"Gözlerin... Gözlerindeki o parlak siyahlık bana geceyi anımsatıyor. Etrafındaki beyazlar bir yıldız gibi yörüngenin etrafını sararken karanlıkta kaybolan ruhuma ışık oluyor."
Ruhunun ruhuma denk gelmesi bu hayatta karşılaştığım en güzel tesadüfler...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gün ışığı saç tellerime vurup içimi ısıttığında elimdeki tarağı masanın üstüne bıraktım. Aynadaki görüntüme baktığımda gözlerinin içi parlayan bir Dildar gördüm. Kendimi ilk defa bu kadar mutlu hissediyordum. Bunca zamandır yaralara ev sahipliği yapan ben mutluluğa kucak açmış, içimde bir yerlerde onu konuk ediyordum.
İlk defa yalvardım o mutluluk denen hissiyata. "Ne olur hayatımda birazcık daha yerin olsun. Kaldığın yeri evin bil. Bil ki yüreğimden başka bir yere ayrılmayasın. Zindanlara mahkum ettiğim acılarım günyüzüne çıkıpta hayatımın başrolünde bulunmasın."
Gözlerimde biriken damlaya acı bir tebessümümle eşlik ettim. Aniden açılan kapıyla birlikte tüm dikkatimi oraya verdim." Kusura bakma badoslama gibi odana daldım ama Sedat işe gitti. Hem sen daha üstünü giyinmemişsin ki bu gidişle geç kalacaksın. Ne oldu sana niye gözlerin nemlenmiş" diyen Gamze art arda nefes alıp vermeden sorularını sormuştu. Yanıma gelip ellerini yanaklarıma koyarak göz çevremde biriken yaşları parmağıyla sildi.
Yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra" Bak eğer ağlarsan gözlerine çektiğim rimel akar ondan sonra benim çenemden kurtulamazsın" diye azar işiten bir ses tonuyla beni uyardı.
Yanaklarımda ki ellerini indirerek tatlı bir tebessüm eşliğinde "Gamzeciğim sende şunu bil ki eğer beni birazcık tanıdıysan senin çenenden kurtulmak için bütün mücadelemi vereceğimi bilirsin. Hem sen ağladığımı nereden çıkardın. Toz kaçtı gözüme. Elli sefer dedim sana evdeki işleri halledeyim öyle giderim diye ama dinlemedin ki" dedim.
Kıkırtılar eşliğinde seslerimizin yankılandığı odada garipsediğim bir şey vardı. En çok bu duvarlar şahidim olmuştu ağıtlarıma. Gecelerimin gündüzüme karıştığı anlarda anlatmıştım onlara içimde barındırdığım "Zemheri" mevsimini. Şimdi gülerken bile dudak kıvrımlarımda hakimdi acının ismi.
"Ay inanmıyorum sana Dildar. Daha üstünü giyinmen lazım" dediğinde apar topar yanımdan ayrılıp dolabımın başına geçen Gamze'ye kafamı iki yana sallayarak onaylamaz bakışlarımı gönderdim.
Heyecanla elinde tuttuğu krem renginin hakim olduğu çiçek desenli elbiseyi bana göstererek şirin bir şekilde "Bu sana çok yakışacak. Hem ben makyajını elbisene göre ayarladım. Başta giymeye razı oldun banane. İtiraz istemiyorum" dedi.
Gözlerimi bayarak kollarımı göğsümde kavuşturduğumda "Sence abartmıyor musun? Altı üstü kız kardeşinin doğum gününe gidiyorum. Gören de yemek yemeğe gidiyoruz sanır" diyerek konuyu kendimce haklı göstererek lehime çekeceğim sırada aldığım cevap aleyhime olmuştu.
"Ay inşallah o günleri de görürüz. Hatta bence siz boşverin doğum gününü filan. Direkt randevuya çıkın. Gezin, dolaşın birbirinizi tanıyın. Sonra oradan hop nikah dairesine. Neyse sıra onlara da gelir muhakkak. Bulmuş senin gibi güzel kızı kaçırır mı?" diye kendince söylediklerinin karşısında kızarıp bozaracağımı sanıp ağzımdan laf almaya çalışıyordu lakin kendimi gizleyerek bu durumdan sıyrılmaya başarmıştım.