Yerden güçlükle kalkıp sesin geldiği yöne doğru yürüdüm.
"Ah Elizan gerçekten sensin."
Gözlerim dolmuştu. Onu dikkatle kucağıma aldım. Yine melekler gibi kokuyordu. İyi olup olmadığı kontrol ettikten sonra onu ceketimin içine sardım.
"Eve dönme vakti küçük dostum."
Başını göğsüme bastırıp iyice saklanmasını sağladıktan sonra odadan dışarıya başımı uzattım. Berfu ortalarda görünmüyordu. Elizan'ı kimseye yakalanmadan arabaya ulaştırabilirsem onu kurtarmak için de bir şansım olabilirdi. Etrafı kolaçan ettikten sonra sessiz adımlarla dışarı çıktım. Arabaya ulaşana kadar ömrümden birkaç yıl vermiştim galiba. Karanlıkta yürümek oldukça zordu. Sanki etraf hem çok kalabalık hem de çok tenhaydı.
Arabayı bıraktığımız yere ulaştığımda derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Elizan uyuyordu, öyle güzel görünüyordu ki onu kendimden ayırmaya kıyamamıştım. Ah Berfu, onun yokluğunda kim bilir nasıl acı çekmişti. Elizan'ı arabaya koyarken, bir ses duymuştum.
"Kumsal."
Kapıyı hızla kapatıp arabayı kilitledim. Etrafın karanlığından bir şey göremiyordum.
"Kimsin sen?"
"Kumsal benim. Neler oluyor."
"Tanrım... Ares beni korkuttun."
Gelenin Ares olduğunu anlayınca ona sımsıkı sarıldım.
"Hemen içeri girmeliyiz!"
"Burada ne işiniz var? Berfu nerede?"
Birkaç saniye içinde Athena da yanımıza gelmişti.
"Elizan'ı bulduk, Berfu hala içeride. Kaç kişi olduklarını yada kim olduklarını bilmiyorum. Berfu'yu tanıyan birileri var, başı dertte olabilir."
Athena eve doğru koşacağı sırada Ares onu kolundan yakaladı.
"Bekle, bir planım var."
* * *
Yazardan<Kumsal gittikten sonra sürmeye devam eden boğuşma, Berfu'nun komidindeki abajuru, üzerindeki adamın kafasına geçirmesiyle sonlanmıştı. Tamamen üzerine yığılan adamdan gelen yoğun alkol kokusuyla yüzünü buruşturdu. Güçlükle üzerindeki hareketsiz yükü ittirip yerden hızla kalktı. Rahatsız edici boyutta sessizdi her yer. Hafif bir esintiyle ürpermişti. Etrafına bakınarak odadan çıkıp uzunca koridorda ilerledi. Koridorun sonu tavandan yere kadar uzanan bir pencere vardı.
Her kapının ardında sanki başka bir tehlike varmış gibiydi.
"Kumsal..."
Hafif aralık kapıdan içeriye baktı Berfu.
Yerdeki tahtalar paramparça olmuştu ve görünüşe göre bir şey aşağı düşmüş gibiydi.
Tahtaların sağlamlığından emin olamayınca içeriye girmedi. Odadan çıkacağında kulağına gelen sesle yerinde çivilendi.
"Bebek gitmiş."
Duyduklarıyla içinde alevlenen huzurla gülümsedi.
"Biliyordum..."
"Kızı bulmamız lazım."
"Fazla uzaklaşmış olamaz."
Berfu, Kumsal'ın peşine düşeceklerini anladığında saklandığı yerden çıktı.
"Beyler... Nereye böyle, daha yeni gelmiştiniz."* * *
Kumsal<
"Dünyaya geldiğimiz gün bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarız." Demiş
Michel de Montaigne.
Nasıl yaşamam gerektiğini anlamaya başladığımda, nasıl ölmekte olduğumu gördüm.
Yaşadığımız her gün için bu gerçek söz konusu.
Oyunun nasıl oynandığını öğrenene kadar defalarca hata yapacağız.
Geriye dönüp baktığımda hayatımda yüzlerce başarısızlık görüyorum.
Ama bir konuda mutluyum, bunların hepsini mutlu olabilmek için yaptım. Ne elde ettim siz de biliyorsunuz. Çok mutlu oldum evet, ama mutlu olduğum kadar da acı çektim.
Hayatı risk alarak yaşamak böyle bir şey olmalı...
Yaptığımız plana göre Ares beni en az risk teşkil eden şeyle görevlendirdi. Söylediğini yapacak mıyım..? Evet, yani kısmen.
Ahh lütfen Ares'in hangi söylediğini birebir yaptım ki ben zaten. Sonunda başıma bir sürü şey gelmiş olmasına rağmen asla onun söylediğini harfiyen uygulamadım.
Bunlardan ne ders çıkardın derseniz... Sanırım pek bir fayda görmemiş gibiyim.
Merdiven kenarına itilmiş metal merdiven korkuluğunun bir parçasını alarak ilerledim. Ares'in bana söylediği olabildiğince dikkat çekmeyerek Berfu'yu arayabileceğimdi.
Bense şu an bunun tam aksini yapma fikrindeyim.
İlerlediğim koridorun sonundan sesler geliyordu. Kimin ne söylediği anlaşılmıyordu ama bir kadın sesi duyar gibiydim.
Derin bir nefes alarak elimde ki metal sopayı sıkı sıkı tuttum.
"Korkak olma Kumsal. Berfu'nun sana ihtiyacı var."
Bir cesaretle içeriye daldım. Karşımda iki adam, üstü başı perişan hale gelmiş Berfu ve Ela vardı.
Birkaç saniye süren anlamsız bakışma benim elimde ki sopayı adamlara gelişigüzel sallamamla sonlandı. Var gücümle vurdum onlara. Bana yaklaşmalarına izin vermeden, nerelerine denk geldiğini umursamadan. Onlar biraz sersemlediklerinde Berfu'yu kolundan tutarak arkama çektim. Sopayı Ela'ya doğrultmuştum.
"Bizim ufaklık kahraman olacağını sanıyor demek."
"Sakın bir adım daha atma."
"Ne o, bana da mı vuracaksın?"
Beni daha fazla kışkırtmasına izin vermeyerek sopayı kafasına geçirdim. Adamlarının hemen yanına düşmüştü Ela.
"Buradan hemen çıkmamız lazım. Sen iyi misin?"
Berfu onaylayarak başını salladı koluna inmiş tişörtünün yakasını düzeltti.
Odadan çıkarken kapının arkasında ki anahtarı çıkartıp onları odaya kilitledim.
"Güvenli bir yer bulalım. Kaşın çok kötü görünüyor."
"Ben iyiyim. Kızımı buldun mu?"
Berfu'ya gülümsedim. Cevabımı anlayarak bana sımsıkı sarıldı.
"Hadi gidelim buradan."
"Bekle, Ares ve Athena'yı bulmamız gerek."
"Onlar burada mı?"
"Buraya geldiğimizi Ares'e söylemiştim."
Berfu'ya bunu çekinerek söylemiştim. Ama benim mesajım olmasaydı ve onlar gelmeseydi. Her şey çok kötü olabilirdi.
Telefonumu çıkartıp Ares'i aradım.
Çok uzun sürmeden açmıştı.
"Berfu'yu buldum Ares. Hemen çıkalım buradan."
* * *
Yazardan<
Evin ikinci katını kontrol eden Ares koridor boyunca sessizce ilerlemiş ve kattaki bütün odaları kontrol etmişti. Koridorun sonunda ki dev pencerenin önünde durup dışarıyı kolaçan ederken telefonu çaldı. Kumsal'ın çağrısından sonra Athena'yı aramaya niyetlenmişti ama o sırada kendisine yaklaşmakta olan köpek sesleriyle başını merdivenlere doğru çevirdi.
"Ares kaç!"
Athena peşinde üç köpekle beraber kendisine doğru son sürat koşuyordu. Kaçacak yeri olmayan Ares dehşet içinde yerinde kaldı.
Athena aralarında ki mesafeyi bitirdiğinde
son hızla Ares'e çarptı.
Çarpmanın etkisiyle bütünleştikleri pencere paramparça olmuş ve onları daha fazla tutamayarak aşağıya bırakmıştı.
Yaklaşık 6 metre yükseklikten bir minibüsün üzerine düşmüşlerdi.
Her taraflarında kırılmış cam parçaları vardı.
Nefes nefese kalmıştı Athena. Düştüğü yerden doğrulup yukarıya baktı. Köpekler hala onları izliyordu.
"Ben bu insanların vicdanını s.ke.im . Kapkaranlık odaya bırakılır mı hiç şu hayvanlar."
"Sanırım onları bulmana çok sevinmişler."
Ares yattığı yerden güçlükle doğruldu.
"İyi misin?"
"Evet, galiba anahtarların üzerine düştüm."
"Lanet olsun! Onu hala bulamadık. Şimdi ne yapacağız."
Ares üzerini çırparak Athena'ya baktı.
"Kumsal, Berfu'yu bulmuş. Bizi bekliyorlar."
Minibüsten indiklerinde köşede Berfu ve Kumsal'ı gördüler.
Athena koşarak Berfu'ya ulaştı ve onun dudaklarından öptü.
"Bebeğim... Berbat görünüyorsun."
"Seni görmekte çok güzel."
"Evet hepimiz çok güzeliz ama gitmemiz lazım!"Arabanın yanına ulaştıklarında Kumsal ve Athena, Berfu'nun arabaya binmesine yardım ettiler. Onun ardından da Athena arabaya bindi.
Nihayet kızlarına kavuşmuşlardı, bunun karşı konulmaz mutluluğu içindeydiler.
Kumsal gülümseyerek arabanın kapısını açtığında Ares elini tuttu.
Diğer elini beline yerleştirip onu kendine çekerek aralarındaki mesafeyi tamamen kapattı.
"Hayatımda hep sen ol Kumsal, başkası değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️
RomanceTamamlandı ☑️ Karadutun lekesini, sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, "İnsan da aynı bu ağaç gibidir." Derler. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi; kendi dalındaymış. 🖤 Kaybettiklerinin acısıyla bambaşka bir insa...