#17

95 9 7
                                    

Yazardan<
"Şimdiye kadar nerdeydin? Cemil seni bekledi. Cemil seni korkuyla bekledi.Bizim için geleceğini biliyorduk . "
Ares yavaşça arkasını döndü.
Üzerindeki kıyafeti güveler tarafından kemirilmiş pislik içinde ki adamı baştan aşağı süzdü. Adamın bir elini yumruk halinde karnına bastırıyordu. Diğer eliyse arkadasındaydı. Arkasında bir şey saklıyordu.
"İyileşmişsin."
"Cemil çok hastaydı. Çok fazla kan aktı, çok fazla."
"Ama hala hayattasın."
"Sende öyle."
"Hakkımda neler öğrendin Cemil, ya da Kemal mi demeliyim ?"
Orman bekçisi duyduğu isimle irkildi, kaşlarını çatarak Ares'e bir adım daha yaklaştı.
"Adın Kemal'di değil mi?"
"Benim adım Cemil!"
"1 Eylül 2005 de geçirdiğiniz bir trafik kazasında eşin ve 2 çocuğunu kaybetmişsin."
"Cemil kaza yapmaz. Cemil kaza yapmadı."
"Kazaya karışan diğer aracın şoförü alkollüymüş."
"Sus! Bu kadar çok şeyi nerden biliyorsun ?!"
Bekçi elinde tuttuğu odun parçasını bir kenara atıp Ares'i ittirdi.
"O kazada sende yaralanmışsın. Sol kolunun %70'ini kullanamıyorsun. Çok zeki bir adammışsın halbuki. Geçirdiğin kafa travmasının ciddi boyutu seni bu hale getirmiş."
"Kapa çeneni !"
"Bu korkunç hikayede anlamadığım nokta şu, kazaya karışan diğer aracın sürücüsünü de araştırdım. Onu bulmak, beni bile çok uğraştırdı, hatrı sayılır bir aileye mensupmuş kendisi, Cemil Anar."
Bekçi sessizce Ares'i dinlerken onun ağzından çıkan her kelimeyle hipnoz oluyordu. Cemil ismini duyduğunda yutkundu.
"Kaza görüntüler yok, kazaya karışan araç yok,  Cemil Anar adına sabıka kaydı yok. Çok ilginçtir ki bu şahsa ait trafik cezası bile yok."
Ares cebinde ki paketten bir sigara çıkartıp dudaklarına götürdükten sonra bir kalemde bekçiye uzattı.
"12 yıl ceza evinde yatmışsın."
Ares sigarasından derin bir nefes alıp havaya üfledi.
"Suçun neydi?"
Bekçi sessiz kalarak sigarayı aldı ve dudaklarının arasına koydu.
Cevap vermeyince Ares sorusunu yeniledi ve daha sonra kendi sorusunu cevapladı.
"Alkollü araç kullanımı sonrası ölümlü kaza..."
Sigarasını bitirip söndürdükten sonra bekçiyle arasında ki mesafeyi kapattı.
"Suç üstüne kalmış, cezaevine girdikten 3 ay sonra firar etmişsin. Ne tesadüf ki Cemil Anar 3 ay sonra evinde ölü bulunmuş. Hemde sen firar ettikten bir gece sonra, herkes senden şüpheleniyor ama elde hiç kanıt yok. O gece evinde ki kameralar çalışmıyor, cinayeti gören duyan hiçkimse yok. Evinde senin DNA'nı taşıyan hiçbir şey yok. Kusursuz bir cinayet."
"Benim öldürdüğümü nereden biliyorsun ?"
Ares gülümsedi.
"Marangozmuşsun eskiden. Seni bu ormanda ağaç keserken bulmuşlar. Kaçmamışsın, etrafın sarıldığında halâ ağaçlarla konuşuyormuşsun."
"Ağaç mı? Sen onlara ağaç mı diyorsun ? Onların hepsi insan. Dinle bak..."
Bekçi kulağını tutarak belli bir noktaya yoğunlaştı.
"Çığlıklarını duyuyor musun ? Neden mutlu değiller anlamıyorum."
Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti.
"Elif hep derdi ki: "Bir evimiz olsun, çocuklarımızla, başımızı sokabileceğimiz sıcak bir yuva..." Bu ormanda ki evleri neden yakıyorum biliyor musun küçük Alptürk. O yuva sıcaklığını hissetmeleri için."
"Dostum, sen durumu çok yanlış anlamışsın."
"Ya ne olacaktı ?"
"Onları öldürdün Kemal."
"Bu doğru değil."
"Tıpkı Cemil gibi."
"Tüm bunlar saçmalık. Cemil kimseyi öldürmez, Cemil karıncayı bile incitemez."
"Ama Cemil öldü."
Bekçi sigaradan derin bir nefes çekip kahkaha attı.
"Evet Cemil öldü, çünkü onu öldürdüm!"
Ares ellerini önünde birleştirerek zafer kazanmışcasına bekçinin gözlerine baktı.
"Pekala, bir noktada anlaşmak güzel şimdi sana son bir şey soracağım. Canını yakmak istemiyorum o yüzden bana doğruyu söyleyeceksin anlaştık mı?"
Bekçi sessiz kalarak Ares'i dinledi.
"Kumsal'ı hatırlıyorsun değil mi?"
Kumsal'ın adını duyunca gözleri ışıldamıştı bekçinin, neredeyse ağzının suyu akacaktı.
"Ailesini sen mi öldürdün ?"
Kaşlarını çatarak geri çekildi.
"Ne öldürmesi ? Cemil kimseyi öldürmez! Cemil karıncayı bile incitemez !"
"Bak Kemal, ben sabırlı bir insan değilim. O yüzden bana o gece burada neler olduğunu söyle. Her şeyden haberin var, biliyorum."
Bekçinin yüzüne bir gülümseme yayıldı ve eliyle karşısını işaret etti. Ares'in üzerinden, onun arkasına bakıyordu.
"Çok beklettin kardeşim. Bizde ne zaman geleceğini merak ediyorduk."
* * *
Kumsal<

Elimde küçük bir koliye istiflenmiş eşyalarımla evime döndüm. Artık bir işim yok. Tuhaf, bunu söylerken kendimi kötü hissetmiyorum. Sanırım doğru şeyi yaptım. O yüzden içim bu kadar rahat belki de.
Eve geldiğimde kolimi bir kenara bırakıp hemen üzerimi değiştirdim ve bir film açıp televizyonun karşısına kuruldum.
Önüme aldığım patlamış mısır tabağımla aşk yaşıyordum resmen.
Bu arada aşk demişken, Ares ile dünden beri hiç konuşmadık. Ne ben onu aradım ne de o beni. Tabağı sehpaya bırakıp telefonumu bakmak için ayağa kalktım. Tabi ki her zaman olduğu gibi bildirim pencerem de o yoktu.
Üzerime ince bir hırka giyinip dışarı çıktım. Kulaklığımı takıp onun evine doğru ağır adımlarla yürürken yağmur çiselemeye başlamıştı.
Telefonun icadından önce ki insanlara benzetmeye başladım artık kendimizi. Acaba Ares'e güvercin mi alsam?
Saçma sapan düşüncelerle evine geldiğimde aklımda olan tek şey işi bırakmama ne diyeceğiydi. Kapısını çalıp beklemeye başladım.
Ve sürprizlerin ardı arkası kesilmek bilmiyordu. Kapıyı Ares yerine uzun bacaklı çekici kadın Angele açmıştı. Üzerinde de bir karışlık yer bezi vardı. Tövbe Yarabbim aklıma kötü kötü şeyler geliyor!
Bu niye hala evine gitmemiş acaba?
"Merhaba canim."
Ay şu bozuk türkçe aksanını hoş bulan erkeklere şu an acayip kıl oldum bu nasıl bir canım demektir? Youtube da 4 dakikalık şarkı için zorla izletilen reklamlar gibiydi. Kısaydı evet ama rahatsız edici ve katlanılmazdı. Ares umarım sende o erkeklerden değilsindir.
"Ares nerede?"
"Bılmiyorum, o bugun hıç gelmediy."
"Sen ne arıyorsun peki burada?"
"I'm sorry, I don't understand you. Can you repeat for me?"
(Üzgünüm, seni anlamıyorum. Benim için tekrarlar mısın?)
Elimi alnıma koyup derin bir nefes aldım. Kıskançlığımı belli edeceğim kişi bu değil. Sakin ol Kumsal.
"What are you doing in Ares's hause?"
(Ares'in evinde ne yapıyorsun?)
"Upss! I'm so rude. I forgot say, I'm Ares's girlfriend."
(Upss! Çok kabayım. Söylemeyi unuttum, ben Ares'in kız arkadaşıyım.)
"Girlfriend?"
"Yeah Girlfriend. I'm waiting for marriage proposal but he doesn't want this."
(Evlilik teklifi bekliyorum ama o bunu istemiyor.)
Ağzım yarım metre açık kalmış kadını dinlerken istemeden yumruklarımı sıkmaya başlamıştım.
"I dont't understand why he waiting. Our baby will be born very soon."
(Neden beklediğini anlamıyorum. Çok yakında bebeğimiz doğacak.)
Kalbime zehirli bir ok misali saplanmıştı bu cümlesi.
"Are you pregnant?!"
(Hamile misin?!)
"Yes, I'm pregnant."
(Evet, hamileyim.)

♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin