Nihayet Elizan'ı bulmuş ve yine bir ton saçma şeyi geride bırakmıştık. Mehmet Bey çağırdığından hepimiz doğruca yalıya gittik.
Günlerdir süren matem havası, Elizan'ın gelişiyle nihayet dağılmıştı.
Çocuklar gibi şendi Mehmet Bey. Torununu öpüp koklamaya doyamıyordu. Hepimiz yüzlerimizde tebessümle izliyorduk onu.
Küçücük kalbiyle kocaman yer edinmişti her birimizin hayatında.
Bir köşeye sinmiş sessizce onları izlerken Ares yanıma oturdu.
Elimi tuttu, elleri hep çok soğuk olurdu ama hiç bir zaman o anlarda ki kadar ısınmazdım. Bana gülümsüyordu, o gülünce sanki her şey yolundaymış gibi geliyordu.
Ama gerçek şu ki aslında değildi, ne zaman her şey tamamen yolunda olmuştu ki. Haftalardır göz ardı ettiğimiz sorunumuz, şimdi biraz daha büyümüş bir vaziyette karşımıza çıkmıştı.
Bu hepimiz için sürpriz olmuştu.
En çok da benim için... Kötü, çok kötü bir sürpriz.
Evde ki çalışanlardan bir tanesi kapıda belirdi ve Aycan Hanım'a gelen misafiri takdim etti.
"Aycan Hanım, bir bayan geldi. Sizi görmek istiyor."
"Kimmiş ?"
"Tanımıyorum efendim. Daha önce görmedim."
Aycan Hanım'ın cevap vermeye fırsatı olmadan bahsi geçen misafir salona girdi.
"Herkese merhaba."
Gördüğüm kişi karşısında vücudumdaki tüm kan çekilmişti sanki. Sanki birisi karnıma sert bir yumruk atmıştı. Bu his başka nasıl tarif edilir bilmiyorum.
Aycan Hanım'ın yüzündeyse her zamanki ifadesi vardı. Kendinizi pislik gibi hissedirecek o soğuk rahatsız edici ifade.
"Evime bu şekilde girmeye cüret eden de kim?"
En az benim kadar rahatsız olan Ares hızla yerinden kalktı.
"Ne işin var senin burada ?!"-Ar
"Ben Angele. Ares'in arkadaşıyım. Çok yakın arkadaş."
Eliyle karnını okşayarak gülümsedi.
"Ares, yoksa bizden bahsetmedin mi?"
Tüm gözler Ares'e çevrildiğinde kusmak üzereydim. Koca oda dar gelmiş ve ben hiçbir yere sığamıyordum.
"Buradan hemen gidiyorsun."
"Yeni geldim. Gitmek istemiyorum."
Bozuk türkçesinden hiçbir şey kaybetmemişti. Allah'ım bu çok kötü bir kabus olmalı.
Keşke şu an yok olsam.
Angele ile göz göze geldik. Bakışlarıyla resmen bana meydan okuyordu.
"Ares bizi tanıştırmayacak mısın?"-Ay
"Hayır."
"Siz anne olmalı. Ares annen ne kadar genç. Çok güzel bir kadın, ben sizinle iyi anlaşacak."
Aycan Hanım'ın yüzünde rahatsız bir gülümseme vardı. Angele'yi baştan aşağı küçümseyen bir bakışla süzdükten sonra Ares ve bana baktı.
"Ares, kim bu yalaka kadın ?"
"Türkçesi ne ben bilmiyorum. I'm your grandchild's mother."
Kriz anıyla baş etmeleri için hastalarıma en sık önerdiğim şeyi yaparak gözlerimi kapattım.
Hızlı hızlı birkaç derin nefes aldım.
Tam şu an bir sigara yakmak ya da yüksek dozda bir sakinleştirici alarak tüm gün uyumak isterdim.
"Ne ?"
Gözlerimi açtım, sanki cebimde olduğunu bilmiyormuş gibi telefonumun nerede olduğunu aradım bir süre.
"Yok öyle bir şey !"
Ares, Angele'yi kolundan tutarak çıkması için zorladı.
"Ares bizle ilgilenmiyor. Ben geldim çünkü Alex yakında gelecek. Bize ne olacak?"
"Alex kim?"
"Alex my little son."
Yüzünde yine kocaman bir gülümsemeyle karnını okşadı.
Ayaklandım... Ani kalkışımla herkesin gözleri üzerime çevrildi.
"Ben gideyim artık."
"Kumsal..."-B
"Zaten iyice geç oldu. Sizinde dinlenmeniz gerek."
Kimse bir şey söylemeden gitmek istemiştim ama beni durdurmasını beklediğim en son kişi kolumdan tuttu.
"Burada bir yanlış anlaşılma var belli ki. Ares Kumsal ile birlikte..."
Aycan Hanım'ın kolumda ki eli şefkatle omzuma yükseldi.
"Bu bebeğin Ares'ten olduğuna dair bir kanıtınız var mı bayan Angele ?"-M
"Ares's my only darling."
(Ares benim tek sevgilim.)
Kimseden çıt çıkmıyordu. Bu sessizlikte içimde kopan fırtınalar belli olacak diye çok endişeleniyordum.
Tırnaklarım avuçlarımı delmek üzerelerdi sanki.
"Bu kadar saçmalık yeter. Sizden evimi hemen terk etmenizi istiyorum."-Ay
"Ne?"
"Yeterince anlaşılır olduğumu düşünüyorum."
Athena ve Berfu meselenin kalan kısmıyla ilgilenmeyerek Elizan ile birlikte yukarı çıktılar. Mehmet Bey, Aycan Hanım'ı desteklediğini belli ederek onun yanında durdu. Herkes Angele'ye, o ise sadece Ares'e bakıyordu.
"Bir şey söyle."
Ruh halinin ne durumda olduğunun farkındaydım, öfke ve utanç içindeydi ama bunun aksi yönünde, oldukça sakin hareket ediyordu. Derin bir nefes alarak, ne zaman bir sinir krizi geçirse yaptığı gibi gözlerini kırpıştırarak Angele'yi yeniden kolundan tuttu.
Ares'in sessiz öfkeleri diğerlerinin aksine beni hep daha fazla korkuturdu ama bu sefer neler olacağı konusunda endişeli değildim.
Ne olacağı gayet açıktı. Olanları ailesi de öğrenmişti. Aycan Hanım bu kadının aynı şeyleri magazine yaymasını önlemek için her şeyi yapacaktır.
Başım çatlamak üzere, keşke şu an bir paket dokulusu sigaram olsaydı...
Ares, Angele'ye evden çıkana kadar eşlik edip geri döndü. Ne büyük nezaket.
Tuhaf... İçimde ona karşı hiçbir öfke belirtisi yok, tamamen uyuşmuş gibiyim.
"Anlat bakalım. Bir açıklamayı hak ettiğimizi düşünüyorum."-Ay
"Doğru, ama bugün değil."
"Ne zaman peki? Kadın yakında doğuracak ve sen bir kadını hamile bıraktığını bize ne zaman söylemeyi düşünüyordun?!"-Ay
Gitmek için yeniden hareket ettiğimde Aycan Hanım beni yeniden durdurup elimi tuttu.
"Hadi böyle bir şey yaptın. Kumsal'ın neler yaşayacağını hiç düşünmedin mi? Tanrım! Ares, sen ne zaman bu kadar bencil bir insana dönüştün?!"-Ay
"Aycan Hanım lütfen, gitmeme izin verin."
Bunları söylerken bile sesim ağlamaklı çıkıyordu.
Ağlamayacağım... Hayır, hayır ağlamamam gerekiyor.
"Bizi yok saydın, tamam. O kadınıda yok saydın, ona da tamam. Ya bebek ?"-Ay
Aycan Hanım gergince kolyesini çekiştirdi ve devam etti.
"Bebek senden mi ?"
"Bilmiyorum."
"Aptal! Nasıl bu kadar aptal olabildin? O kadın bizim için ne kadar tehlikeli farkında değil misin sen? Senden olup olmadığından bile emin değilsin, ne yapmaya çalışıyorsun?"-Ay
Elimi bırakarak derin bir nefes aldı ve gözlerini kapatıp bir süre bekledi.
"Bu rahatlık, bu umursamazlık... Şu an karşımdaki adamın Ozan Alptürk olduğuna yemin edebilirim!"
"Ben onun gibi değilim! Elizan kaçırılmamış olsaydı bu konuyu çoktan çözüme kavuşturmuş olacaktım!"
Konuşmanın devamını dinlemek istemediğimden bu sefer daha kararlı bir şekilde harekete geçtim ve evden çıkabildim.
Bahçeyi koşarak çıkıp dış kapıya ulaştığımda duyduğum sesle duraksadım.
"Kumsal bekle!"
Neden bekliyorum..? Belki onu biraz daha görebilmek için. Sanki hala biz olmak mümkünmüş gibi.
Bana yetiştikten sonra bir süre sessiz kaldı.
"Ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyorum..."
Parmaklarımı dudaklarına bastırdım.
"O zaman susmalısın. Ne yapman gerektiğini zaten biliyorsun Ares."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️
RomanceTamamlandı ☑️ Karadutun lekesini, sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, "İnsan da aynı bu ağaç gibidir." Derler. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi; kendi dalındaymış. 🖤 Kaybettiklerinin acısıyla bambaşka bir insa...