48.BÖLÜM:"Kafesi Kırık Kuş"

551 40 78
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yaralı adımlarıma eşlik eden kalp sızımla nereye doğru yön aldığımı bilmeden caddede ilerliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaralı adımlarıma eşlik eden kalp sızımla nereye doğru yön aldığımı bilmeden caddede ilerliyordum. Gecenin zifiri karanlığının koynunda boğulmaktan korkar bir halde kendimi bahçeli evin kapısında buldum.

Ağır ağır kafamı kaldırdığım sırada yanan ışıklar umudum olurken gözümün kıyısında kalan bir damla yaşı silerek zile bastım. Bir kaç dakika endişeli bekleyişin koynunda ayakta durmaya çabalarken kapının ardından gelen sesler üzerine üstüme başıma çeki düzen verdim.

Sessiz hıçkırıklarım boğazımı düğümlerken aralanan kapının ucunda ilk bir kaç saniye şaşkınlıkla ağzı aralandı. Gözleri yüzümü çevrelerken dudakları titredi. Havanın soğukluğu üzerimize vururken bunun farkındalığına varan Sibel titreyen ellerini göz ardı ederek kollarını boynuma doladı.

Hıçkırıklarım varlığını belli etmek istercesine gürültü yaparken ellerim benden bağımsız hareket ederek beline sarıldı. Sibel... Benim olmayan kız kardeşim, dostum, sırdaşım...

Doğduğumuzdan bu yana yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmeyen can yoldaşımın kollarında bağıra çağıra ağlarken dudaklarımda asılı kalan sızı kendini belli etti. Derin bir inilti ağzımdan çıkarken kollarını indiren Sibel endişesini belli ederek elini yüz kıvrımlarıma koydu.

"Canım iyi misin? Benim ki de soru mu yüzün bu haldeyken nasıl olabilirsin? Çok mu yanıyor canın bu yüzden mi ağlıyorsun?"

Kelimelerimin bile takati kalmadığından veryansınını belli edemiyordu. Acısını da hüznünü de yüreğinin bağrında yaşıyordu ve bu hali beni derbeder etmekten başka işe yaramıyordu. Bir şey demeden başımı aşağı yukarı sallayıp söylediklerini onaylarken elini sırtıma indirerek destek olmak istercesine sıvazlamaya başladı.

"Haydi gel içeri daha fazla dışarıda durupta hastalanma"

Yer sanki ayağımın altından kayıyormuş gibi sallantıya uğrarken Sibel'e tutunarak eve doğru adımladım. Göz kapaklarım dermanı kalmamış gibi kapanmaya yüz tutarken kendimi zorlamaya çalışarak ayakta durmaya çalışıyordum.

ZEMHERİ (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin