük balıkların esareti altından kurtulup özgürlüğe kavuşacağını.

Parmağıma dolanmış bir tutam saçımla oynarken aniden kapının açılmasıyla aklımdaki düşünceleri bir kenara itekledim. İçeriye Sedat girince oturduğum yerde dikleştim. Elindeki poşeti kucağıma bıraktığında "Arkadaşımdan arabasını ödünç istedim. Yarım saat içerisinde teslim etmem gerek. Bir an önce annemi giydir de çıkalım" dedi.

Yüzünde gizlediği duygular kendini ele vermeye çalışsada Sedat bunun önünü kesiyordu. Bu durumun üstünde fazla durmadım ve Gamze ile birlikte ayağa kalkarak annemin yanına doğru ilerledik. Yeni doğmuş bir bebeğe gösterilen hassasiyetle annemin üstünü değiştirmeye çalıştık. Bu bizi zorlasa da işin üstesinden gelebilmiştik.

Geçen süre zarfında Sedat tekerlekli sandalyeyi odaya getirmiş kucağına aldığı annemi temkinli bir şekilde oturtmuştu. Odada hiçbir eşyamızın kalmadığına kanaat getirerek çıktık. Sedat ve Gamze önden giderlerken ben de annemin oturduğu tekerlekli sandalyeyi sürerek arkalarından takip ediyordum. Kısa denebilecek sürenin ardından hastaneden çıkmış arabaya doğru yürüyorduk.

Havanın iç ürperten soğuğu tüm vücudumu esir almışken daha fazla oyalanmadan annemi arabaya oturttuk. Arka tarafa doğru ilerleyen Gamze'nin kolunu tutarak bana dönmesini sağladım. "Ben annemin yanına otururum. Sen ön tarafa abimin yanına otur" dediğimde yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Ardından ses tonundaki alaycı bir tavırla "Sende az değilmişsin Dildar" dedi. Arkasını döndükten sonra arabaya yerleşti.

Dediklerine tebessüm edip başımı salladığımda gördüğüm manzara içimdeki kalbin hareketlenip fazla kan pompalamasına neden olmuştu. Arabanın kaputuna yaslanmış kollarını göğsünde kavuşturan Aybars hafif bir baş selamı gönderdi. O an ne yapacağımı bilemedim. Ellerim titremeye, avuç içlerim terlemeye başlamıştı. Sedat arabanın kornasına basıp durduğunda bulunduğum hülyalı bakışlardan kurtulup dikkatleri üstüme çekmemek adına oyalanmadan arabaya bindim. Araba hareketlenip ana yola çıktığında cebimde titreyen telefonumla kafamı pencereden çektim. Elimi pantolonumun cebine koyup telefonu avuçlarımın arasına aldığımda bir adet mesajın geldiğini gördüm. Gözlerim yazılanlarda asılı kaldığında kalbim sayamadığım vuruşlarını sergileyerek bana tatmadığım duyguların şahidi oluyordu.

Gönderen:Aybars

"Aklımın bir insanın tebessümünde kalacağını tahmin edemezdim. Meğersem iş tebessüm de değil iş o tebessümü edendeymiş. Gözlerimin karanlık perdesini kaldırıp ışığınla günümü aydınlattın. O yüzden gün benim için ilk defa aydı."

Bugün bölüm bitince sizi bekletmeden paylaşayım dedim. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

🌸❤️

ZEMHERİ (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin