Bebeği kucağından almaya çalıştığım kadının arkasından gelen bir adam, boğazıma yapıştı.
Beni ondan uzaklaştırırken kadının saçlarına ulaşmayı başarmıştım. Parmaklarıma dolanan saçlarını var gücümle çektiğimde kadında benimle sürüklenmişti.
"Bırak beni! "
"Elizan'ı hemen yerine koy!"
"Bu meseleye yeterince dahil olmadın mı?! Ayaz bitir artık şunun işini!"
Boğazımdaki ellerden biri gevşeyip hızla yüzüme çarptığında yere düştüm. Aniden kararan çevrem hatırladığım son şeydi. Uyandığımda hastane yatağındaydım, yanağıma konulan soğuk madde kendime gelmeme yardımcı olmuştu.
Yatağın yanındaki koltukta Ares yarı oturur şekilde uyuyordu. Belli ki uykusu hassastı.
Bir elim onun sıcacık avucunun içinde hapsolmuştu.Yüzümdeki buzlu torbayı çekip yatakta doğrulduğum sırada uyandı.
"Ne oldu, Elizan nerede?"
"Elizan'ı götürdüler."
"Kimdi onlar, ne istiyorlar ondan?"
"Hastanenin kamera görüntülerini araştırıyoruz. Athena, Elizan'ı götürenlerin peşinde ve..."
"Onları gördü mü?"
"Kaçtıklarını görmüş, senin için doktor çağırdıktan sonra peşlerinden gidebilmiş ancak."
"Aptal kafam. Onlara engel olamadım."
"Senin suçun değildi. Zaten kimin yaptığını da biliyoruz. Geç olmadan Elizan'ı bulacağız."
"Berfu öğrendi mi?"
"Şu an yolda."
"Tüm bunlar gerçekten çok kötü. Elizan'a ya bir şey yaparlarsa ?"
"Buna cesaret edemezler. Hem Elizan'ı ona zarar vermek için kaçırdıklarını sanmıyorum. Amaçları Athena'ya göz dağı vermek ."
"Kendin söylüyorsun, bunun devamı gelecek. Athena'nın canını başka nasıl acıtabilirler?"
"Karşımızdakiler aptal değiller Kumsal, bizi ve neler yapabileceğimizi biliyorlar. Elizan'a dokunamazlar."
"Kim peki onlar, Elizan'ı kim kaçırdı?"
"Ela Alptürk."
* * *
"Uyuyan düşmanımız uyandı. Ela'nın bu kadar süredir sessiz kalması beni şaşırtmıştı. Babasının intikamını almak istemesi normal ama bunu Elizan'ı kullanarak yapması çok kalleşçe."-M
"Sonuçta Ozan'ın kızı değil mi? Ondan olanlardan mertlik beklenemez."-A
Aycan Hanım'ın inceden inceden yaptığı göndermelere Ares hiç aldırmıyordu. Belli ki Aycan Hanım halâ Ares'in kendilerine ihanet ettiğini düşünüp bunun kinini güdüyordu.
Hastaneden çıktık, Ares beni evime bırakmak yerine anne ve babasının evine getirdi. Berfu hala gelmemiş ve Athena'dan da haber yoktu.
"Onu tek başına göndermemeliydik."
"Merak etme Ares peşinden dört adamımı daha gönderdim yalnız olmayacak."
"Biz burada hiçbir şey yapmadan oturacak mıyız?"
"Belki de sen gidip konuşmalısın. Sonuçta onun abisi sayılırsın. Sözünü dinleyecektir."-A
"Aycan, şu durumda bari şu çocuğu iğneleme . Bazen amacının ne olduğunu anlamıyorum."
"Bende sizin her şeyi unutmuş olmanıza şaşırıyorum. Sen bize Ozan yüzünden ihanet etmedin mi oğlum? Onun için çalışmadın mı?"
"Ares sana bunun sebeplerini gayet açık bir şekilde anlatmıştı Aycan. Anlayamadığın şey ne?"
Ares elleriyle yüzünü ovuşturup ayağa kalktı.
"Konuyu saptırmadan yalnızca Elizan'a odaklanmalıyız."
"Ne yani şimdi de her şeyin suçlusu ben mi oldum?!"
"Kafayı mı yedin kadın sen! Sana kimse suçlu olduğunu söylemedi! Neden durup dururken problem çıkartıyorsun! Her şeyden daha önemli bir sorunumuz var ve Elizan'ın hayatı söz konusu! Sen de kafanı bu konuyla meşgul et artık!"
Mehmet Bey ilk kez sesini yükseltmişti. O konuştuktan sonra Aycan Hanım sessizce koltuğa oturdu.
"Ares, bu kız hakkında ne kbiliyorsun?"
"Nerede yaşadığını bilmiyorum ama bizi ona götürecek birini tanıyorum."
"Güzel, o halde gidiyoruz."
Ares ile kısa süreliğine göz göze geldik. Aklından geçenlerin ne olduğunu yola çıkana kadar anlamamıştım. Aycan Hanım, Berfu'yu karşılamak için havaalanına biz de Ares'in bahsettiğini adamı bulmak için yola çıktık.
Mehmet Bey ön koltukta oturuyordu, bende arka koltukta oturmuş yolu izliyordum.
"Benim zavallı torunum. Bari hasta olmasaydı."
"Beni de en çok endişelendiren şey bu. Elizan'ın ateşi yeniden yükselir ve müdahale edilmezse kötü şeyler olabilir."
Konuşmaya katılmadan sessizce arabasını sürüyordu Ares. Ara ara dikiz aynasından göz göze geliyorduk ama bu çok uzun sürmüyordu.
İçerideki sessizliği telefonunun titreşimi bozmuştu. Göz ucuyula ekranda ki isme baktım. -Angie-
Yüzümü buruşturup arkama yaslandım. Ares aramayı reddetti.
"Açsaydın, belki önemlidir."
"Değil."
"Misafirin değil miydi bu kız? Neden açmadın, belki bir şeye ihtiyacı vardır."
Ares babasının sorusunu umursamadan bir yeri işaret etti.
"Şurada bir baraka var oraya bakacağız."
Geldiğimiz yerdeki her detay yavaş yavaş yerine oturuyordu.
Burası... Burası o orman. Midemden yukarıya soğuk bir şeyler yükseltmişti.
"İstersen arabada kalabilirsin."
Ares dikiz aynasından bana bakıyordu. Üzerimdeki gergin ruh halini hissetmiş olmalıydı.
"Aslında sen gelmesen daha iyi olurdu. Keşke başta söyleseydin Ares."
"Geride bırakılmaktan hoşlanmayacaktır."
Ares arabadan bir hışımla çıkıp sigara yaktı.
Onun ardından bende çıktım. Stresten ellerim buz kesmişti ve sanki bana ait değil gibiydiler. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Çantamı karıştırıp içinde sigara paketimi aradım ama yoktu. Çaresizce arabaya yaslandım.
Ares ne aradığımı anlamış olmalıydı. Bir nefes içine çektiği sigarasını bana uzattı.
"Eğer her şey planladığımız gibiyse baraka 15 dakikalık mesafede olmalı. Geliyor musunuz?"
* * *
Hava karardı, neredeyse akşam olmak üzereydi ve umutsuz arayışımız hala sürüyordu.
"Bu ıssız ormanda boşuna yürüyoruz. O herif burada olsaydı çoktan karşımıza çıkardı."-M
"Belki bizden korktuğu için saklanıyordur."-K
"Korkmak mı?"-M
"Ares ile çok iyi anlaşıyorlar."-K
"Bu engel değil."-A
"Ne demek istiyorsun?"-K
"Sürekli aynı bölgede yürüyoruz, geldiğimizden haberi bile olmayabilir."-A
"Kaybolduk."-K
"Hayır kaybolmadık!"-A
"Daha öncede böyle olmuştu. Bu orman sıradan bir orman değil. Kafamızı karıştırıyor."-K
"Saçmalık bu! Nesi farklı olabilir ?!"-A
"Neden biraz dinlenmiyoruz. Hem bu sırada etrafı incelemiş oluruz. Siz odun toplayın, ateş yakacağız."-M
Ares söylene söylene yanımızdan uzaklaşırken bende yakacak bir şeyler bulmak için etrafıma bakınmaya başladım.
Mehmet Bey yanıma sessizce yaklaşıp fısıldadı.
"Buradakileri ben toplarım, sen şuraya bak."
İşaret ettiği yere ilerledim. Ares çoktan gözden kaybolmuştu. Herkes zaten yeterince gergin, bir de o huysuzluk yapınca her şeyin daha mı iyi olduğunu zannediyor anlamıyorum.
Elime birkaç parça odun aldığım sırada yanağıma bir su damlası düştü. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım.
"Lütfen yağmur yağmasın."
Bir çıtırtı duyduğumda endişeyle arkama baktım. Gelen Ares'ti ve hiçbir şey toplamamıştı.
"Odun toplayacağını sanıyordum."
Cevap vermeyip bana dik dik bakmakla yetinmişti.Gözlerimi devirip yerdeki bir kaç parça dalı aldım.
Kollarımın arasında ki odunların hepsini alıp yere bıraktı.
"Ne yapıyorsun?"
"Konuşmamız gerekiyor."
Ağaca yaslanıp derin bir nefes aldı. Bir sıkıntısı olduğu belliydi.
"Sen iyi misin?"
Evet anlamında başını sallayıp aramızda ki mesafeyi kapattı.
"Ben...Ben şey düşündüm. Geçen gün, sana çok kızdım... Aslında hala çok kızgınım ama sonra, aslında..."
Eliyle yüzünü buruşturup birkaç adım geri çekildi.
"Özür dilerim, kafamı toparlayamıyorum. Her şey o kadar karışık ki."
Yağmur başlamıştı. Gözlerini gökyüzüne dikip gülümsedi.
"Biliyorsun bir bebeğim olacakmış, hala benden olup olmadığından emin değilim gerçi ama sadece şunu söylemek istiyorum. Haklıydın, benim için böyle bir durum söz konusuyken sana kızmam yanlıştı. İstediğin kişiyle birlikte olabilirsin, bu senin hayatın."
Derin bir nefes alıp yeniden ağaca yaslandı.
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"
"Buna müdahale edemem."
Gözlerinde tarif edemediğim bir duygu yüklüydü.
Hayalkırıklığı gibi, korku gibi... En çok da acı. Tanrım, o gerçekten çok acı çekiyordu.
Gözlerimden yanaklarıma süzülen birkaç damla yaş yağmur tanelerine karıştı.
(Cem Adrian-Ben Seni Çok Sevdim)
Ona yaklaştım, elimi yanağına koyup gözlerine daha yakından baktım.
"Hayatım bok gibi."
"Biliyorum."
"Şimdi daha iyi anlıyorum biliyor musun? Hayatımın senle olan kısımlarını hep tebessümle hatırlıyorum. Her ne kadar acı çektiğim günlerde olsa, sen benim aklımda hep güzel kalacaksın."
Başımı öne eğip ellerimi ovuşturdum.
"Kaybolmuş gibiyim. Kimsesizim, kimseyim. Yapayalnızım, sevgisiz, mutsuz, kaybolmuş... Senden ayrılmak istediğimde nasıl olduğumu bilmiyordum. Hayatımda aldığım en kötü karar buydu belki de. O güne geri dönme şansım olsaydı, sana ne söylemek isterdim biliyor musun Ares?"
Sessiz kalarak sadece gözlerime baktı.
"Lütfen beni asla bırakma, senden başka hiçkimsem kalmadı. Ne söylersem söyleyeyim, ne yaparsam yapayım, ne olur sen beni bırakma, gitmeme izin verme... Çünkü, ben gittim... Sen gittin ... Kaybolduk, hala birbirimizi arıyoruz ama çoktan başkalarına sobelenmiş gibiyiz. Eğer o gün, o gün bu konuşmayı yapmamış olsaydım ben. Sen hala benim kocam olacaktın. Her sabah uyandığımda bu boktan hayatımı devam ettirmek bir nedenim olacaktı. Çünkü sen benim hayatımda olsaydın ben daha iyi bir insan olacaktım. Kimsesiz değil, sana ait, kaybolmuş değil kendini sende bulmuş, belki çok üzgün ama asla sevgisiz değil. Bütün bunlar birbirimizi iyileştirmeye yeterdi ama ben göremedim, biz göremedik."
Ağlamam şiddetini dahada arttırdığında Ares beni kendine çekip başımı göğsüne yasladı."Seni çok seviyorum Ares. Seni her şeyden çok seviyorum. Hala yaşıyorsam bunun tek sebebi sensin. Her anlamda beni yaşatan sadece sensin. Keşke bunu daha önce anlasaydım."
Beni sakinleştirene kadar başımı göğsünde tuttu. Onun kokusuyla biraz rahatlamıştım. Biraz geri çekilip gözlerine baktım.
"Yaptığım onca saçmalığa rağmen beni halâ seviyor musun?"
"İlk gün ki kadar değil."
Ares elimi tutarak kalbinin üzerine koydu."Seni sevmek için her gün bir sebep buluyorum. Ve seni her geçen gün daha fazla seviyorum."
Onu kendime çekerek dudaklarından tutkuyla öptüm. İçinde bulunduğumuz durum ve koşulların ne olduğu umrumda değildi. Kaybettiğimiz her saniyenin pişmanlığı kalbimi acıtıyordu ve ben artık acı çekmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️
RomanceTamamlandı ☑️ Karadutun lekesini, sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, "İnsan da aynı bu ağaç gibidir." Derler. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi; kendi dalındaymış. 🖤 Kaybettiklerinin acısıyla bambaşka bir insa...