Doktor lafını bitirir bitirmez boğazımdan aşağıya kızgın bir demir geçmişti sanki.
Nefes dahi almak istememiştim o an. Berkay'a döndüm, benim öfke saçan gözlerime karşılık onda şaşkınlık vardı.
"Kumsal ben..."
"Tek kelime bir şey söyleme!"
"Korunuyorsun sanmıştım."
"Korunmak mı?! Allah'ım sabır ver bana öldüreceğim şu gerizekalıyı ya!"
Yanıbaşımda duran sabit telefonu Berkay'a fırlattım.
"Sen ne pislik ne şerefsiz bir insansın be! Benimle konuşmaya bile cesaretin olmaması gerekirken izinsizce evime girdin! Dokundun bana, söyle nasıl yaptın bunu ha nasıl?! Şimdi karşıma geçip normal bir ilişkiden bahsediyor gibi bana korunduğunu sanıyordum diyorsun! Haklısın korunmam gerekirdi. En çok senden, senden ve şu iğrenç yılışık hareketlerinden! Allah'ım ne yapacağım ben?!"
Nefes alamayacak dereceye geldiğimde tekrar yatağa oturdum.
"Niye bu kadar kızdın anlamıyorum. Sen bebekleri çok seversin. Hem şimdi bu kadar kızıyorsun ama, o sırada çok zevk alıyor gibiydin."
Berkay'ın yüzüne yumruğumu geçirdim. Birkaç adım geriledi, elimin acısıyla ayağımı yere vurdum.
"Berkay beni zorluyorsun! Sabır sınırımın eşiğindeyim yemin ederim şu telefonun kablosuyla boğarım seni!"
"Her ilişkide böyle sorunlar olur."
"Yahu kafayı mı yedin sen ! Ne ilişkisinden söz ediyorsun! Allah'ım , Allah'ım ölmek istiyorum ben! Nefes alamıyorum."
Saçlarımı çekiştirerek ne anlam ifade ettiğini bilmediğim tahlil sonuçlarıma baktım. Gözyaşlarım sicim gibi boşalıyordu gözlerimden.
"Lanet olsun! Lanet olsun! Bu bir kabus olmalı ne olur gerçek olmasın! Allah'ım lütfen!"
"Kumsal, lütfen sakinleş, otur konuşalım."
"Neyi konuşacağız lan?! Ne isim vereceğimizi mi? "
"Çok zamansız oldu biliyorum..."
"Zamansız demek ha?! Seninle evlenip çocuk yapacağıma gerçekten inanıyor muydun sen?!"
"İnanamıyordum çünkü gerçek olamayacak kadar güzel bir hayaldi. Ama artık gerçek, nasıl olduğu önemli değil bundan sonra ne olacağı önemli hayatım."
"Hayatım mı?!"
"Sen ne söylememi istersin aşkım?"
Elimdeki kağıtları sinirle sıkarak avucuma hapsettim.
"Şimdi karakola gidip senden şikayetçi olacağım Berkay. Yaşamak istiyorsan,bir kilometre yakınıma bile yaklaşma sakın!"
* * *
Allahım ne yapacağım ben? Ne yapacağım? Tam bir yalnızlık buhranıyla hayatımı zehir ederken bu bebek nerden çıktı şimdi. O rezil iğrenç günü unutmak için çabalarken, onu bana asla unutturmayacak bir şeyi içimde taşıdığıma inanamıyorum! Allahım ne yapacağım?!
Bebeği aldırmalıyım...
Hayır aldırmamalıyım, onun bir suçu yok. Tüm hata ben ve o iğrenç yaratıkta. Ama dünyaya geldiğinde her şey çok daha zorlaşmayacak mı?
Eskiden Ares ile yeniden birleşme ihtimalimiz vardı, şimdi o da kendi ailesine, kendi hayatına yoğunlaşmışken, neden hala ümit besliyorum? Bu bebek onu hayatımdan tamamen çıkarmamı sağlamaz mı?
Ares'in çıkıp Berkay'ın sonsuza dek hayatımda olmasını sağlayacak. Evet durum tam olarak böyle... Bundan daha korkunç bir sonuç olamaz kesinlikle b.ku yedim ben!
* * *
Yazardan<Ares, Buse'de çıktıktan sonra kendi evine geldi. Saat sabah 5'di. Angele koltukta uyuyordu ve masanın üzerinde yemekler vardı. Anlaşılan ona dün gece söylemeyi düşünüyordu. Ares yanına sessizce yaklaşıp bir süre onu izledi. Kumsal'ın söyledikleri beyninde yankılanıyordu hala.
Onu uyandırmadan yukarıya çıktı ve kendini yatağa bıraktı. Uykusuzluğa direnen vücudu yatağıyla buluştuğunda daha iyi anlamıştı yorgunluğunu.
Saçlarını karıştırarak bir süre başını ovaladı. Titreşimde bıraktığı telefonunun ahşap komodin üzerinde ki sesiyle gözlerini oraya dikti.
Uzanıp telefonuna baktı. Yüzlerce bildirim vardı, en aşağılarda kalan bildirimlerde Kumsal'ı görünce bir anlığına kalbinin ritmi değişmişti. Hemen onu arayıp sesini duymak istemişti. Ona huzur veren o yumuşak ses tonu kulaklarına dolduğunda tüm yorgunluğunu atacaktı sanki ruhu.
Yapamadı, Kumsal'ın tavrı, düşüncesi çok netti. Kendi belirsizliğiyle onun kafasını bulandırmak istemiyordu. Telefonunu eski yerine bırakıp yataktan kalktı ve duş almak üzere banyoya gitti. Döndüğünde Angele odasındaydı.
"You're back."
(Döndün.)
"Evet, sende hala buradasın."
"Dönmek ıstemiyorum Ares."
"Neden?"
"Because, I'm happy here. I want to start a family with you."
(Çünkü burada mutluyum.Seninle bir aile kurmak istiyorum.)
"Return home Angie."
(Eve dön Angie.)
"I can't back home Ares. We will have a baby."
(Dönemem Ares. Bebeğimiz olacak.)
"İstemiyorum."
"What?!"
"Beni anladığını biliyorum."
"No, I thought you liked babies."
(Hayır, bebekleri sevdiğini sanıyordum.)
" I don't want a baby from you."
(Ben senden bebek istemiyorum.)
"You're so rude Ares!"
(Çok kabasın Ares!)
Bir süre sessizlik oldu. Angele, Ares'e yaklaşıp ellerini göğsüne koydu.
"Well.Then let's make a deal. Marry me! No baby."
(Peki. O zaman bir anlaşma yapalım. Evlen benimle! Bebek olmayacak.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️
RomanceTamamlandı ☑️ Karadutun lekesini, sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, "İnsan da aynı bu ağaç gibidir." Derler. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi; kendi dalındaymış. 🖤 Kaybettiklerinin acısıyla bambaşka bir insa...