#46

71 6 2
                                    

-3 Yıl Önce-

Annem ve babamın öldürüldüğünü öğreneli iki gün oluyor. Ares ile hiç konuşmuyoruz.
Sürekli ağlıyorum, tek lokma bir şey yiyecek durumda değilim. Aldığım ilaçlar çok ağır, midem bunları kaldıramadığından sürekli ağrı içinde ve kusmak istiyorum.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, kim olduğunu öğrenemediğim ve hangi sebepten beni vurduğunu bilmediğim o mahlukata her sırtüstü yatışımda küfürler ediyorum. Sebebini anlamak zor ama sırtımdan vurulmuştum. Üstelik mecaz anlamda bile değil.
Yaralıyım, en çok da içimden...
Hayatta olduğum her gün için lanet ediyorum.
Her şeye herkese kızgınım, en çok da kendime.
Ares'e kızgınım. Beni bu hayatı yaşamaya mecbur bıraktığı için. Onlar artık hayatta olmadıkları için yaşayan her canlıya çok kızgınım.
Ölsem daha mutlu olur muydum?
Ölsem şimdiki kadar acı çekmezdim biliyorum.
Çok fazla ağrım var, kalbim paramparça.
Annem ve babamın artık hayatta olmadığı bir dünyadayım. Beni görüyorlar mıdır acaba? Kendi aralarında konuşuyorlar mıdır kızımız ne haldedir diye?.. Ölmek istiyorum, hayatımda ilk kez. Hatta hayatım boyunca istediğim her şeyden daha fazla istiyorum.
Böyle bir hayat istemiyorum.
Ares benimle konuşmaya çalışıyor, ama ben kendi içimde ki çığlıkları bastırıp onu duyamıyorum. Hoş duysam ne olacak ki? Bana hayatın ne kadar yaşamaya değer olduğundan bahsedecek hali yok ya. Hayatın anlamından bahsecek en son insanken, bana bunu nasıl yapabildi. Beni bu iğrenç hayata nasıl mahkum edebildi. Affedemiyorum, içimdeki öfkeyi bastıramıyorum, söylesene Ares neden kurtardın beni?
Derler ki ilk önce ses unutulurmuş.
Ana rahmine düştüğüm ilk andan itibaren benimle olan insanların seslerini unutacağım.
Onların seslerini bir daha asla duyamayacak olmam yetmezmiş gibi bir de hafızamda kalan her şey birer birer terk edecekti beni.  Kokularını bir daha içime çekemeyeceğim. Onlara doya doya sarılamayacağım.
Ares bana bunu neden yaptın?
Ya bebeğim...
Benim bir bebeğim olacaktı.
Her şeye inat içimde hayata tutunmaya çalışan birileri vardı. Onu da aldılar elimden, o da herkes gibi terk etti beni. Bu bedende yaşamayı o bile istememişken, ben hala yaşamaya devam ediyorum.
Birazdan Ares gelecek. Uyuyup uyumadığımı kontrol edip her şeye inat huzur dolu sesiyle bana seslenecek. Her şeyden vazgeçip bu dünyadan kurtulmak üzereyken bana söylediği şeyleri harfiyen yerine getirmeye çalışıyor. Odama ondan başka hiçkimse girmiyor. Yemeklerimi kendisi hazırlıyor, her seferinde başarısız olacağını bile bile yedirmeye çalışıyor.
Benim için banyoyu hazırlıyor, canımı acıtmamak için büyük bir çabayla temizliyor her yanımı.
Kan görmeye hiç dayanamazken yaramın en hızlı şekilde iyileşmesi için her yolu deniyor. Biliyorum o da bundan memnun değil. Onunla konuşup neden ikimiz içinde hayatı bu kadar zorlaştırdığını sormak geçiyor içimden, vazgeçiyorum. Bazen onu salonda uyurken buluyorum. Huzursuz bir uyku içinde oluyordu hep. Rüya mı görüyor yoksa başka bir problem mi var anlamıyordum. Perişan halde görünüyordu, benim yüzümden dinlenmeye hiç fırsatı olmuyordu.
Bazen o uyurken yanına oturup onu izlerdim. Belki saatlerimi geçirirdim orada, yine de bu anı hiçbir şeye değişmezdim.
Saçları birbirine karışmış haldeydi, sakalları uzamıştı, kendine ayıracak hiç zaman bulamıyordu. Onun saçlarını okşayıp yorgun gözlerine bakardım. Bizim için ne kadar çabaladığının farkındaydım. Ama nereye kadar böyle gidebilirdi ki?
Her gece yanıma uzanıp parmakları saçlarımda dolaşırken bir şarkı mırıldanırdı kulağıma. Ve gece ben uyumadan hep şunu söylerdi.
"Kumsal, her zaman yanında olmaktan ve seni sevmekten vazgeçmeyeceğim."
*       *        *
Uyandım...
Gözlerim ışığa alışmaya çalışırken, elim yatağın içinde dolaşıyordu.
Güneş odamı tamamen aydınlattığına göre gün aydınlanalı çok olmuş.
Yatağımda doğrulup etrafıma bakındım.
Gitmişti...
Dün gece, uzun zamandır yapmadığım bir şekilde teslim ettim kendimi uykuya.
Ares'in kolları arasında, onun kokusuyla, onun sesiyle uyudum.
Geçen zamanın her saniyesinin kıymetini bilmek için çok direnmiştim, ama vücudum yoksunluk krizi sonunda uyuşturucuya kavuşmuş bir bağımlı gibi teslim etmişti ona kendini.
Uyudum...
Keşke hiç uyanmasaydım, keşke dün gecenin bir sabahı olmasaydı... Keşke Ares hep benim olsaydı. Bir sabah uyansaydım ve yanımda yine o olsaydı.
Yatağımdan kalkıp güzel bir duş aldım.
Esin'in düğününe gitmek istiyorsam bilet işini bir an önce halletmem gerekiyordu.
Hiç düğün kaldıracak havamda değildim, ama Esin için bu yapmam gerekiyordu. O benim en iyi arkadaşım, onu da kaybedemem.
*          *           *
Yazardan<
Ares çoktandır ertelediği o testi yaptırtmak üzere Angele ile hastaneye gelmişti.
Bebeğin kendisinden olmadığını düşünsede üzerinde bir gerginlik hakimdi. Testleri yapıldıktan sonra stresli bekleyiş devam etti.
Ares hastanenin önünde oturmuş art arda sigara yakarken hastaneye doğru yaklaşan bir adam gördü. Bu adamı nereden tanıdığını hatırlamaya çalıştı.  İyi tanıdığı birisi olmamakla beraber yakın bir zamanda görmüş olabilirdi. Sigarasını atıp hastaneye ilerledi.
Hatırlayabilmek için onu daha yakından görmek istemişti ama adam birdenbire ortadan kaybolmuştu. Gidebileceği her yere bakındı, sanki yer yarılmışta içine girmişti.
Çaresizce Angele'nin odasına döndüğünde aradığı adamı karşısında buldu.
Angele'nin elleri o adamın üzerindeyken Ares'i görmesiyle geri çekildi. Onu nereden tanıdığını hatırlamıştı.
"Ah Ares demek döndün. Orlando ziyaret istemiş."
"Hi."
"Ziyareti gerektirecek bir şey yok."
"Böyle söyleme. O çok iyi biri."
Angele gergince gülümserken Orlando'nun omzuna dokundu.
"Orlando introduce yourself."
(Orlando kendini tanıt.)
"I don't want to hear anything."-A
(Bir şey duymak istemiyorum.)
Ares koltuğa oturup gözlerini ovuşturdu. Angele onun yanına oturup bacağının üzerine elini koyup gözlerine tutkuyla baktı.
"Doktor gelecek. Are you excited?"
(Heyecanlı mısın?)
Ares geri çekilip derin bir nefes aldı.
Zaten içinde bulunduğu durum yeterince bunaltıcıyken kendisine yapışan Angele ve tuhaf bakışlarını bir an bile üzerinden çekmeyen Orlanda, sabrını tüketiyorlardı.
Nihayet kapı aralandı ve doktor, elinde bir sürü kağıtla içeri girdi.
"Eveeet, genç çiftimiz buradaymış demek."
"Biz çift değiliz."
"Yet."
(Henüz.)
Doktor uzun bir süre kağıtlara baktı. Gözleri Ares ile buluştuğunda bir tedirginlik dalgası yüzüne çarpıp tekrar eski halini aldı.
"Ares Çelebi."
"Benim."
Gözlerini kaçırıp bir süre daha elindeki sonuçları inceleyen doktor, bir kağıt uzattı.
"Ares Bey..."
"E söyle artık..."
Doktor derin bir nefes alarak gözlüğü düzeltti ve gülümsedi.
"Test sonucuna göre bebeğin babası sizsiniz."
Ares, bir kendine uzatılan kağıda bir de doktora baktı. Yüzünde ki gereksiz gülümseme onu daha da sinirlendirirken kağıdı alıp kendisi inceledi.
"Bu doğru olamaz!"
"Laboratuvar sonuçlarımız aynen elinizdeki şekildedir Ares Bey. Karışıklık söz konusu olamaz."
"Buna inanmamı beklemiyorsunuz değil mi?"
"Beklentinizi karşılamamasına üzüldüm. Baba olmak herkesi sevindirmiyor tabi ."
Ares doktorun üzerine atıldığında Orlando ve Angele araya girip doktoru onun elinden kurtardı.
"Yalan söylüyorsun!"
"Ares keep calm please. He'snt guilty."
(Ares sakin ol lütfen. O suçlu değil.)
Ares saçlarını çekiştirerek odanın içinde öfkeyle gezindi.
"Yes, He's not guilty because I'm guilty!"
(Evet, o suçlu değil çünkü ben suçluyum.)
"We will be a great family very soon."
(Çok yakında harika bir aile olacağız.)

♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin