#43

67 8 0
                                    

Yeniden buzdolabının önündeydim.
Etrafa şüpheyle bakındım. Ellerim boştu, hiçbir ilaç almamıştım. Yerden endişeyle kalkıp elime bir tava aldım. Her yer çok karanlıktı. Evin içinde benden başka birisi olsa bile bu karanlıkta görmem mümkün değildi.
Rüyamda gördüğüm odaya sessizce ilerleyip ışığını açtım. Evim, aynı benim dekor ettiğim gibiydi. Ne bir piyano ne de beşik vardı.
Tavayı bir kenara atıp yere oturdum.
Sabah olmuştu, yine birileri için aydınlanıyordu gün.
Gözlerimi ovaladım, bölük pörçük uykum sayesinde kafam allak bullak olmuştu.
Oturduğum yerden kalkıp bir duş aldım. Üzerime en sevdiğim kıyafetlerimi giyip evden ayrıldıktan sonra uzun uzun yürüdüm.
Ayaklarım beni çoktandır gelmeyi ihmal ettiğim o yere götürürlerken sokaktaki çiçekçiden iki buket alıp yoluma devam ettim.
Yine oradaydım işte... Annem ve babamın yanında.
Mezarları yine bir sürü otla dolmuştu. Önce onları canla başla temizleyip bukette ki çiçeklere özenle yerleştirdim. Her gelmemde temizlememe rağmen bu lanet otlar her seferinde yeniden çıkıyorlardı.
"Söylenmiyorum gerçekten. Bunları temizlemekten usanmayacağım, sadece nasıl oluyorda bu kadar hızlı büyüyorlar anlamıyorum. Siz mi bir şey yapıyorsunuz yoksa?"
Elimde kalan toprağı tam çırpacağımda duraksayıp kokladım.
"Yine sizin gibi kokmuyor."
İki mezarın arasına oturup bağdaş kurduktan sonra bir süre mezar taşlarına baktım. Sanki göz göze geliyormuşum gibiydi.
"Ben geldim sevgili ailem... Başı dertten, kederden kurtulmayan biricik kızınız. Baba lütfen 'ben sana demiştim' deme ne olur. Zaten canım burnumda. Beni en iyi siz anlarsınız diye geldim... Biliyor musunuz? Onun bir bebeği olacak."
Yine gözlerim doldu, ama annem ve babamın üzüldüğümü görmelerini istemiyordum. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.
"Ve hamile olan ben değilim."
Sabahın seslerini dinlerken bir süre susup anne ve babamın ne diyeceğini düşündüm.
"Tüm bu olanlara rağmen ondan hiç pişmanlık duymuyorum. Yaşadığımız her şey için mutluyum, hatta bir ailesi olacağı için bile mutluyum. Mutlu olmayıp ne yapacaktım hem, o çok iyi bir insan..."
Artık kendime mani olacak gücü bulamamıştım ve gözyaşlarım art arda düşüyordu gözlerimden.
"Ama canım yanıyor! Bununla nasıl baş edeceğimi bilmiyorum. Onu benimle kalmaya zorlayamam ama böyle de nasıl yaşayacağım bilmiyorum."
"Şimdiye kadar nasıl yaşadıysan öyle."
Duyduğum erkek sesiyle irkilerek babamın mezarına baktım.
Bir an için konuşanın o olduğunu sanmıştım. Artık beni hiçbir şey şaşırtmıyordu.
Arkamı döndüm, ses Berkay'a aitti.
"Konuşmak ister misin?"
"Beni yalnız bırak."
Sessizce yanıma yaklaştı ve diz çöktü.
"Merhabalar efendim. Ben Berkay."
"Onlarla konuşmayı kes. Sana buradan gitmeni söyledim."
"Sizinle şimdiye kadar tanışamadığımız için üzgünüm. Görüyorsunuz, Kumsal benden pek hoşlanmıyor..."
"Ne yapmaya çalışıyorsun? Anne, baba onu dinlemeyin."
"Bense onu çok seviyorum, ilk gördüğüm andan işte bu dedim. İşte hayatımı beraber sürdürmek isteyeceğim kadın"
Sustum, çünkü beni dinlemeyecekti.
"Yaptığı hatalara, tercihlere rağmen ondan asla vazgeçmedim. Biliyordum çünkü bir gün o da beni sevecek... Bir gün her şey hayal ettiğim gibi olacak. Kumsal beni anlayacak. Yaptığım her şeyin aslında onu elde etmek için olduğunu."
Ayağa kalkıp ellerimden tuttu ve beni de ayağa kaldırdı.
"Özür dilerim, yaptığım her şey için... Tek istediğim seni elde edebilmek içindi. Sana bunları bana karşı olan duyguların değişsin diye söylemiyorum. Sadece kendini kötü hissetmeni istemedim. O gece aramızda hiçbir şey geçmedi. Bütün gece Ares'i sayıklayıp kustun. Üzerinde kıyafetlerin yoktu çünkü her tarafın pislik içindeydi ve ıslaktın. Hasta olmana izin veremezdim."
Berkay'ın gözlerinde yalan yoktu. Bana pişmanlık içinde bakıyordu. Ellerim onun ellerinin sıcaklığıyla ısınırken o yeniden annem ve babama baktı.
"Kızınız hayatımda tanıdığım en inatçı en dik kafalı insan. Aynı zamanda en kararlı, en cesur ve en güçlüsü. Umarım o güzel kalbindeki hoşgörüsünü, yaptığım hata için benimle paylaşır. Umarım beni affedersin."
Berkay ellerimi bıraktıktan sonra bana gülümseyerek baktı.
"Bir gün beni anlayacağını biliyorum. O günün gelmesini sabırsızlıkla bekleyeceğim. Hep hayatımda olacaksın, sen istemesende bende senin her zor anında yanında olacağım. Kalbinde bana yer olmadığını biliyorum. O ne kadar şanslı bir adam olduğunun farkında değil. Özür dilerim annen ve babana anlattıklarını duydum. Bu söylediklerimin senin için bir değeri yok biliyorum. Biz olmak için hiç şans vermesende, beni yalnızca bir arkadaş belki sadece bir tanıdık olarak görsende ben hep senin yanındayım Kumsal."
Derin bir nefes alıp buruk bir gülümsemeyle gözlerime baktı.
"Ben sizi yalnız bırakayım."
Berkay ağır adımlarla yanımdan uzaklaştı. Annem ve babamın yanına diz çöküp dua ettikten sonra koşar adımlarla kabristandan çıkıp Berkay'a yetiştim.
"Burada olduğumu nerden bildin?"
Güldü.
"Seni sandığın daha iyi tanıyorum. Belki bu söylediklerimden sonra beni polise şikayet edersin bilmiyorum, evinde olmadığını biliyordum. Gidebileceğin ilk yer olarak buraya bakmak ve seninle konuşmak istedim."
"Neden... Neden halâ beni kazanmak için uğraşıyorsun? Yaşanan onca şeyden sonra..."
"Çünkü seni seviyorum Kumsal. En az senin onu sevdiğin kadar çok hemde. Yaptıklarım için gerçekten çok üzgünüm. Keşke hiçbiri yaşanmamış olsaydı, keşke sen ve ben.... Mümkün olabilseydik."
Gözlerim doldu... Başımı öne eğdim. Çenemden tutarak kendisine bakmamı sağladı.
"Onu seviyorum Berkay."
"Biliyorum... Aynı anda iki kişiyi sevebilirsin."
"Bunun olmayacağını biliyorsun."
"Neden olmasın ? Neden bizim de bir geleceğimiz olmasın?"
"Anlamıyorsun Berkay. Onu severken seninle yeni bir hayat kuramam."
"Bize hiç şans vermiyorsun..."
Berkay yanaklarımı okşayıp gözyaşlarımı sildi.
"Kumsal, artık ondan da bir gelecek beklememelisin."

♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin