Bölüm 15

1.8K 116 12
                                    

Üçümüz de hızlı hızlı arabaya doluştuk, şehrin bu taraflarını halam çok bilmediği için arabayı ben sürecektim. Dışarıda hafif bir kargaşa hakimdi, herkes bir tarafa yetişme derdindeydi. Bizim arabaya bindiğimizi görenler dönüp bir daha bakıyordu, hiçbirimiz buna anlam veremedik. Arabanın motorunu çalıştırınca Kemal, midesinin bulandığını söyledi ve beden numaralarını verip eve girdi. Halam bu duruma anlam verememişti, bildiğine göre Kemal 8 yıl boyunca hiç hastalığa yakalanmamıştı ve hastalığın en az olması gereken bu dönemde hastalandığına hayret ediyordu. 

Aldırış etmeden gaza bastım, arabada en sevdiğim müzik çalıyordu. Halam sesini çıkarmıyordu fakat ayağını yere melodik şekilde vurduğundan müziği sevdiğini anlıyordum. Yalnızca 4 sokak ilerledikten sonra bir topluluk gördük, 120 kişi civarı vardı. Biz arabayla gelince herkes bize baktı. Ne olduğuna anlam veremedik, birkaç kişi (muhtemelen 15) geri dönün şeklinde beden diliyle bizi uyarmıştı fakat umursamadan yolda devam ettik. O sırada halamın telefonu çaldı, arayan Kemal idi.

- Melis, ÇABUK geri dönün, ÇABUK! 

- Ne oldu Ke...

Büyük bir patlama sesi duyuldu sokağın ortasında, havada siyah bir araba süzülüyordu. Kalabalık hayretler içinde gökyüzünü seyrederken Kemal ise telefonun sinyali kesilince donup kaldı, ne diyeceğini ne yapacağını bilemedi. Araba havada birkaç takla attıktan sonra olay yerinden 8 metre uzaktaki parka çakıldı. Deniz ağır darbe aldığı için bayılmıştı, halası ise bayılmamıştı fakat bilincini yitirmişti. Telefon ise patlama olur olmaz basınçtan dolayı parçalara ayrılmıştı. 

Kalabalık hızla olay yerine doğru koşmaya başladı, arabadakiler çıkarılmaya çalışılıyordu. İçlerinden biri 112'yi ararken diğeri ise sokağın ortasında açılan muazzam çukuru seyredip fotoğraflıyordu. Kalabalığın içinden biri fotoğraf çekenlere bağırdı: "Ulan gelin de şuraya bize yardım edin, hayasızlar!". Fotoğraf çekenler nasibini alarak yardıma koştular, o sırada ambulansın sesi duyuldu. Arkasından da olay yeri inceleme polisleri geliyordu. 

Ambulansın içinden 3 tane yardım personeli ve 1 tane de hemşire çıkarak yaralıları ambulansa yüklediler. Yaklaşık 5 dakika sonra hastaneye vardılar. Kemal, programı açıp durumu yapay zekaya anlattı. Yapay zeka çipin onda olup olmadığını sordu, Kemal bir hafızasını yokladıktan sonra "Hayır" cevabını verdi. Yapay zeka ise "Eğer çip onda olsaydı Deniz ve Melis'i programa yükleyip proje geliştirilince veri haline getirebilirdik fakat şu an yapacak pek bir şey yok gibi gözüküyor, en azından veritabanında pek bir şey yok." dedi. Kemal, telaşlı bir şekilde programdan hastanenin kameralarına bağlandı. 

Deniz ve Melis'i ameliyat haneye alıyorlardı, programı kapatıp beklemeye koyuldu. Deniz'in durumu çok ağırdı, neyse ki halasının durumu daha hafif gibi gözüküyordu. Doktorlar gerekli tüm tedbirleri aldıktan sonra ameliyata başladılar, zamanları kısıtlıydı. Tüm müdahaleler yapıldıktan sonra ikisi de yoğun bakıma alındı. Burada yaşamsal faaliyetleri dikkatle izleniyordu...

Kemal, Deniz ve halası gittikten sonra koltuğa uzandı. O sırada telefonuna bir mesaj geldi, haber uygulamasındandı. Haberde, şu an bulunduğu şehirde belirli bölgelere gece vakti mayın döşendiği yazıyordu. Bu mayınlardan biri ise tam da AVM yolu üzerindeydi, telaşla bilgisayardan programı açtı ve nereden olduklarına baktı. Mayınlı bölgeye varmalarına çok az kalmıştı, hemen telefonuna sarılıp Melis'i aradı...

Saatler sonra Melis uyandı, etrafına bakınıp neden burada olduğunu sorgularken yanındaki hemşire yan odadaki doktora haber vermek üzere dışarı çıktı. Etrafına biraz bakınınca başındaki hafif ağrıyı hissetti. Başının neredeyse her yerini bandajlarla sarmışlardı, vücudunun belirli noktaları da aynı şekilde sarılıydı. Doktor içeri girdi, biraz sessizlikten sonra konuşmaya başladı.

- Merhaba Melis Hanım, sanırım birkaç saat önce gerçekten büyük bir kaza geçirdiniz. Hayati değerleriniz fena değil fakat uzun vadede sorunlar çıkacak gibi duruyor. Bunların içinde hafıza kaybı, ani duygu değişikliği gibi etkiler olabilir. Bacağınızda birkaç küçük çatlak var. Tahminimizce önünüzdeki 2 yıl içinde eskisinden daha sağlıklı olacaksınız.

Melis'in konuşmaya pek hali yoktu ama aklından geçen tek şeyi sordu:

- Yeğenim nasıl?

- Yeğeniniz?

- Evet, arabada benimleydi.

- A, evet. Onun durumu sizinkinden biraz daha kötü, ne yazık ki kafasını çok kötü çarpmış. Kafatasında büyük bir çatlak vardı. Neyse ki beyninde çok büyük bir hasar oluşmamış fakat göğüsüne küçük cam parçaları battığı için sol akciğerinin üst bölgelerinde küçük delikler vardı. Elimizden geldiğince temizledik, şu anlık durumu iyi.

O sırada aklından "Ah Deniz, ah!" diye geçirdi. Bir şey demeden başını döndü, sonra aklına bir şey daha geldi.

- Telefonunuzu kullanabilir miyim?

- Tabi.

Doktor cebindeki telefonun kilidini açıp Melis'e uzattı. Melis, telefonu hızlı bir şekilde tuşlayıp Kemal'i aradı.

- "Alo, kimsiniz?" dedi hüzünlü bir ses.

- Kemal, benim Melis.

- MELİS! Durumunuz iyi mi ?!

- Benim durumun iyiymiş, sadece birkaç küçük sıyrık derler ya. Ama Deniz'in durumu pek de iyi değilmiş.

Melis durumu anlattıktan sonra telefonu doktora verip teşekkür etti. Sonra:

- Peki ne zaman taburcu olurum?

- Taburcu olmanız için daha erken, en az 1 hafta içinde tetkiklerinizden sonra taburcu olabilirsiniz. Şu anlık sadece stresten uzak durmaya çalışın.

Doktor oturduğu yerden kalkıp dışarı çıktı, Melis ise uykusunun geldiğini fark edip gözlerini kapattı. O sırada Deniz için hayati tehlike sürüyordu, şu ana kadar 2 kere kalbi durmuştu. Doktor Melis'in yeğeni olduğunu öğrenince ona gerçeği söylememişti. Kafasını vurduğu için kafatasının kırılmasıyla beraber kısa bir bitkisel hayat sürecine de girmişti. 

Hafızasında bir sıkıntı yoktu ama beyninin sinir bölümünde büyük bir hasar olduğu için geçici felç -ki geçici olup olmadığı belli değildi- geçiriyordu. Yapay zeka bu sırada konuşmaları dinliyordu ve veritabanına bunları kaydetti. Her saniye başı olasılık hesaplaması yapıyordu Deniz için. Durum pek de iyi değildi fakat bir umut vardı.




VeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin