Halam benim şaşkınlığıma bir şey bile demeden hızlıca bilgisayarın başına geçti, sandalyeye oturdu. Programa benim anlamadığım bir dilde bir şeyler söyledikten sonra program gizli moda geçti. Böyle bir özelliğinin olduğunu bilmiyordum, muhtemelen çok önceden babam eklemişti. Halam ciddi bir tarz ile kod yazmaya başladı, bir yandan nanoçipin sıcaklığına bakıyor bir yandan da halamı izliyordum.
Ayakta durmaktan yorulduğumun farkına varıp mutfaktan sandalye alacakken kapı çaldı. Halam soğukkanlı bir tavırla "Korkmana gerek yok, muhtemelen benimki gelmiştir." dedi, kafam allak bullaktı. Kapıdan bakarak dışarıda bir adam olduğunu gördüm, halama "Mavi gözlü esmer biri mi?" diye sordum. "Evet, hadi aç kapıyı acele et!" şeklinde cevap verdi, kapıyı açtım.
Adam hızlıca içeri girdi ve pencereden birinin olup olmadığına baktı. Sonra da "Tamam kimse yok, merhaba küçük hanım. Sen Hüseyin Bey'in kızısın sanırım; ben Kemal, Hüseyin Bey'in yardımcısıydım bir zamanlar. Halanla beraber çalışıyoruz, ben projenin Biyoloji kısmında yer alacağım. Her neyse içecek bir şeyler var mı? Ağzım kurudu." dedi, hızlı adımlarla koltuklardan birine oturdu. Ben ise buzdolabından içecek bir şeyler alarak Kemal'e ikram ettim. O sırada halam beni çağırdı, belli ki önemli bir şey olmuştu.
- Deniz, önemli bir sorunumuz var. Beyin ile iletişim kurması için gereken sinyal gücüne erişemiyorum, yani sinyal yetersiz kalıyor. Extreme grubunu durdurmak için ADP (Acil Durum Protokolü) servisini çalıştırmana gerek yoktu, program zaten bu tür şeyleri çalıştırmaman için bir ton özellik barındırıyordu. Bunu sen de biliyorsun. Şimdi sinyali güçlendirmek için bir uyduyu daha feda edeceğiz, yani bir askeri uyduyu yörüngesinden çıkaracağız. Umalım ki fark edilmeyelim.
O sırada arkada duran Kemal gülünç bir tonla:
- En fazla FBI peşimize takılır hahaha.
- Saçma sapan konuşma Kemal, bu çok önemli bir konu. Şimdi en zayıftan bir askeri uydu bulmamız gerek, bu uydu ile seçtiğiniz GX800 uydusuna yükleme yapabileceğiz. Yani uyduyu aktif edeceğiz. Bu bölümü zaten biliyorsun, uyduyu aktif ettikten sonra fazladan bir uyduya gerek kalmayacak ve askeri uyduyu yeniden yörüngeye sokacağız.
- Ama hala, bu kadar risk almaya değer mi?
- Başka çaremiz yok, varsa sen söyle.
Sessizliğimi korudum. Halam haklıydı, başka çaremiz yoktu. Benim sessiz kaldığımı gören halam programdan askeri uydu aramaya başlamıştı, en uygun uydu şu anda DNL40 olarak gözüküyordu. Kısa bir solucan yazarak GX800 uydusunu aktif edecekti. Ben daha gözümü kırpmadan halam solucanı DNL40'a göndermişti bile. Bilgisayarın bildirim bölümünde haber başlıkları gelmeye başlamıştı.
Tam 15 dakika sonra solucan görevini yerine getirmişti ve GX800 uydusunun kontrolü artık bizdeydi. DNL40 yörüngesine dönerken içindeki solucan da kendisini yok etmişti, yani tam anlamıyla temiz iş çıkarmıştık. Halam mutlu bir yüzle nanoçipi okuyucudan çıkarıp kasaya koydu ve kasayı kilitledi. Programı kapatıp bana "Saat geç oldu, benim de uykum var zaten. Yerlerimizi göster bakalım." dedi.
Düşünceli bir şekilde yıllardır açmadığım misafir odasının kapısını araladım. İçeride 2 yatak vardı ama hazır değildi. Halam yatakları kendi hazırlayacağını söyledi ve odaya girdi. Kemal ise uyukluyordu, onu uyandırıp içerideki odada uyumasını söyledim. Sendeleye sendeleye içeri girdi. Ben ise halamın unuttuğu okuyucunun üstünü kapatarak çalışma odasını kilitledim. Sonra yatmak üzere odama doğru çıktım, çok heyecanlı bir sabah beni bekliyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veri
Science FictionBabası bir yazılımcı, annesi ise MsCo şirketinde baş sekreter olan Deniz, babasının yaptığı bir program ile tüm dünyayı elleri altına almıştır. Bu programı kendisiyle birleştirirse ne olabilir ki?