#12

120 12 4
                                    

Sanki bana olan hisleri hastalık gibiydi ve bu hastalığının tedavisini bulmak istiyor ama her fırsatta kaynağının yanında alıyordu soluğunu. Burada kalmak, konuşmak istemiyordu. Ki zaten onu burada zorla da tutamazdım. Sadece bir kaç dakika daha aynı havayı soluyalım başka bir şey istemiyorum. Bu saatten sonra ondan başka ne isteyebilirim ki. Aramızdaki her şey beş dakika önce Berkay salağının söyledikleriyle bitmiş olmalı. Eminim beni bir daha görmek istemeyecektir.
Omuzlarımı düşürüp koltuğa oturdum. Düşüncelerimin ağırlığı beni bir hayli yormuştu. Stresten buz kesmiş kollarımın üzerinde ellerimi gezdirdim, sanki çok sıcaklarlamış gibi.
"Yedek anahtarım var."
Cevap vermeyince getirmemi beklediğini düşündüm. Ayağa kalkıp birkaç çantamı karıştırdıktan sonra anahtarı bulup, sehpanın üzerine koydum.
Ares yönünü bana döndü. Anahtarı bıraktığım sehpaya yaklaştı. Onu alıp hemen gitmesini bekliyordum ve bunu görmemek için ona sırtımı döndüm. Tahmin ettiğimin aksine anahtarı almayıp karşıma oturdu.
"Gitmek istediğini sanıyordum."
"Bundan bahsetmiyordum."
"Yaa..."
Yönümü ona dönerek içimden bir oh çektim.
"Neyden kurtulmak istiyorsun peki?"
"Bugün evime gelerek beni çok mutlu ettin Kumsal... Nedeni çok da önemli değil. Bana unuttuğum şeyleri hatırlattın."
"Ne gibi?"
"Mutluluk... Huzur... Öfke... Nefret."
"Nefret mi?"
"Az önce duyduğum şeyler için bile belki senden nefret etmem gerekiyordu ama gerçek sebebin bu olmadığını biliyorum. Asıl konumuz bu değil, o yüzden fazla dağıtmak istemiyorum."
Ares avuçlarını bacaklarına sürterek ellerine baktı. Sanki eline bir şeyler bulaşmış gibi davranıyordu, halbuki ellerinde hiçbir şey yoktu.
"Beni terk ettin... Bunca zaman vicdan azabımla baş başa başaydım. Düşünmek için çok zamanım oldu. Hatta tek yaptığım buydu."
"Olanlar senin suçun değildi."
"Öyleydi veya değildi. Siz benim sorumluluğundaydınız, hiçbirinizi koruyamadım."
"Ben yaşıyorum Ares."
"Hayır."
"Hayır ne demek?"
"Kaç kere öldün biliyor musun?"
Kollarını önüne uzatıp onlara baktı.
"Rüya değillerdi çünkü hiç uyumuyordum. Buradaydın, o kadar güzeldin ki..."
Bir elini kolunun iç tarafında gezdirerek gülümsedi. Gözleri oradan ayrıldığında gülümsemesi tamamen silinmişti.
"Dokunmaya kıyamadığım teninden süzülen kanın kokusunu bile hala alabiliyorum."
Öyle bir bakıyordu ki, bana bakıyordu ama sanki gördüğü kişi ben değildim. Bu hali beni korkutmuyor desem, sanırım yalan söylemiş olurdum.
"Ares..."
Uzanıp elini tuttuğumda bakışları biraz yumuşadı.
"Ben yaşıyorum."
"Hayır... Sen öldün Kumsal, haberin yok mu? Gerçekten yaşadığını düşünüyor musun yoksa beni mi inandırmak istiyorsun ? En son ne zaman yaptığın bir şeyden keyif aldın. Ne zaman kendini mutlu etmek için çaba harcadın. Aynaya baktığında ne zamandır gülümsemiyorsun..? Bizimkisi sadece nefes almak. Yaşamanın ne olduğunu hatırlamıyoruz artık."
Ares gözlerime bakarken zaman zaman farklı bir boyuta geçiyormuş gibiydi. Yüzüne bir gülümseme yayıldı. Uzanıp yanağımı okşadığında ağladığımı fark ettim.
"Neden ağlıyorsun?"
"Ağlamıyorum."
Geri çekilip gözlerimi sildim. Kendim sildiğimde durumun ne olduğunu daha iyi anlamıştım. Salya sümük ağlıyordum.
"Söylediklerimin doğru olduğunu biliyorsun."
"Yanılıyorsun, ben gayet mutluyum. İkimizde çok zor şeyler atlattık ama her şey geçmişte kaldı. Artık eskisi kadar düşünmüyorum bile, hatta aynada ki görüntüme gülümsemeyi tekrar öğrendim. İstersen sana da yardımcı olabilirim."
Ares derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. Bir süre gözlerime, söylediklerimin doğruluğunu test edecesine baktı.
"Söylediklerimden çıkardığın sonuç bu mu yani? Yardıma ihtiyacım olduğunu mu düşünüyorsun?"
İmalı bir gülümsemeyle bana baktıktan sonra ciddileşti.
"Elbette hayır."
"Pekala, her şey yolundaysa mesele yok demektir. Ben yanılmışım, hoşçakal Kumsal."
Anahtarı aldıktan sonra kapıya yöneldi.
Neden yalan söylüyorum ki... Eğer şimdi giderse, eminim bu onu son görüşüm olacak, bir daha gelmeyecek. Beklediğim anahtar sesini duyamadığımdan gitmeyeceğini düşünüp ona baktım. Anahtarı deliğine sokamamıştı. Acaba yanlış anahtar mı verdim? Çantama yöneldiğim sırada küfür etmişti ama bunu duymazdan geldim. Anahtarın yuvasına yerleştiği sesi odada yayıldı, bu ses beni olduğum yere çivilemişti, son kez çevirip kapıyı açtığında arkamı döndüm. Söyle gitsin işte Kumsal ne kaybedersin, asıl susarsan çok şey kaybedeceksin. Hala bir şansın varken söyle işte ne duruyorsun ?!
"Bu seni son görüşüm biliyorum. Ve eğer şimdi gidersen, artık nefes almak için de bir sebebim olmayacak."
*       *        *

♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin