Deniz, buralarda yaşam mücadelesi verirken Kemal evde volta atıyor ve halası da kara kara düşünüyordu. İkisinin de elinden beklemekten başka bir şey gelmiyordu. Tam bu sırada Deniz'in 3.kez kalbi durdu, normalde bir kalp en fazla 5 kez kaldırabilir şok darbesini (istisnalar hariç). Deniz için bu miktar biraz daha düşüktü tabii ki.
Bu son durması da olabilirdi fakat doktorlar umudu kaybetmiyordu. Voltajı yükselterek yeniden deniyorlardı. Yaklaşık 15 dakika süren müdahalenin ardından Deniz'in kalbi yeniden atmaya başladı, bir daha durursa yapacak bir şey kalmayacaktı. Beyinden aldığı hasarlar yüzünden geçici bir bitkisel hayata girme olasılığı vardı. Tabii bir açıdan şanslıydı, hafızasına bir şey olmamıştı.
Her ne kadar uyanırsa hafıza kaybı yaşayacaksa da bu geçiciydi. Kemal sonunda voltayı bırakıp haberlere bakmaya devam etti, tam bu sırada kulağı sağır edecek türden bir gürültü koptu sokakta. Ardından bir tane daha, bir tane daha derken tamı tamına 13 kere geldi bu sesten. Kemal'in kulakları neredeyse sağır olmuştu, geçici bir duyma kaybından ve çınlamadan sonra kendine gelmeye başladı. Deniz'in odasının penceresinden dışarıyı seyretmek için perdeyi araladı, gördüğü karşısında hayretle bakakaldı, onlarca bina yıkılmıştı!
Bunu kimin yaptığını az çok tahmin edebiliyordu, Amerika. Diğer devletlerin çoğu ile işbirliği yaptığından onlardan şüphelenmeyeceği belliydi, evet, şu an baş şüpheli Türkiye idi. Diğer ülkelerdeki araştırma sonuç vermemişti ve ülkeye sahte kimliklerle hainler salmışlardı. Kimi hacker, kimi terörist kimi ise düşman kimyagerlerdi. Hepsi de iç karışıklıklar çıkararak ülkenin güçsüz duruma düşmesini istiyorlardı. Bu kişiler, üçlünün başında çok büyük dert olacağı belliydi.
2 Hafta Sonra
Deniz artık geri dönülemez bir noktadaydı, kalbi 4.kez durmuştu ve doktorların elinden gelen bir şey yoktu. Bu sırada taburcu olan Melis, Kemal ile beraber bir alet üzerinde çalışıyorlardı. Bu alet Deniz'i geri getirebilmek için tek şanstı, belki de şu an için en mantıklı seçenek buydu. Dışarıdaki karışıklık ise sürüyordu, hiçbir zaman dinmemişti. Amerika her ne kadar Türkiye için baskı dönemini sözde kaldırsa da baş düşman olarak yine Türkiye'yi görüyordu.
Yine gizliden gizliye Türkiye'nin ağını kontrol ediyorlardı. Bunun için Melis ve Kemal'in elinden gelen bir şey yoktu çünkü programı kullanmayı Deniz kadar iyi bilmiyorlardı. Yapay zeka bir yere kadar yardımcı olsa da hepsini anlatmak için programlanmamıştı. Yapay zekanın öğrenme modunu açmak için Deniz lazımdı, kaynak kodu bir tek o biliyordu. Doktorlar yarım saat uğraşsalar da Deniz'in kalbini geri çalıştıramadılar, zaten bu uzun şoklardan ötürü kalbi hasar almıştı.
Beyin ölümüne tam olarak 8 saat vardı. Şu an için karaciğer hariç tüm organları iflas etmişti, gerçi 5 dakika sonra karaciğer de iflas edecekti. Vücut ve beyin içindeki besin ve oksijen beyin için tam olarak 8 saat yeteceği için Melis ve Kemal'in aleti çalıştırmak için 8 saatleri vardı. Doktorlar ev telefonundan haberi duyurmak üzere Melis'i aradı.
- Merhaba Melis Hanım, başınız sağ olsun. Ne yazık ki Deniz'i kaybettik.
Melis üzülüyormuş gibi yaparak:
- "Ne, hayır, olamaz!" gibi ifadeleri kullandı.
- Tüm müdahalelere rağmen kurtaramadık, maalesef.
Melis ağlamaklı bir şekilde:
- Ihm, peki Deniz'i buraya getirmek istiyorum.
- Nasıl, anlamadım?
- Deniz'i buraya yani eve naklettirmek istiyorum.
- Yalnız Melis Hanım, hastayı temizlememiz gerekli.
- Şimdilik siz sadece yaralarını temizleyin sonra eve nakil yapın.
- Pe-peki, yeniden başınız sağ olsun.
Doktor, bunu inandıkları dinin bir ritüeli sanarak şaşkın bir şekilde nakil aracı istedi ve adres olarak da Deniz'in evini verdi. Malzeme odasından birkaç bandaj alarak yoğun bakım odasına gitti, Deniz'in yaralarını tekrar kapattıktan sonra hemşireleri çağırıp onu nakil aracına götürmelerini istedi. Nakil aracı yarım saat içinde Deniz'i evine ulaştırmıştı. Melis ve Kemal Deniz'i sedyeye yatırdıktan sonra, "Siz gidebilirsiniz, teşekkürler." cevabını verdiler.
Çabuk olmalılardı, 7 saat içinde Deniz ölecekti. Kemal, Deniz'i bağlarken Melis de içeriden henüz test edilmemiş olan aleti getirdi. Bu tam olarak bir beyin kopyalama aletiydi, beynini kopyalayacaklardı. Gerektiği zaman içeriden bilgiyi alıp programa atacak ve sonra da kullanacaklardı. Ta ki projenin 2. kısmına kadar, bu kısımdan sonra Deniz'i bir bit olarak yeniden kodlayacaklardı. Yani bir bilgisayar yazılımı haline getireceklerdi.
Melis, alet için fazla güç ve hafıza gerektiğinden Deniz'in verilerinin tahmini olarak kaç TB yer kaplayacağını hesaplamıştı, sonuçta matematiği çok iyiydi. Buna göre de gizli odada bir hafıza bölümü oluşturmuştu. Şimdi sıra en iğrenç bölümdeydi, Deniz'in kafatasını kesmeleri lazımdı...
Beyinin gözüken kısımlarına kabloları bağladıktan sonra sıra güç vermekteydi, aleti Kemal ile binbir tehlikeler atlatarak çektikleri yüksek gerilim hattının kablosuna bağladılar. Yapacakları tek şey komut vermekti, Melis büyük bir umutla yapay zekaya seslendi:
- "Deniz'i Kurtar" operasyonunu başlat.
- Peki, gücü veriyorum.
Bir anda cızırtı sesleri gelmeye başladı bu ses 2000 V gücün sesleriydi, Kemal ve Melis olacakları bildiklerinden Deniz'i var güçleriyle tuttular. Gelen gücün etkisiyle Deniz bir o yana bir bu yana sallanıyordu, Melis ve Kemal eldiven giydikleri için onlara bir şey olmuyordu. Kopyalama işlemi başlamıştı, eğer bir hata yaptılar ise geri dönüşü olmayacaktı.
Deniz'in tüm anıları şu an pek değersiz olan veri kabloları ile SSD disklere doluyordu, ileride bu SSD disklerin herhangi birinde hasar meydana gelirse sonuçları çok büyük olurdu. O yüzden SSD diskleri tamamen toz geçirmeyen bir dolapta tutmayı yeğlemişlerdi, gerektikçe de güç vermeyeceklerdi.
- Efendim, şu an hafızanın %80'i doldu, ama hala aktarılmayan yaklaşık %30 anı ve bilgi var, bir seçim yapmanız gerekebilir.
İşte bu çok kötü bir haberdi, Deniz'in anılarından birkaçını elemeleri gerekecekti. Önemli anıları olmaz diye dua ediyorlardı. Hafıza %95 dolduğunda yapay zeka onlara anıları gösterdi. Yaklaşık 200 anıdan sadece ellisini seçmeleri lazımdı. Anılardan bilgi olanları direk seçtiler, fakat saf anı olanlar için biraz daha seçici davranmalılardı. Deniz'i daha çok tanıdığı için bu elemeyi Melis yapacaktı, babası ve annesiyle ilgili olan tüm anılarını aldı.
Geride kalan anılar pek de gerekli olmayan anılardı, bu sırada Melis'in gözüne bir şey çarptı. Bu, Deniz'in bilmediği bir anısıydı, ilkokul yıllarındaki bir zorbalık anısıydı. Bu anıyı farklı bir yere kaydetmek istedi, Deniz'in hatırlamasını istemiyordu. Şimdilik bilgisayara kaydetti. Geriye kalan birkaç anıyı da seçtikten sonra onayladı.
Yaklaşık 5 dakika sonra işlem bitmişti. Bunun sonucunda da şehrin tüm elektriği kesilmişti, Kemal ve Melis bunun olacağını bildiğinden jeneratörü devreye sokacak şekilde ayarlamışlardı. Gündüz vakti olduğu için her yer aydınlıktı. Kabloları Deniz'den çıkarıp Deniz'i çözdüler, Melis de midesini daha fazla tutamayarak tuvalete kusmaya gitti. Kemal, aleti gizli odaya kaldırdıktan sonra yapay zekadan hafıza kontrolü yapmasını istedi. Yapay zeka, kontrolü yapıp onayı verdi. Bu sırada içeriden gelen Melis, hastaneyi aradı.
- Merhaba Doktor Bey, artık Deniz için cenaze işlemlerini başlatabiliriz.
- Peki, Melis Hanım.
Deniz'in kafasını ellerinde olan bandajla sardıktan sonra etrafı temizlediler. Yapacak tek şeyleri vardı: Projeyi bitirmek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veri
Science FictionBabası bir yazılımcı, annesi ise MsCo şirketinde baş sekreter olan Deniz, babasının yaptığı bir program ile tüm dünyayı elleri altına almıştır. Bu programı kendisiyle birleştirirse ne olabilir ki?