Berfu ile nereye gittiği belli olmayan bir yola çıkmıştık. En azından benim için nereye gittiği belli değildi. O kendinden çokça emin ve kalbi intikamla doluydu. Tıpkı onu ilk gördüğüm zamanki gibi. Bu sefer hedefinde Athena yoktu tabi.
"Nereye gittiğimiz hakkında bir şey söyleyecek misin ?"
"Kızımı geri almaya."
Berfu'nun gözlerinde ki ifade beni korkutmuştu. Sanki kendinde değil gibiydi.
"Bildiğin bir şey mi var ?"
"Son zamanlarında Ozan'ın başından atamadığı dalgası olsamda ona, hakkında her şeyi bilecek kadar yakındım."
"Anlamıyorum Berfu. Athena, Elizan'ın Ela'da olmadığını söylemişti."
"Zaman kazanmak istediler Kumsal. Kızımı alanları gördüğünü söylemiştin. Ozan araya kimseyi sokmazdı, işini her zaman kendisi hallederdi."
"Ama Ozan öldü."
"Ama kızı halâ yaşıyor."
"Böyle düşüneceğini nereden biliyorsun? Ya asıl hedef bizsek."
"İnan bana hayatının yarısını bu gibi insanlar içinde geçirdiğinde ister istemez onlar gibi düşünmeye başlıyorsun ve eğer söylediğin gibi yanılıyorsam o zaman seni bu belaya soktuğum için gerçekten üzgünüm."
Berfu gaza daha fazla basarak hızımızı arttırmıştı.
"Umarım sen haklısındır Berfu ve umarım kızına kavuşuruz."
Yol yarım saat kadar daha sürmüştü. Nerede olduğumuza dair bir fikrim yoktu. Gözlemlerime göre bir çiftlikteydik. Önümüzde ki kocaman korkutucu evin görüntüsünü hafifletmek isteyen
tavuklar ve onların sevimli yavruları vardı.
Berfu ne yaptığından oldukça emin göründüğünden ona bir şey sormaya çekiniyordum.
"Havanın kararmasını bekleyeceğiz."
"Neden?"
"Geldiğimizi bilmemeliler."
"Bunun iyi bir fikir olduğunu düşünüyor musun? Elizan'ın burada olup olmadığından da emin değiliz. Vakit kaybediyor olabiliriz."
"Ama riske de giremeyiz."
Berfu'nun söylediği gibi akşam olmasını çalıların arasında gizlenerek bekledik.
O sırada ise çokça konuşma fırsatımız olmuştu.
"Keşke hiç gelmemiş olsaydım. Elizan benimle yalnız kalmamış olsaydı belki de onu kaçıramayacaklardı."
"Kendini suçlama. Orada başkası olsaydı da aynısı olurdu."
"Bilmiyorum Berfu. Kendimi çok kötü hissediyorum. Her şey benim yüzümden oldu."
"Sende biliyorsun. Hepimizin halâ üzerinde geçmişinden taşıdığı şeyler var. Onlardan kurtulmaya çalıştıkça daha da kanatıyoruz yaralarımızı. Bunlarla yaşamayı öğrenmek zorundayız."
"Nasıl anladın ?"
"Neyi?"
"Doğru insan ve doğru zaman olduğunu."
"Athena'yı ilk gördüğüm an... Onun ne kadar rahatsız edici bir insan olduğunu düşündüm. Bir an önce yok edilmesi gereken bir böcek gibiydi benim için. Görev icabıyla o gece birlikteydik, ama sonrasında... Anlam veremediğim bir his oluştu içimde. Kendimi sürekli onu düşünürken buluyor ve Ozan'ın yaptığı planlar yüzünden onun için endişeleniyordum."
"Ne tuhaf bir his bu."
"Tuhaf mı?"
"Ares ile ilk karşılaşmamızdan sonra tıpkı bu söylediklerini hissetmiştim."
"Miştin... Ona karşı hislerinde değişme varmış gibi konuşuyorsun."
"Hayır ama... Bizim durumumuz biraz karışık Berfu."
Gözlerini devirip gülümsedi.
"Hiç şaşırmadım."
Gülünce yüzünde ki yorgunluğu sadece birkaç saniyeliğine de olsa gitmişti. Kahverengi uzun saçları omuzlarına düşüyor ve üzerlerinde ki ağır yükü saklamaya çalışıyor gibiydi.
"Neden şaşırmadın ?"
"Abisiyle evliyim Kumsal. Sence de yeterli bir sebep değil mi?"
"Haklısın."
Bir süre sessizlik oldu ve bunu bozan ben olmuştum.
"Biliyor musun Berfu, senin gibi olmayı çok isterdim."
"Ne?"
"Çok cesursun, zekisin, komiksin. Kendinde ki potansiyelin farkındasın, güçlüsün."
Gülümsedi.
"Sana bir sır vereyim mi Kumsal?"
Sessiz kalıp gözlerine dikkatle baktım. Cevap beklediği bir soru olmadığı için hemen cevapladı.
"Aslında çok korkuyorum. Başta çok zordu, Athena gerçekten katlanılması zor bir insandı. İlk aylarımızda kaç kez ayrılıp yeniden barıştık bilmiyorum . O tedaviyi kabul edene kadar her şey çok korkunçtu. Ama şimdi... Her şey tam da yoluna konmuşken...Kızıma bir şey olursa ne yaparım..?"
Gözleri dolmuştu aniden. Ona sarılıp ağlaması için fırsat tanıdım.
"Her şey eskisi gibi olacak Berfu. Lütfen sakinleş, Elizan eminim çok iyidir ve hissediyorum, ona artık çok yakınız."
"Biliyorum. Artık beklemek istemiyorum."
"Ama hava..."
"Umrumda değil. Geliyor musun?"
Şaşkınlığım tavan yapmıştı ama buna rağmen Berfu'yu onaylamıştım. Ne yaptığımız hakkında en ufak bir fikrim olmadığı halde hemde...
Eve girdik, beklediğimin aksine evin içi çok fazla genişti. Sebebinin ne olduğunu anlamak zor değildi. Az eşya vardı, içeride bir at neredeyse çok rahat gezinebilirdi.
"Yukarıya bakacağım. Beni kollar mısın?"
"Hemen arkandayım."
Bu fikri nasıl kabul ettiğimi aklım almıyor. Bir şeyler ters gitse kendimizi koruyabileceğimiz hiçbir önlem almamıştık. Merdivenlerden çıkarken Ares'e kısa bir mesaj attım.
Umarım her şey yolunda gider ve söylediklerime gerek duymayız.
Üst kata çıktık.
Kalbimin sesini neredeyse duyuyor gibiydim.
Hava tamamen kararmamış olmasına rağmen evin içi çok karanlık ve sessizdi.
"Duyuyor musun?"
Berfu duyduğu sese dikkat kesilmişti ve bana da dinletmeye çalışıyordu.
"Sanki televizyon çalışıyor gibi."
Uzaktan gelen cızırtılı sese birkaç saniyeliğine karışan bebek sesiyle birbirimize bakmıştık. Berfu koşar adımlarla merdivenlere tırmandı ve koşmaya devam etti.
"Berfu dur!"
Ona yetişmek için peşinden koştum. Sesin geldiği odaya bodoslama dalmıştı.
Ardından odaya girdiğimdeyse gördüğüm manzara karşısında hayal kırıklığına uğramıştım. Televizyondan gelen bebek sesine kanmıştık.
"Ama buradaydı... Burada olmalıydı."
"Ooo Berfu Hanım. Sizi nihayet aramızda görmek ne hoş. Bir daha dönmezsin sanıyorduk."
Arkamı döndüğümde karşımda uzun boylu zayıfçana bir adam bulmuştum karşımda. Üzerinde açık mavi bir gömlek vardı ve gömleğinin üzerinde bazı beyaz lekeler vardı.
"Kızım nerede?"
"Kızın mı? Çocuğun olduğundan haberim yoktu. Doğrusu hepimiz o piçin seni bir yıla kalmadan bize iade edeceğini düşünüyorduk. Senin gibi bir kadınla evlenecek genişliğe sahipmiş demek, şaşırdım."
Gözlerini benim üzerime dikip beni baştan aşağı süzdü.
"Beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?"
Berfu bana utançla dönerek başını öne eğmişti.
"Senin için daha iyi bir fikrim var."-B
"Nedir?"
"Bana kızımın nerede olduğunu söyle. Bildiğini biliyorum."
"Peki karşılığı ne olacak bayan Çelebi."
"Sen ne istersen."
"Ne istersem yapabileceğini mi söylüyorsun?"
"Evet, ama önce kızımı istiyorum."
"Kızın nerde bilmiyorum güzelim, ama sana daha güzel bir şey gösterebilirim."
Adam Berfu'ya bir adım daha yaklaştı ve omzuna dokunup onun saçlarını kokladı.
"Yalan söylüyorsun."
Berfu dizini adamın kasıklarına geçirip boynundan yakaladı.
"Üzerinde sulu çökelek var Kumsal!"
Sanki herkesin bildiği ama bir tek benim bilmediğim bir sırrı öğrenmişim gibi şaşkınlıkla kalakalmıştım.
"Bunun anlamı ne?"
"Bebek! Bebek kusmuğu!"
"Aman Tanrım!"
Adam ve Berfu arasında gelişen arbedeyi ayırmak için aralarına girmiştim ama Berfu beni kenara itti.
"Git ve kızımı bul lütfen!"
Odadan koşarak çıktım. Karşıma çıkan her odaya paldur küldür dalıp saniyeler içinde çıkıyordum.
En son ki kapıyı açmakta zorlanmıştım. İçeriye gürültüyle girdiğimde etrafı bir toz bulutu kaplamıştı.
Burnumu kapatarak içeriye yürüdüm. Etraf çok karanlık ve pislik içindeydi.
Bir adım daha atmıştım ki bir çatırdama odayı doldurdu.
"S.ktir!"
Ayaklarımın altında ki tahtalar parçalanarak benimle birlikte yer çekimine yenik düşerek alt kata çakıldırlar. Hızla g.tümün üzerine düşmüştüm. Sanırım sağlam kalan tahtalar artık ayrılmaz birer parçam olmuşlardı.
"Lanet olsun!"
Benim inlemelerim haricinde odaya karışan başka bir ses daha vardı. Bebek sesi...
"Elizan!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️
RomanceTamamlandı ☑️ Karadutun lekesini, sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, "İnsan da aynı bu ağaç gibidir." Derler. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi; kendi dalındaymış. 🖤 Kaybettiklerinin acısıyla bambaşka bir insa...