Halam işin çoğunu çözmüş gibiydi. Birkaç bölümü daha çözünce son satırları da ben yazacaktım. Kemal de bu arada telefonundan haberlere bakıyordu. Evi toz toprak götürüyordu, sonuçta büyük bir çalışma olmuştu. Çip bitince genel olarak beynime bağlanacaktı, bu bildiğimiz gibi bir bağlantı değildi. Yani kafatasımı matkapla delip içeri kablo sokmayacaktık. Hiçbir fiziksel temas olmadan çalışacaktı bu sistem. Beynin yaydığı düşük frekanstaki verileri program, çipe aktaracaktı.
Bunun sayesinde ise direkt tetikleme olacaktı. Halam işini bitirdikten sonra evi temizlemek için misafir odasına bulunan elektrikli süpürgeyi almaya gitti. Ben de kontrolleri yapmak için masanın başına oturdum. Her şey düzenli gözüküyordu, hiçbir aksaklık yok gibiydi. Kodları didik didik incelerken program bir uyarı mesajı yönlendirdi ekrana, mesaja göre birisi bizim yerimizi tespit etmeye çalışıyordu.
Bu CIA veya FBI değildi, kimliğini belirlemek için programı çalıştırdım. Program çalışır çalışmaz dalga hepimizi sarstı. Uydular yörüngesinden çıkmadan önce bu dalga daha da kuvvetliydi. Sinyalin C140 uydusundan geldiğini gördüm, içeriğine baktığımda ise bilgisayarın 250 hatta daha fazla miktarda statik ip gizleyici kullandığını fark ettim. Tabi bu problemi toplamda 0.2 mikrosaniye içinde çözmeyi başardım. Gerçek ip adresini bulduktan sonra adresi tespit etmeye çalıştım, buldum da.
Adres yakınında onlarca silah mağazası vardı, muhtemelen bir mafya çetesinin siber ağıydı. Bir şekilde bilgisayarın masaüstüne girmeyi başardım fakat basit bir VPN çözücü program dışında hiçbir şey yoktu. Bu işlemi de Linux terminalinin bir simülatörü ile yapıyorlardı, yani linux bile kullanmıyorlardı. Bu çok büyük bir hataydı çünkü Linux güvenlik düzeyi yüksek olan bir işletim sistemiydi.
Bilgisayarın masaüstü arkaplanını güzel bir gülücükle süsledikten sonra bilgisayarı sonsuza dek kilitledim. Etraftan bir kamera bulmaya çalıştım fakat kameraların hepsi devre dışıydı. En son aktif olma zamanı 3 yıl öncesine aitti, o zamanki kayıtlara baktım. Bunlar silahlı çatışma görüntüleriydi, ortalık ana baba günüydü. Kayıtların bulunduğu bilgisayarda silinmiş dosyalar üzerinde derin bir tarama yaparak tamamen silinmemiş kamera kayıtlarını açtım, kayda değer bir şey yoktu. O sırada halam içeri girdi, bilgisayar monitörüne bakarken elinde kahvesi vardı.
- Ne yapıyorsun, yeni bir şey mi fark ettin ?
- Az önce birisi konumumuzu bulmaya çalışıyordu, ona küçük bir sürpriz yaptım. Şimdi kamera kayıtlarını inceliyorum.
- Dur biraz, ben de bakacağım. Sanki tanıdık geldi burası.
Bilgisayarı ona devrettim, kamera kayıtlarını dikkatli bir şekilde inceledi. Sonra da;
- Evet, burayı biliyorum. New York City'de ulaşıma kapatılmış bir mahalle olması lazım. Burada en son Amerika için çok önemli olan bir profesör öldürülmüştü. O zamandan bu zamana kadar kimseyi girdirmiyorlar oraya. Ama görünüşe göre giren birileri var.
- Ama çok da önemli değil sanırım.
- Evet, haklısın. Neyse, içeri gel de biraz kahve iç.
Programı alarm moduna alıp içeri geçtim, mis gibi kahve kokuyordu. Üst raflardan bir paket bisküvi alarak paketi açtım. Kahveme bandıra bandıra yemeye başladım. İkinci yudumlayışımda bilgisayardan gelen alarm sesini duydum. Halam sen burada kal diyerek içeri koştu, aynı yerden yeni bir saldırı yapılmıştı. Bu sefer daha ciddi gözüküyordu, beni yanına çağırdı. Kahve ve bisküvimi masanın üzerine bırakıp çalışma odasına girdim. Koltuktan kalkarak benim oturmamı istedi.
- Şuna bir baksana, ben bu işlerden çok anlamıyorum.
Evet, bu sefer biraz daha ciddilerdi. Bilgisayarlarını kurtarmayı başarmışlardı. Ben bir çözüm ararken yapay zekanın sesi duyuldu, "Sana yeni bir çözüm önerim var, bakmanı öneririm." bu sırada program CPU moduna geçti. Bu bilmediğim bir özelliğiydi, kod sayfalarında hiç rastlamamıştım. Bilgisayarın IP adresini girdikten sonra ENTER tuşuna bastım, bir solucan işleminin ardından karşı bilgisayardaki işlemci ısısının 240 dereceye ulaştığını gördüm. Sanırım program soğutmayı devre dışı bırakarak işlemciye aşırı yük bindiriyordu. Kısa bir süre sonra tekrar bağlantı koptu, ardından yapay zeka:
- Nasıl, beğendin mi? Az önce ben ekledim bu özelliği, merak etme, tüm olasılıkları değerlendirip hata var mı diye kontrol ettim. Ayrıca sizin yazdığınız kodlardaki birkaç hatayı daha düzelttim, hatalar küçüktü fakat riski göze alamayız değil mi?
- Böyle bir özelliğin olduğunu bilmiyordum, aferin.
Yapay zekaya "Aferin" denildiğinde bunu bir ödül olarak algılamasını sağlamıştık. Seslendiren annemdi, ona kalınca bir sözlükteki neredeyse her kelimeyi ve birkaç cümleyi okutmak zorunda kalmıştı babam. Böylece dev bir kütüphane oluşmuştu.
- Teşekkürler, Deniz.
Bunu dedikten sonra yeniden arka plana geçti. Ben de zaferin mutluluğu ile programı kapatıp kodlama işine devam ettim. Tam 4 saat sonra akşam olmuştu, halam marketten aldığı mısırları patlatmakla meşguldü. Kemal ise uyuyordu, aslında ileride baya bir işi olacaktı ama bu aralar yapacak bir şeyi olmadığı için evin içinde boş boş dolanıyordu. Ben ise harıl harıl kod yazmaya devam ediyordum.
Kodun %90 civarı bitmişti, bittikten sonra bunu çipe yükleyip çipi hazır duruma getirecektik. Zaten bundan sonrası meçhul, yapay zekayı aktif ettikten sonra çipi bana takacaktık. O sırada halamın sesi duyuldu, içeri çağırıyordu. Ben de bugün bu kadarlık yeter diyerek kod sayfalarını şifreleyerek kapattım. Bilgisayarı da kapattıktan sonra çipi okuyucudan çıkarıp kasaya koydum, lambayı da kapatıp içerideki koltuğa oturdum. Halam, gece ben yattıktan sonra bilgisayardan indirdiği filmlerden birini açmıştı televizyonda. Mısırları da önümüze koydu. Hepimiz beraber film izledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veri
Science FictionBabası bir yazılımcı, annesi ise MsCo şirketinde baş sekreter olan Deniz, babasının yaptığı bir program ile tüm dünyayı elleri altına almıştır. Bu programı kendisiyle birleştirirse ne olabilir ki?