Ares beni görünce çok şaşırmıştı. Kapının arkasına geçip vücudunu saklamaya çalışırken bir yandan da saçını düzeltiyordu.
"Merhaba."
"Girebilir miyim?"
"Elbette."
Ben içeriye girdiğimde o da üzerine bir gömlek giydi ve önünü yarım yamalak ilikledi. Bu durumu çok garipsemiştim. Görmemi istemediği ne olabilirdi vücudunda?
"Kusura bakma habersiz geldim, ama sana ulaşabileceğim başka bir yol yoktu. Umarım müsaitsindir."
"Müsaitim tabi, telefondan hoşlanmıyorum."
"Hoşlanmıyor musun?"
"Başımı ağrıtıyorlar."
Gülümsedim...
"Hiç susmuyor herhalde."
Bu söylediğime cevap vermeden duvara yaslandı.
"Ev dağınık biraz. Pek misafir gelmez de."
"Önemli değil . Seninle konuşmam gereken önemli bir konu var."
İşaret ettiği odaya girdim. İçerisi oldukça geniş ve ferahtı. Söylediği gibi dağınık da değildi, yalnızca koltuğun üzerinde polar bir örtü vardı ve sehpanın üstü ilaç kutularıyla doluydu.
Onu uyandırmış olmalıyım. Aynı eski evimizde ki bahçeye açılan kocaman bir kapı vardı odada, bahçe yemyeşil çimenlerle örtülüydü.
Koltuğa oturup biraz rahatlamaya çalıştım.
O da karşımda ki koltuğun koluna oturup konuşmam için bekledi.
"Nasılsın?"
"İyiyim... Sen?"
"Bu sabaha kadar iyiydim."
Sesimde ki imayı sezmiş olacak ki bir kaşını kaldırıp sorgularcasına baktı. Belli ki haberlerden haberi yoktu.
Cebimde sıkış tıkış duran gazete parçasını çıkarıp ona uzattım.
Gazeteye göz attıktan sonra sehpaya bıraktı, gülümsüyordu. Hiçbir şey söylemedi.
"Bu işimi mahvedebilir."
"Neden?"
Beni ciddiye almıyor gibiydi ve bu durum canımı sıkmaya başlamıştı.
"Çünkü ben evlilik terapistiyim. Başımdan kötü bir evlilik geçmesi yaptığım işle çok tezat değil mi sence de?"
Bu kadar sert çıkmak istememiştim. Hatta elimde olsa birkaç saniye öncesine dönüp söylediklerimi geri alırdım.
Ares bir süre hiçbir şey söylemeden bana baktı ve koltuğa düzgünce oturup ellerini önünde birleştirdi.
"Kötü evliliğinin eski ortağı olmam dışında konunun beni ilgilendiren kısmı nedir?"
Sesindeki sitem beni rahatsız etmişti. Derin bir nefes alarak kalbimi dizginlemeye çalıştım.
"Bana kızgınsın. Sana çok kötü davrandım. Sorunlarımız vardı biliyorsun, bunlarla yüzleşmem gerekirdi ama kaçtım..."
"Bunları neden şimdi söylüyorsun? Hepsi geçmişte kaldı Kumsal."
Yeniden gülümsemişti. Güldüğü zaman yüzünde ki yorgunluğu siliniyordu sanki. Sesindeki içtenliği yüreğime işlemişti.
"Hayır Ares, hiçbir şey geçmedi..."
Yanına oturup elini tuttum, buz gibiydi.
"Sence de artık ruhlarımızı özgür bırakmanın zamanı gelmedi mi?"
Ares ellerini çekip biraz geriledikten sonra ayağa kalktı.
"Sen buraya sorun çözmek için gelmemişsin ki."
Dedikten sonra sakallarını karıştırarak devam etti.
"Bunu yapanın ben olup olmadığımı öğrenmeye çalışıyorsun..."
Bu bittiğimin resmidir işte. Kiminle dans ediyorum ben ?
Ellerimle yüzümü kapatıp geçirdiğim küçük çaplı krizi atlatmayı bekledim.
Tahminimin aksine, Ares hala çok sakindi.
Bileğimden tutup elimi yüzümden çekti ve önümde diz çöktü.
"Kumsal bana bakar mısın?"
Başımı kaldırıp utançla gözlerine baktım.
"Ben yapmadım."
"Biliyorum."
Gözlerimi silip derin bir nefes aldım.
"Aslında en başından beri senin yapmadığını biliyorum."
Ellerimi tutarak yanıma oturdu.
"Sen doğru olanı yaptın. Ayrılmamız senin için en doğrusuydu. Sana kızgın değilim, nasıl kızabilirim ki."
Ares'in bana olan yapıcı tavrı canımı daha da çok yakıyordu. Keşke kızsa, bağırıp çağırsaydı. O zaman vicdanımın sesini susturabilirdim belki. Ona sarıldım, yanağımdan süzülen yaşlar birer birer omzuna düştü.
"Yaptıklarım doğruysa neden hala acı çekiyorum?"
Geri çekilip gözlerine baktım.Sorumu yanıtsız bırakmıştı.
Gözlerim dudaklarına odaklandığında oluşan çekim kuvvetine karşı koyamayıp onu öptüm.
Onsuz geçen zamanın acısını çıkartırcasına öperken kalbimde ki ağırlığın hafiflediğini hissetmiştim. Nefesimi düzene koymak için alnımı onunkine yaslayıp dinlendim.
Onu hala çok sevdiğim gerçeği dudaklarımdan döküleceği sırada kapıda bir kadın belirmişti. Geri çekilip kadını daha iyi görebileceğim şekilde durdum. Yüzümde ki ifadenin değişmesiyle bir terslik olduğunu sezen Ares arkasına baktı.
"What are you doing here Ares?"
(Ares burada ne yapıyorsun?)
Ares yüzünü ovuşturarak ayağa kalktı.
"Kumsal, bu Angele. Kendisi dün akşam geldi."
Kollarımı önümde birleştirip bende ayağa kalktım.
"Angele, She's Kumsal."
"Kumsal... Is she your girlfriend?"
(Kumsal...Kız arkadaşın mı?)
Birden savunma ihtiyacı hissedip atılmıştım.
"No,we're just friend."
(Hayır, sadece arkadaşız.)
"I understand. I sometimes kiss my friends." Dedikten sonra gözlerini devirdi.
(Anlıyorum.Bende bazen arkadaşlarımla öpüşürüm.)
Yanımıza gelip Ares'in omzuna elini koyduktan sonra tokalaşmak için elini uzattı ve bozuk rahatsız edici türkçesi ile bana;
"Memnun oldum Kumsal." Dedi...
* * *
Bence insanlar, sevdikleri insanları kafalarında oluşturdukları kalıba sığdırmaya çalışmakla hata yapıyorlar.
Bu yüzden hayal kırıklığı kaçınılmaz ve acı verici son oluyor.
Şahsen ben buraya gelirken Ares'e karşı tam gaz doldurulmuştum, sözde hesap soracaktım. Konu hangi ara buraya geldi derseniz, aslında konu hep aynıydı...
Sürekli ertelenerek farklı kimliklere bürünüyordu sadece.
Şimdi... Asıl meseleye gelecek olursak. O kadını gördüğüm ana kadar Ares'in hayatında biri olduğu detayı aklıma hiç gelmemişti.
Şimdiyse biraz utanç, çokça kalp kırıklığı ve sanki en sevdiği oyuncağı elinden alınan çocuk hüznü vardı içimde...
Biliyorum, bunların hepsi benim eserim.
"Bende memnun oldum Angele."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️
RomanceTamamlandı ☑️ Karadutun lekesini, sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, "İnsan da aynı bu ağaç gibidir." Derler. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi; kendi dalındaymış. 🖤 Kaybettiklerinin acısıyla bambaşka bir insa...