Elime geçen ne varsa ona fırlatırken bir yandan da tüm gece yanında (umuyorum ki) iç çamaşırlarımla uyumamışım gibi üzerimi kapamaya çalışıyordum. Nasıl bir utanç içinde olduğumu tarif edemiyordum. Üzerime alelecele bir şeyler geçirip evden koşarak çıktım. Saçımda ki kusmuk artıklarını bile temizlememiştim öyle iğrençtim ki. Hem dün gece olanlar için hem de bu pis görüntü yüzünden kendimden tiksiniyordum.
Ne çantamı ne de cüzdanımı yanıma almadığım için gidebileceğim tek yer Esin'in eviydi.
Beni gördüğü an ki yüz ifadesi aklımdan hiç çıkmayacaktı. Esin bana giyebileceğim temiz kıyafetler verip duş almam için banyosunu hazırladı.
Elbette çıktığım zaman ona olanlarla ilgili açıklama yapmam gerekiyordu.
Üzerimde ki pislikleri suyla çıkarabilirim ama dün gece olanlarla üzerime bulaştırdığım, kendimden nefret etmeme sebep veren bu iğrenç lekeden nasıl kurtulacağım?
Kendimi boğmak istiyorum ya!
Ben şu an gerçekten ölmek istiyorum!
Bu utançla nasıl yaşayacağım?
Bir dakika...
Neden bu durum karşısında sadece ben kendimi suçluyorum? Berkay senin ağzına s.çayım! Gecenin bir vakti genç bir kadının evine izinsiz girmek ne demek?!
Ares'ten yediği dayak yetersiz gelmiş olmalı ki hala cüretkar şeyler yapmaya devam ediyor. Hayır bir de aynı yataktaydık ya! Aynı yatak 🤦🏻♀️
Ares... Kalbimden aşağı doğru bir sızlamayla beraber, başıma açılan dertlerle rafa kaldırdığım gerçek yüzüme çarptı.
Ares baba olacak...Ama o bebek bizim çocuğumuz olmayacak. Teknik olarak ben onu terk ettikten sonra Angele ile birlikte olduğu için bana ihanet etmiş olmuyor öyle değil mi? Benim yaptığıma kıyasla o kadar masum geliyordu ki bu gözüme. Halbuki benimle yeni bir başlangıç yapmışken başka bir kadından bebek bekliyordu. Sana söylecek bir şey bulamıyorum Ares. Sana olan hislerim öyle yoğun ki ortada gerçekten bir ihanet olsa bile ben seni affetmek için yine can atardım.
Banyodan çıkıp üzerimi giydim. Esin mutfakta oturuyordu. Kendime gelebilmem için kahve yapmış olmalı. Kokusunu koridorun başından alabiliyorum.
Yanına oturdum, onun yüzüne bile bakamıyorum Allah kahretsin beni ya!
Esin sorgulayan gözlerle beni uzunca süzdü.
"Eee?"
"Bugün hayatımın en kötü günleri arasında ilk 3'e girer!"
"Bu çok ilginç, ilk üçlü anayasanın ilk maddesi gibi değiştirilemez sanıyordum."
Ellerimi başımın arasına alıp gözlerimi kapattım.
"Dökül bakalım Kumsal. Seni suçlayacak ya da yargılayacak değilim. Belki gerçekler konusunda biraz acımasız olabilirim ama sende biliyorsun ki bu en doğrusu."
"Biliyorum."
Arkama yaslanıp gözlerimi ondan kaçırdım.
"Ares baba oluyor."
Esin bu cümlemle beraber heyecanla yerinden zıpladı.
"Hamile misin?!"
Yüzümde ki hayal kırıklığından durumu anlayıp yerine oturdu.
"Hamile değilim Esin. Başka, başka bir kadın var."
"Yapma..."
"Dün gece... Biraz ipin ucunu kaçırdım. Çok sarhoştum, çoğu şeyi hatırlayamıyorum bile. Sonra... Sonra Berkay geldi, yanında bir kadınla."
"Bir dakika. O halde Berkay'ı evine nasıl alabildin Kumsal? Sen onu ayık kafayla bile eve götürmezsin ."
"Doğru...Onu evime ben almadım zaten. Kendi girdi, kendine anahtar yaptırmış."
"Şaka yapıyor olmalısın!"
Esin söylediklerim karşısında dehşete düşmüştü.
"Bütün gece kusmuş olmalıyım. Üzerimdeki pisliklerin sebebi buydu."
"Anlıyorum."
"Uyandığımda Berkay yanımda yatıyordu ve ikimizinde üzerinde yalnızca iç çamaşırlarımız vardı."
Esin ağzı açık kalmış halde bana bakıyordu. Şaşkınlığını gizlemek için eliyle ağzını kapatıp kahvesinden yudumladı.
"Kumsal siz..?"
Ellerimle yüzümü kapatıp saçlarımı çekiştirdim.
"Bilmiyorum Esin hiçbir şey hatırlamıyorum."
Uzun bir sessizliğin ardından Esin zorla öksürerek sesini kontrol etti.
"Pekala, bu sadece bir ihtimal. Belki de aranızda hiçbir şey geçmemiştir."
"İnan bunun gerçek olmasını o kadar isterdim ki."
"Belki üzerine kusmuşsundur ve üzerindekileri çıkarmaları gerekmiştir."
Kahveden zorla bir yudum aldım. Esin akşamdan kalmalığımı atabilmem için ekstra yoğun hazırlamıştı kahvemi.
"Onunla konuşmalısın Kumsal. Dün geceyi
hatırlayan birinden dinlemek en doğrusu."* * *
Esin'in evinden çıkıp evime döndüm. O yol şimdiye kadar hiç böyle uzun gelmemişti. Kapıyı açıp içeriye girdim. Evim de her şey yerli yerindeydi ve her yer çok temizdi. Anahtarlarımı masaya koyup içeride gezinmeye başladım.
Mutfak masasının üzerinde bir telefon kutusu ve not vardı.
-Dün gece için çok üzgünüm. -
Sahi telefonum nerede benim?
Hafızamı zorlayan birkaç dakikanın ardından telefonumu kırmış olma ihtimalim aklımda gezindi.
Berkay kartımı telefona takmış bile. Tamamen kullanıma hazır.
Koltuğa oturup rehberde bir süre gezindim.
Ares'in adı üzerinde birkaç saniye durmuştum. Yüzümü buruşturup Berkay'ın adına doğru ilerlerken kapım çaldı. Telefonu bırakıp kapıyı açmaya gittim. Kendisinden uzun süredir haber alamadığım, telefonumda tek bir bildirimi olmayan zatı şahıs şimdi kapımdaydı. Birkaç saniye sessizce birbirimize baktık. Sanki birbirimizden haber alamadığımız süre boyunca çok şey değişmiş gibiydi. Çok solgundu.
"Girebilir miyim?"
Kapıyı ardına kadar açıp ondan önce salona geçip oturdum.
Telefonu kurcalamaya kaldığım yerden devem ederken o, karşıma oturdu.
"Bir şey mi oldu?"
"Bilmem, oldu mu?"
Ares kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Ne oldu?"
"Sen daha iyi biliyor olmalısın."
"Neyden bahsettiğini anlamıyorum."
Telefonu masaya bırakıp arkama yaslandım.
"İlgilenmen gereken başka şeyler yok mu senin, neden vaktini benimle harcıyorsun? Kendine heyecan yaratmak mı istiyorsun, yoksa benden intikam almak mı?"
"İntikam mı? Hala senden intikam alacağımı mı düşünüyorsun?"
"Ne yapalım biliyor musun? Yaşanan her şeyi unutalım. Ben buna hazırım, zaten seninde içinde olduğun durum bunu gerektiriyor."
Ares ayağa kalkıp karşıma dikildi. Bana yaklaşınca az önceki kararlı tavrımdan eser kalmamıştı.
"Gerçekten bunu mu istiyorsun?"
Atma işte şu zehirli oku! Atma be adam atma!
Bak işte gözlerim dolacak yine.
"Kumsal neyin var senin?"
Ayağa kalkıp onun denginde durdum.
"Dün evine gittim, beni Angele karşıladı."
Gözlerimi silip sesimi kontrollü bir şekilde kullanmaya çalıştım.
"Halâ gitmemiş demek."
"Belli ki o da senden haber alamıyordu. Bana söylediği şeyi öğrenmediğin açık."
Tekrar koltuğa oturup şakaklarıma baskı yaptım.
"Ne söyledi ki sana?"
Allah'ım yapamayacağım! Ben bunu yapamayacağım.
Ares yanıma oturup elimi tuttu.
"Kumsal, Angele sana ne söyledi?"
Gözlerine baktım, o an fark ettiğim bir detay vardı. Bir gözünün altında oluşan morluk doğal değildi.
"Gözüne ne oldu?"
"Lütfen soruma cevap ver."
Derin bir nefes alıp ellerimi ovuşturdum.
"Angele hamileymiş Ares. Baba olacakmışsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️
RomanceTamamlandı ☑️ Karadutun lekesini, sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, "İnsan da aynı bu ağaç gibidir." Derler. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi; kendi dalındaymış. 🖤 Kaybettiklerinin acısıyla bambaşka bir insa...