Sanal Savaş 1.Kısım:
Siber güvenlik elçisi olarak adlandırılan bir vatandaş, tam 20 gün önce, yani bizim yapay zekayı çalıştırdığımız gün bir duyuru yayınladı. Bu duyuruda bizim ağımızı birkaç gün nedensiz yere (aslında nedenini her ülke biliyor) blok altında tutup gözetlediğinden uluslararası bir mahkemede yargılatacağını söylemişti. Hem de Amerika gibi bir güç karşısında.
Amerika da bu olaya tepki olarak bir bildiri yayınlamıştı, bu bildiride de haklı olarak sadece suçluyu bulmak istiyoruz şeklinde bir açıklama vardı. Bu bildiriden 21 gün sonrasında elçi ile Amerika'nın bir bilişim uzmanı arasında şöyle bir konuşma geçti:
- Suçluyu bulmak için zor kullanmanıza gerek yoktu sayın Breuer. Biz zaten sözü geçen korsan için gerekli araştırmaları yapıyorduk ve uluslararası antlaşmaya göre geçerli bir neden olmadan ülkeleri siber baskı altında tutmak suçtur.
- Yalnız bizim çok gerekli bir nedenimiz var, bu da ülkemizin toprakları içindeki çok değerli uzmanlarımızı kaybediyor olmamız.
- O çok değerli uzamanlarınız, suçlu birini tutukladık diye ülkemize savaş açan enayi grubu!
- İlk öncelikle saygılı olun, lütfen. O suçlu diye tabir ettiğiniz kişi bizim en güvenilir insanlarımızdan biriydi.
- Öyle mi, bizim terör ile mücadele ettiğimiz yerlerdeki askerlerimize bombalama emri veren bir güvenilir insan mı ?
- Üzgünüm, ama bu bir yanlış anlaşılmaydı. Hiçbirimiz böyle olsun istemiyorduk.
- Tabii yapıp yapıp özür dilersiniz, bunların gerçek olmadığını iki taraf da biliyor sayın Breuer.
- Bunun için hiçbir yasal kanıtınız yok, maalesef.
Bilişim uzmanı hafifçe sırıtmaya başladı, kamera ters açıdan baktığı için bu sırıtma gözükmüyordu. Bunu gören tek kişi elçiydi, o an cinnet getirdi. Etraftaki güvenliklere aldırmadan uzmanın gözünün ortasına yumruğu geçirdi. Güvenlikler elçiyi götürürken bilişim uzmanı da yediği yumruğun etkisinde kameraların kapanmasını bekledi. Kameralar kapanınca da Başkan'ı aradı:
- Alo, Bay Başkan.
- Evet , az önce yediğiniz yumruğu gördüm.
- Sayın Başkan, lütfen bu konuyu kapatalım. Asıl konumuza dönecek olursak, plan başarılı. Şu an Türkiye'ye savaş açmak için yeterli kanıtımız var. Belirlediğimiz uluslararası kuruluşlardan da atabilirsek işimiz çok kolay olur.
- Peki, korsanı bulabileceğinden emin misin?
- Efendim, savaş süresince Türkiye bizden izinsiz internette hiçbir şey yapamayacak. Ekonomik anlamda da batırırsak 5-0 önde başlarız. Korsan'ı da bu kısıtlamalardan sonra kıskıvrak yakalayacağımızı belirtmek isterim. Yalnız yine de belirtmek isterim ki, bu kadar üst teknoloji (uyduların yörüngesini değiştirecek kadar) kullanan bir korsana karşı pek bir şansımız olmayabilir.
- Ne saçmalıyorsun, biz Amerikayız boru değil! Tüm ekipleri toplayacağım ve en kısa sürede baskı dönemine gireceğiz.
- Tamam efendim, emirlerinizi bekliyorum.
Bu sırada Türkiye'nin sınırında büyük bir patlama oluştu, zemin 3 metreye kadar delinmişti. Bu bombayı atan ise Amerika'nın tam kendisiydi, yalnız bu normal bir bomba değildi. Amerika, son günlerde havaya karışan bir EMP cihazı üzerinde çalışıyordu ve bunu yapmayı da başarmıştı. Atılan bu bombanın içerisi de bunlarla doluydu, bombayı atan kişi canlı bomba kullandığı için parçalara ayrılmıştı. EMP tüm ülkede yayılmaya başladı...
Sabahın ilk ışıklarında kötü bir haberle daha karşılaştık, yapay zeka baz istasyonlarının sinyallerinin kaybolduğunu söyleyerek Kemal ve bana bir bildiride bulundu. EMP dalgasının bize ulaşması için 2 saat vardı, dalga tüm ülkede yayıldıktan sonra internet gelecekti fakat tamamen Amerika tarafından sağlanmış an be an izlenen bir internet, isterlerse tüm altyapıları kapatabilirlerdi.
Şimdi gerekli önlemleri almalıydık, yataklarımızdan doğrulup doğruca gizli odaya koştuk. Yapay zekaya çalışma odasındaki bilgisayarın internetini kesmesini söyledik, sonra da birkaç gün önce aldığımız bir ton yamalanmış alüminyum folyoyu gizli odaya taşıdık. Bunun dışında gizli odanın havalandırmasını sağlayan pervanenin ek filtre bölümüne de geliştirilmiş bir hava filtresi taktık. Bu filtre sayesinde havaya karışan EMP dalgaları içeri giremeyecekti. Gizli odadan girip çıkarken dikkatli olmalıydık. Şanslıyız ki oda eskiden bir sığınaktı, yani dışarıdan izole bir şekilde çalışabilirdi.
Bunu iyi kullandığımız sürece girip çıkarken dışarıdaki hava içeri giremeyecekti. Son olarak alüminyum folyoları duvara yapıştırmaya başladık, o kadar hızlı yapıyorduk ki tam 1 saat içinde tüm işimiz bitmişti. Açıkları kontrol ettikten sonra yapay zekanın bağlantı modemine geçici bir sahte IP yazılımı yükledik. Program şu an çalışmıyordu ve çalıştırmaya da pek niyetimiz yoktu.
Her şey hazırdı, gizli odayı kapatıp evin salonuna geldik. Yapay zekaya ne kadar süremiz kaldı diye bir soru sordum, yaklaşık 15 dakikamız kalmıştı. Amerika bize baskı uygularken biz de Deniz'i geri getirmeye çalışacaktık, bu tek şansımızdı. Muhtemelen bu süreçte çok sayıda açlık çekecektik ama yapay zekanın bize önerdiği şekilde bir tarla yaptığımızdan yedek yemeğimiz vardı. Bu tarlayı arka bahçeye yapmıştık ve üstüne de sera satın almıştık, kriz dönemine hazır gibiydik.
15 dakika sonra bir rüzgar ağaçları savurdu, bu rüzgar dalganın geldiğinin göstergesiydi. Başımız ağrıyordu, yavaş yavaş uykuya daldık. Uyandığımızda ne olduğunu hatırlamaya çalıştım, muhtemelen dalganın yaydığı enerji yüzünden beynimiz dayanamayıp uykuya dalmıştı veya şu anda beynimize büyük bir tümör yerleşmişti. Ne kadar uyuduğumuzu bilmiyordum, belki bir saat belki birkaç yıl. Bu sorunu da cızırtılı bir şekilde ses veren yapay zeka çözdü, tamı tamında 1 haftadır uyuyormuşuz.
Tabii bu yapay zekanın açık olduğu süre içinde, yani yapay zeka da tahminen birkaç gün devre dışı kalmıştı. Bu sırada tüm evi inleten karnımın gurultusunu hissettim, dolaptaki malzemelerden çabucak bir menemen yaptım. Doğalgaz kesik olduğundan yedek tüpten faydalandım. İkimiz de afiyetle yedikten sonra gizli odaya doğru koştuk, birinci kapıyı açıp kapattıktan sonra yapay zeka içerideki havayı ve ciğerlerimizde kalan EMP parçacıklarını temizledi.
Sonra da ikinci kapı açıldı ve içeri girdik. Burası hiçbir şeyden etkilenmemişti, tam da tahmin ettiğimiz gibi. Yapaya zekanın IP gizleyicisini deaktif edecektik bunu yaptığımız zaman eski gücümüz yerine gelecekti. İlk önce yapay zekadan durum kontrolü yapmasını istedim, kötü haberleri bir bir sıraladı. Tahmin ettiğim gibi durum vahimdi, her yer Amerika'nın saldırısı altındaydı ve bizi arıyorlardı.
Dışarıda yoğun bir kargaşa hakimdi, herkes marketlere saldırıyor ve evleri için yiyecek topluyordu. Bunlardan habersiz olan market sahipleri de muhtemelen daha uyanmamış veya evde yüksek sesle dizi seyrediyordu. Sanki zombi istilası vardı; evet, ortalık bundan farksızdı.
Bunlara aldırış etmeden IP sistemini devre dışı bıraktım ve artık internet dolaylı yoldan bizim kontrolümüzdeydi. Şimdi programı çalıştırma zamanıydı, EMP enerjisini kullanarak programı her yere ulaşabilir hale getirecektik. Amerika kendi kuyusunu kendi kazıyordu anlayacağınız. Programı çalıştırdık, artık saldırıya hazırdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veri
Science FictionBabası bir yazılımcı, annesi ise MsCo şirketinde baş sekreter olan Deniz, babasının yaptığı bir program ile tüm dünyayı elleri altına almıştır. Bu programı kendisiyle birleştirirse ne olabilir ki?