"What?! This is how question?! Of course you are his father!"
(Ne?!Bu nasıl soru?! Tabi ki onun babası sensin!)
Angele Ares'den uzaklaşıp, öfkeyle parmağını ona doğrulttu.
"Are you crazy?!"
(Delirdin mi sen?!)
"Why are you shouting Angele?"
(Neden bağırıyorsun Angele?)
Angele biraz daha yaklaşıp Ares'i ittirdi.
"Because you make me angry!"
(Çünkü beni kızdırıyorsun!)
Ares onu bileklerinden tutup kendisine vurmasını engelledi.
"Sen varsın sadece!"
"We haven't seen each other in a long time. Suddenly you're coming to Turkey and you tell me you're pregnant."
(Uzun zamandır görüşmüyoruz. Aniden Türkiye'ye geliyorsun ve bana hamile olduğunu söylüyorsun.)
Angele susup yalnızca Ares'in ellerinden kurtulmaya çalıştı.
"So what?!"
(Ne olmuş yani?!)
"That baby not my baby, is it correct?"
(O bebek benim bebeğim değil, doğru mu?)
"No way! This is not true!"
(Kesinlikle hayır.Bu doğru değil.)
Angele öyle bağırıyordu ki, Ares sesinden rahatsız olmuştu. Kulaklarını kapatmak istemişti ama Angele, ondan kurtulduğu anda vurmaya devam ediyordu.
"Bırak beni!"
"Benimle evlenmek istiyor musun Angele?"
"I'm not listening you!"
(Seni dinlemiyorum!)
"Answer my question!"
(Soruma cevap ver!)
"I feel pain my wrist!"
(Bileğim acıyor!)
Ares, Angele'ın bileklerini sanki o an sıktığının farkına varmış gibi aniden bıraktı. Genç kadın sendeleyerek yatağa düştü.
"You fucking pig!"
(Lanet olası domuz!)
"I want a DNA test."
(Dna testi istiyorum.)
"No,I won't"
(Hayır, yapmayacağım.)
"So, goodbye Angele."
(O halde güle güle Angele.)
"Wait !"
(Bekle !)
Angele yataktan kalkıp Ares'i kolundan tuttu.
"If i do what you say,will you marry me ?"
(Söylediğini yaparsam, benimle evlenir misin?)
Ares odadan çıktıktan sonra Angele ona öfkeyle bakıp homurdandı.
"Fuck it!"
* * *
Kumsal<
Başımda inanılmaz bir ağrı var. Sanki beynim eriyormuş gibi. Ağrı kesicilerin hiçbir etkisi yok.
Başıma annemin yöntemiyle bir tülbent bağladım sıkı sıkı.
Ben bu ağrıyla baş etmeye çalışırken ise Berkay başka bir numaradan sms ile bana evlenme teklifi ediyordu.
Ne zaman tam unuttum desem yırtık dondan çıkar gibi çıkıyor bir yerlerden.
Tesellesine s.çtığım bir kurtuluş yok mu senden?
Yarından itibaren bu kötü gidişe bir dur diyeceğim. İlk önce bir iş bulacağım, ondan sonra da bebekle ilgili bir karar vereceğim .
Ne yani ben bu bebeği doğursam bu herif sürekli hayatımda mı olacak ?
Kendi başıma yapmışım gibi sürdüremez miyim hayatımı.
Saçmalıyorum şu an değil mi? Annem ne derdi acaba şu halime?
Kesin saçımı başımı yolardı. Babam yine redderdi herhalde.
Yanımdaki ağrı kesiciden bir tane daha içip ışığı kapattım. Biraz uyku iyi gelebilirdi belki, kim bilir?
* * *
Uyandım...
Keşke hiç uyanmasaydım. Ben hayatımda en çok bugüne uyanmak istemedim. Gözlerimi açıp yatakta doğrulduğumda gördüğüm ilk şey yatakta ki kan lekesi olmuştu.
Başta bunun bir kabus olduğunu düşünmüştüm ama değildi.
Son derece gerçekti, ve gerçekler hep can yakardı. İlk beş dakika hakkında en ufak bir fikrim yok.
Sonrası dehşet verici şekilde korkunçtu.
Kendime olan nefretim volkanik bir patlama gibi içimde çoğalıyor ve beni tüketiyordu.
Bebeklerim neden hep beni terkediyordu?
Başarısız olacaklarımı düşünüyorlardı değil mi? Her şeyde olduğu gibi...
Allah'ım neden herkes beni terk ediyor?
Ben gerçekten de kötü biri miyim yoksa? Neden sevdiğim, değer verdiğim herkesi kaybediyorum neden?
Bunu hak edecek kadar kötü ne yapmış olabilirim ki ben?!
Telefonuma sarılıp Esin'i aradım.
Ağlamaktan konuşamıyordum bile.
"Esin terk etti beni! O da terk etti! Neden herkes gidiyor! Bir bebeği yaşatmayı bile beceremiyorum! Öldü işte! Onu da kaybettim."
"Kumsal sakin ol! Derin bir nefes al ve her şeyi sakince anlat bana."
"Bebeğim ölmüş Esin. Kanamam var."
"Yanında kimse var mı?"
"Hayır yalnızım. Hep yalnızım, hep yalnız olacağım."
"Kumsal, canım, şimdi bir yere otur ve sakin ol, ben bir şeyler düşüneceğim. Sakın bir şey yapma tamam mı?"
* * *
Yazardan<
Esin telefonu eline vurarak bir süre düşündü. Şimdi çıkıp bir taksiye atlasa en erken 2 saate onun yanında olabilirdi. Ki klinikten çıkması imkansızdı.
Sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Yönünü pencere dönüp saçlarını karıştırdığında aklına gelen isimle gözleri ışıldadı.
"Ares lütfen aç telefonu."
Numarasını rehberinde bulduktan sonra hemen onu aradı. Telefon o kadar uzun çalmıştı ki her dıt sesinde ümidi biraz daha azalıyordu. Tam kapatmaya niyetlenirken,açtı telefonu Ares.
Derin bir oh çekip içinden defalarca şükretti.
"Efendim."
"Ares ben Esin. Şu an nerdesin, tam olarak konumun ne?"
"Ne oldu?"
"Kumsal iyi değil Ares! Lütfen hemen onun yanına git ve onu hastaneye götür. Lütfen acele et."
O sırada yeni uyanan Ares,Esin'in söyledikleriyle yatağından fırladı.
"Ne oldu ona, nesi var?!"
"Günlerdir bir şey yiyip içmiyor, sadece ağlıyor. Bugün kendini iyi hissetmediğini söyledi, kendisine bir şey yapmasından endişeleniyorum Ares, lütfen yanında ol."
* * *
Kumsal<
"Ne istediğimi kendimde bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama yine de hayattan bir şeyler bekliyordum." Demiş Tolstoy.
Ne kadar da beni anlatmış. Dakikalardır masanın üzerine dağıttığım ilaçlara bakıyordum. Ağlamak benim için nefes almak gibi bir şey artık.
Hastaneye gitmem gerekiyor. Ama benimle biraz daha kalsın istiyorum. Birazcık daha şu rezil hayatımı güzelleştiren biri olsun istiyorum.
Hapların hepsi birbirine karışmış muazzam bir renk cümbüşü yaratmış.
Elimi uzatıp gözlerimi kapattım ve birkaç tanesini avucuma doldurdum. Birisi ısrarla kapımı çalışıyor. Esin'in bu kadar kısa sürede yanıma gelmesi imkansız. Şerefsiz Berkay'sa gelen çalsın çalsın gitsin... Başka da kim gelebilir ki zaten. Kapıyla senkronize olmuş telefonumun sesi kulaklarımı tırmalıyor. Bu kadar ısrarcı olduğuna göre önemli olmalı.
Ares gelmez, hem neden gelsin ki...
Hapları masaya bırakıp koltuğa uzandım. Gözlerimi kapattığım anda kapıdan gelen gürültüyle yerimden fırladım. Aceleyle kapıya gitmek istemiştim ama , hapların dağınık durduğu sehpaya takıldım . Haplar her yere dağıldı, her birinin yere çarpış sesi yere düşüşüm için fon müziği oluşturmuştu ve o an karşımda görmeyi beklediğim en son kişi vardı.
"Kumsal!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️
RomanceTamamlandı ☑️ Karadutun lekesini, sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, "İnsan da aynı bu ağaç gibidir." Derler. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi; kendi dalındaymış. 🖤 Kaybettiklerinin acısıyla bambaşka bir insa...