Bölüm 12

2.3K 138 17
                                    

Unuttuğumuz bir şey varmış ve ben bunu sonradan (uyandığımda) öğrendim. Program kendi kendine açılmış, alarm çalışıyordu. Halam ve Kemal mışıl mışıl uyurken ben telaşlı bir şekilde çalışma odasına doğru koştum. Vardığımda durumun vahim olduğunu gördüm, meğer bizim DNL40 diye yörüngesini oynattığımız uydu CIA ve FBI'ın ortak çalışma uydusuymuş. Demek ki Kemal'in dün bize sözde şaka yaptığı konunun gerçek olma ihtimali vardı. 

Ya halamın gözü görmüyordu ya da ben dikkat etmemiştim. Biz uyurken CIA canını dişine takmış saldırının nerden gerçekleştiğini anlamaya çalışıyormuş meğer. Programdaki yapay zeka otomatik olarak çalışmaları engelliyormuş, bu da onun alarm sesleriymiş. Bilgisayara oturdum, şu an bizimle iletişim kurmaya çalışan tüm bilgisayarların işletim sistemini sildim. Şu anlık sorun ortadan kalkmıştı, ama bu kadar güçlü kişiler arasında güçsüz duruma düşüyorduk. O sırada içeriden halamın "Günaydın!" sesini işittim. Kısa bir cevaptan sonra olan biteni anlattım. 

"Merak etme, bu programı yapmak için ne kadar uğraştıysak onlar bunun 2 katı kadar uğraşmalılar. Hem projenin ilk prototipi bittiği zaman kimse senin karşında duramayacak, hayaline kavuşacaksın." diye cevap verdi. Halamın da dediği gibi, benim asıl amacım MsCo'nun kansere yol açan biyolojik silahını MsCo ile beraber yok etmekti. Bu kadar kin beslememin sebebi ise annemin kansere yakalanmasının MsCo yüzünden olduğuydu. Silahı test ederlerken annem de oradaydı ve hiçbir güvenlik önlemi almadıkları ve sanırım bilerek acemi birine denettikleri için annem vuruldu. 

Bunun sonucunda ise 1 hafta içinde gözlerini yumdu, o gün bu gündür babamla annemin intikamını almak için savaşıyoruz. Halam hızlı bir şekilde kahvaltıyı hazılarken ben de bilgisayarın başında olan biteni kontrol ediyordum. Bir gelişme yoktu, ama muhtemelen bundan sonra daha çok kişiyle çalışma yapacaklardı. Projeyi ne kadar hızlı bitirirsek o kadar iyiydi. 

Şimdi neden program ile MsCo şirketini havaya uçurmuyorsun diyorsunuzdur, nedeni ise orada masum insanların olması ve kapalı bir ağ yapısına sahip olması. Dışarıyla tek iletişimleri telsiz. Tabi bu sadece MsCo'nun GPB (Gizli Projeler Bölümü) binası için geçerli. Asıl olay da burada dönüyor zaten. Şirketin merkezi herkese açık, ama GPB sadece 9.seviye yetkililer ve üstü için açık. MsCo şirketinde seviyeler vardır:

1.Seviye (Müşteriler)

2.Seviye (VIP Müşteriler)

3.Seviye (Temel Personeller(Çay ocağı, hizmetli vb))

4.Seviye (Temel Geliştiriciler)

5.Seviye (Profesörler ve Yazılım Uzmanları)

6.Seviye (Geliştiriciler ve Bilgi İşlem Personelleri)

7.Seviye (Sunucu Denetim Birimi)

8.Seviye (Ağ Yönetimi ve Üst Düzey Personeller)

9.Seviye (GPB Personelleri ve Üst Düzey Yardımcılar)

10.Seviye (GPB Geliştiricileri ve GPB Yayın Editörleri)

11.Seviye (Genel Kurul Üyeleri)

12.Seviye (Üst Düzey Yöneticiler)

Bu bilgilerin hepsini annemden öğrenmiştim zamanında, tabi annem 8. seviyeye kadar biliyordu. Yani mantıken GPB'nin varlığından haberi yoktu. Silahı denerlerken merkez binasında zannediyordu. Yani en azından hastanedeyken bana öyle anlatmıştı. Halam sayesinde projenin bitmesine ramak kalmıştı ve en fazla 2 hafta içinde yüklemeyi yapacaktık. Çalışma odasının sol tarafında gizli bir oda vardı, burası projenin ana merkeziydi. Yüklemeyi yaptığımız zaman aktif olacaktı, yani yapay zeka buraya yüklenecekti. 

Bunun sayesinde planlarımızı ve projenin geliştirme aşamasını burada yapacaktık. Bu sırada içeriden Kemal'in sesi geldi, halamın tabiriyle "Uyuyan Güzel" uyanmıştı. Kemal, genetik ve biyoloji mühendisi olduğundan sağlığına oldukça dikkat ediyordu. Bunu bildiğinden halam kahvaltıyı ona göre hazırlamıştı, kahvaltı bittikten sonra:

- Deniz, ben etrafı topladıktan sonra evin döşemesine başla. Ben de o sırada projeye devam edeceğim.

- Peki, hala.

Halamın dediği şey yapay zekaydı. Eve hoparlörler ve birkaç duvara ekran döşeyecektim, bir nevi akıllı ev olacaktı. Yapay zekayı uyduya yükleyeceğimizden ev havaya uçsa bile hiçbir şey olmayacaktı. Gizli odaya girip önceden internetten sipariş verdiğim ekranları ve hoparlörleri alıp salona geçtim, hepsini bir köşeye yığdım. Daha sonra 4 hoparlör alıp sırasıyla banyoya, odama, babamın odasına ve misafir odasına monte ettim. Hoparlörler aynı zamanda mikrofon da içeriyordu, daha sonra salona ve çalışma odasına monte ettim. 

Kabloların hepsini yıllar önce babamın ikinci bir internet hattı döşettirmek için açtığı duvarların içindeki kablo boşluklarından geçirerek gizli odaya sarkıttım. Ekranları nasıl monte edeceğim konusunda şüphelerim vardı, nasıl takarsam takayım zorlanırsa sökülebilirlerdi. Duvarın içinde monte etmek için gerekli araçlarım yoktu. En sonunda bir yöntem buldum, inşaatçıların kullandığı duvar ekleme aracı vardı depoda. Bu aracın ortasını kesip duvara monte edersem ekran da çıkamayacak şekilde olurdu. 

Araçlardan birini alıp ortasını ekrana göre kestim, sonra ekranı bulabildiğim en sağlam yapıştırıcıyla araca yapıştırdım. Diğer ekranları da bu şekilde yaptıktan sonra araçları duvara teker teker monte ettim. Kablolarını da olduğu gibi gizli odadan çıkarttım. Sırada ev eşyaları vardı, bunların kablosu tek bir trafoda toplanıyordu. Elektronik eşyaların da hepsi internet destekliydi, evin interneti de evin her yerine döşeli olduğu için bir sanal ağ oluşturacaktık. 

Trafodan ev içindeki eşyaların + kablosuna ekleme yaparak gizli odaya çıkarttım. Tek kameralar kalmıştı, banyo dahil her yere kameraları döşedikten sonra kalan duvar parçalarını da temizleyip gizli odaya döndüm. Burada 3 monitörlü 2 bilgisayar ve 1 dev projektör vardı. Aynı NASA uzay roketi takip odasına benziyordu. Tüm kabloları dev kablosuz kartına bağladım. Kart, şifreli bir sinyal ile GX800 uydusuna bağlanıyordu, yapay zekanın hangi kablonun hangi cihaza bağlı olduğunu anlaması pek uzun sürmezdi. 

Tüm bağlantıları yaptıktan sonra bilgisayarların ve projektörün de bağlantısını yaptım. Artık tek eksik yapay zekanın yani programın uyduda çalıştırılmasıydı. Şu an evde bulunan herkesin, yani programın geliştiricilerinin el, parmak ve yüz izleri programa kayıtlıydı. Dokunmatik ekranlarda aynı zamanda sensörler de vardı, yani tam anlamıyla muhteşem bir manzaraydı. Şu an hiçbir şey çalışmıyordu, daha doğrusu bekleme modundaydı.


VeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin