"Hadi bakalım gençler boşaltın bakalım odayı.
Burada hazırlanması gereken bir damat var."
Athena odadaki herkesi dışarı çıkarttıktan sonra kendisine bir bardak daha viski dolduran kardeşinin yanına gitti ve bardağı elinden aldı.
"Dostum, inan bana bu kadar içmek çok büyük risk. Ciddiyim, ortalığı birbirine katma ihtimalin çok yüksek."
"Öyle bir şey olsa her şeyi iptal edebilir miyim?"
"Sanmıyorum, annem Angele'dan daha tehlikeli. Tüm basın buradayken herhangi bir rezalet çıkarırsan seni mahveder."
Athena, Ares'in yarım yamalak iliklenmiş gömleğinin düğmelerini düzeltirken Ares dengesini kaybedip yere düştü.
"Ah Tanrım.Uyarı için geç kalmış gibi görünüyorum."
"Sarhoş değilim."
"Evli değilim."
"Ne?!"
"Kulağa hiç inandırıcı gelmiyor değil mi? Otur şuraya, sana kahve getireceğim."
Athena odadan çıktıktan sonra Ares düştüğü yerden kalkıp yarım bıraktığı viskini tek yudumda bitirdi.
O sırada odaya birisi girmişti.
Bardağını doldurma derdine düştüğünden gelenin kim olduğuna bakmadı.
"Konuşmamız gerek."
"Başımda yeterince bela var zaten."
"Bu çok önemli."
"Sakın sende hamileyim deme."
Arkasını dönüp kendisine seslenen kişiye baktı ve güldü. Gelen Orlando idi.
"Yemin ederim ilk kez bir erkeği gördüğüme bu kadar sevindim."
Bardağından bir yudum aldı ve bir koltuğa oturdu.
"Ares, bilmen gereken şeyler var. Benimle gelmelisin."
"Yarım saat sonra evleniyorum."
Bileklerinde saat aramıştı ama o sırada dikkatini başka bir şey çekmişti.
"Sen niye türkçe konuşuyorsun lan?!"
"Sanırım dikkatini çekmeyi başardım."
Ares bardağını bir kenara bırakıp gözlerini kırpıştırarak Orlando'ya yaklaştı.
"Söylediğim her şeyi anlıyor musun?"
" 7 yıldır Türkiye'de yaşıyorum. Türkçeyi ana dilim gibi konuşurum."
Kaşlarını kaldırarak güldü.
"Peki bana ne söyleyeceksiniz bay Türkçe ?"
"Burada olmaz. Görmen gereken şeyler var."
Ares'i bileğinden tutarak arka kapıya doğru çekiştirdi. Bileğini Orlando'dan kurtarıp diğer kapıyı işaret etti.
"Arkadaşım! Anlamadın galiba, içeride bir dünya insan ve evlenmezsek ortalığı birbirine katacak hamile bir kadın var!"
"Evleneceğin kadınla alakalı şeyleri merak etmiyor musun?"
"Şimdi dikkatimi çektin bay Türkçe."
Ares, duvardaki saatten gözlerini ayırıp Orlando'ya baktı.
"Gidelim bakalım."
* * *
Odadan çıktıktan sonra yakınlardaki bir kafeteryadan sert bir kahve alarak düğün salonuna dönen Athena hiç oyalanmadan Ares'in odasına döndü.
"Al bakalım şaşkın damat. Şunu iç de en azından..."
Hiç ses yoktu.
"Ares!"
Athena kahveyi masaya bırakıp kabinlere ve banyoya bakındı ama odada kendisinden başka hiç kimse yoktu. Telefonunu çıkartıp Berfu'yu aradı.
"Efendim hayatım?"
"Aşkım Ares oralarda mı?"
"Hayır, seninle değil miydi?"
"Ona kahve almaya gitmiştim ama şimdi hiçbir yerde yok."
"Bahçeye falan bak belki hava almak istemiştir."
"Tamam canım, görürsen beni ara."
Telefonu kapattıktan sonra dışarıya çıktı. Bahçenin ve salonun her yanını aramıştı Athena ama Ares hiçbir yerde yoktu.
Çaresizce ne yapacağını düşünürken aklına gelen en son yere bakmak için yola koyuldu.
* * *
Kumsal<Notu defalarca kez okudum.
Tanışmamızda olduğu gibi yine birbirimizi kurtarabileceğimize dair umutları vardı.
Keşke öyle bir şey olsa, keşke mümkün olabilseydi. Gazetenin magazin bölümü tamamen düğün haberiyle kaplıydı.
Göz ucuyla bile bakmadım.
Isınan suyu kahve için bardağıma doldurken kapım çaldı.
Üzerimde ki saçma kıyafetlere ve berbat saçıma aldırmadan kapıyı açtım. Karşımda görmeyi hiç beklemediğim birisi vardı.
"Athena?"
"Merhaba Kumsal."
İçeriye davet etmemi beklemeden girdi ve etrafa bakınmaya başladı. Odalarımın içinde hızlı hızlı geziniyordu.
"Bir sorun mu var?"
"Ares buraya geldi mi?"
"Hayır."
Masadaki notu görüp göz ucuyla okudu ve tekrar bana döndü.
"Onu bulamıyorum Kumsal."
"Kaçtı mı yoksa?"
"Hayır, yani bilmiyorum. 10 dakika sonra nikah kıyılacak ve o hiçbir yerde yok."
Bu duruma hiç mi hiç üzülmemiştim. Anlaşılan Ares benden ümidini kesip kendini kurtarmaya karar vermiş belli ki.
"Nereye gitmiş olabilir?"
"Bilmiyorum."
"Hadi ama Kumsal, onu en iyi sen tanırsın."
"Ne yani Athena, hayatımın aşkı başka bir kadınla evlenebilsin diye onu bulmana yardım etmemi mi bekliyorsun?"
"Ne?! Tabi ki hayır! Onu son gördüğümde çok sarhoştu. Başına bir şey gelmesinden endişeleniyorum."
Kollarımı önümde bağlayıp Athena'ya ters ters baktım.
"Bana yardım edecek misin?"
Cevabımı beklemeden beni bir çuval gibi omzuna attı ve evden çıkarttı.
"Ne yapıyorsun?!"
"Üzgünüm Kumsal, gerçekten. Onu bulmak için sana ihtiyacım var."
Karga tulumba arabaya bindirildim. İnmeye çalışmıştım ama arka kapılarda çocuk kilidi vardı ve yalnızca dışarıdan açılıyordu.
"Merhaba Kumsal."
"Berfu, sende mi?"
"Üzgünüm, seni alması için ben ısrar ettim. Ares'i bulamıyoruz."
Kazayla dikiz aynasında ki görüntümle göz göze geldim.
"Aman Allah'ım korkunç görünüyorum. Bari hazırlanmam için zaman verseydiniz."
Athena şoför koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı.
"Elizan nerede?"
"Babama onu eve götürmesini söyledim. Belli ki annemin işi uzayacak."
"İş mi? Damat yoksa düğün de yoktur ne işi bu?"
Hala saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum.
"Şey, müstakbel kocası kaçan gelinimiz biraz su koyverdi de."
"Athena, çok kabasın!"
Berfu, Athena'ya hafifçe vurdu.
"Angele'nin suyu geldi. Aycan annem onunla beraber hastanede."
* * *
Yazardan<
Ares, Orlando ile birlikte salondan birkaç kilometre ötedeki bir evin bahçesinde durdular.
Orlando arabasına binip Ares'e davetkar bir bakış attı.
"Arabadan vardı madem biz niye bu kadar yol yürüdük?"
"Peşimde birileri var."
"Aman ne güzel."
"Bin hadi şu arabaya."
Arabada cızırtılı teyp haricinde hiç ses yoktu.
Kısa süren yolculukları Orlando'nun birkaç adam görmesiyle sonlandı.
Arabayı bir kenara çekip Ares'e baktı.
"Ne?"
"Ne görüyorsun?"
"Senin koca çirkin suratın dışında mı?"
"Tanrı aşkına dostum! Sadece karşına bak tamam mı?"
Ares güldü ve karşısına baktı.
"Öfkeli görünen bir grup insan."
Orlando eliyle işaret etti.
"Yess Man. En öndekini görüyor musun?"
Cevap beklemeden devam etti.
"Evet ve bu gençler seni arıyorlar."
"Sebep?"
"Benim tatlı küçük Angele'm onlardan korkuyor Ares, Türkiye'ye bu yüzden geldi. Öndeki adamın adı Francis. Angele'nin eski sevgilisi, ah anlamıyorum böyle bir adam bırakılır mı?"
"Yorumlarını sonraya saklayıp bana her şeyi tamamen anlatsan!"
Orlando arkasına yaslandı.
"Francis bebeğin kendisinden olduğunu düşünüyor. "
"Evvett! Biliyordum! Benden olmadığını biliyordum!"
"Sakin ol şampiyon. O kadar erken sevinme. Sevgilisini ve dolayısıyla bebeğini kaçıran bir pislik olduğun için seni gördüğüne hiç sevinmeyecektir."
"Ne?! Sevgilisini kaçıran mı? Ben miyim o?! Angele'yi kaçırmış mıyım?"
"Ayrıca pislikmişsin."
Elleriyle tırnak işaret yaparak güldü.
Ares sıkıntıyla arkasına yaslandı.
"Onlara bunu açıklamalıyım."
"Manyak! Açıklama fırsatın olmadan nalları dikersin. Görgü tanığı falan olamam şimdiden helalleşelim."
Ciddiyetle elini uzattı.
Ares kafasına bir şaplak indirdi.
"Benimle geliyorsun."
"Hayır, senin için hayatımı yeterince tehlikeye attım zaten."
"Arabadan in yoksa Angele'nin seninle kaçtığını söylerim."
"Mümkün değil, ben eşcinselim."
Bir süre sessizlik oldu.
"Francis'in bundan haberi var mı?"
"O domuz homofobinin vücut bulmuş hali. Tanrım! Bunları sana neden anlatıyorum?!"
Arabanın içindeki hararetli atışmanın sonunda Ares arabadan indi ve Orlando'yu peşinden sürükledi.
"Seninde söylemen gereken şeyler var gibi. Benimle geliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️
RomansaTamamlandı ☑️ Karadutun lekesini, sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, "İnsan da aynı bu ağaç gibidir." Derler. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi; kendi dalındaymış. 🖤 Kaybettiklerinin acısıyla bambaşka bir insa...