Gelen aracın sesleri duyulurken Melis ile Kemal'in işi çoktan bitmişti ve elektrik de gelmişti. Deniz'in eve geldikten sonraki ve gittikten sonraki hali arasındaki tek fark kafasının üzerinde bandaj olmasıydı. Hemşire grubu kapıyı çaldığında Melis, kendini ağlamaklı gösterip Deniz'i almalarını sağladı. Deniz gittikten sonra da cenaze için ayarladığı şirketi aradı. Yarın Deniz'in cenazesi olacaktı, tabii sadece bedeni için. Melis, bu sırada içeride bekleyen Kemal'i çağırdı.
Kemal geldikten sonra bilgisayarın başına oturdum, yeğenimin gelmesi şu an için tek isteğimdi. Fakat bunu yapay zekanın da yardımı olsa bile en az 4 yıl içinde bitireceğimizi tahmin ediyordum. Bunun yanında evi de aktif etmemiz lazımdı, tabii ki Deniz olsaydı daha iyi olurdu. Çip olmadığı için her an gizli odanın bilgisayarlarının açık olması lazımdı. Bu da daha fazla elektrik faturası demekti. İç çekerek bilgisayardaki gerekli ekranları açıp topu Kemal'e bıraktım. Sonunda kodlama sırası ondaydı.
Kemal, kodlamasını yaparken ben de içerideki bilgisayarları hazır duruma getiriyordum, aklıma çektiğimiz elektrik kablosu geldi. Dışarıdan hiçbir hasar almayacak ve görülmeyecek biçimde çekmiştik. Yani akıllı ev sistemimiz için kullanılabilirdi, mükemmel bir kaynaktı. Kemal'i dürtüp aklımdan geçenleri anlattım, tehlikeli olduğunu söylemekten başka bir şey yapmadı. Ben de yalıtkan eldivenlerimi giyip gizli odanın ana güç girişi işini yapan ve epeyce kalın kabloyu elektrik trafosundan çıkartıp evin içine soktum.
Kabloyu sürüklerken Kemal de beni uyarıyordu. Aldırış etmeyerek trafodan çektiğimiz kablonun oraya kadar uzattım. Fakat kablo yeterli gelmemişti, depoda fazlaca olması lazımdı. Akımı sömürmeden doğrudan iletecek bir kablo lazımdı, yani aynı kalınlıkta. Depoya inerken etraftaki örümcek ağlarını ve AVM tuvaletinden daha pis kokan çürümüş duvar kağıtlarının yanından geçerek kabloların yedekte tutulduğu kutuya ulaştım. Bayağı bir ağırdı bu kutu.
Sürükleyerek salona getirdim. Kutuyu açtığımda bir sürprizle karşılaştım. İçeride 1980 üretimli, Deal serisi eski bir kablo vardı. Bu kablolar genellikle askeri sanayide yoğun olarak kullanılırdı. En kalitelisinin 1980 model olduğunu hatırlıyorum, şu anki modeller genellikle 2021 model oluyor. Yine eski, yılımıza göre ama idare eder. Yeni üretim yapılmamıştı, en son 2022 yılında üretilmişti.
Aslında böylesine kaliteli bir kabloyu başka şeyler için kullanabilirdik fakat zamanımız yoktu. Kabloyu çıkarıp ilk öncelikle odadan gelen kablo ile bağladım, lehim yaparsam yüksek akımdan dolayı eriyebilirdi. O yüzden vazgeçtim, kabloları yan yana getirip çevirmeyi daha uygun gördüm. İşim bittikten sonra sıra en tehlikeli yerdeydi, yüksek elektrik yüklü kabloyu yalıtkan yerinden tutup biraz daha içeri çektim. Elektrik kaçak kontrolü her 5 yılda bir yapılıyordu, aslında her gün internetten kontrol ediyorlardı fakat fiziksel olarak her 5 yılda bir yapıyorlardı.
Son fiziksel kontrol 1 hafta önce olduğu için yaklaşık olarak 5 yıl zamanımız vardı. Muhtemelen onun sonunda hapse girecektik, tabii erken bitirip kabloyu sökmezsek. Bu düşünceleri kafamdan atıp dikkatlice kabloları birleştirdim. İçeride neredeyse 10 tane şalter ve dönüştürücü olduğu için hiçbirinin yanma riski yoktu. Hepsini akımı doğru paylaştıracak şekilde ayarlamıştım. Kabloyu bağlayınca çıkan ses ve arktan hem ben hem de 5 metre ötedeki Kemal tırsmıştı. Bu yaptığımız akıl işi değildi.
Kemal, ne olduğuna bakmak için içeri koştu, iyi olduğumu görünce de dikkatli ol diyerek tekrar içeri girdi. Elektrik bağlama işi bitmişti, sırada yalıtım vardı. Şu an buraya yalıtım yapamazdık, o yüzden üstünü sepetle kapatmayı daha uygun gördüm. İçimde bir anda gülme tufanı koptu, koca santralden sadece bizim ev için kaçak elektrik çekiyorduk ve sanki hiç tehlikeli değilmiş gibi üstünü sepetle kapatmaya çalışıyorduk, gerçekten trajikomik bir olaydı. Sepetin kablo geçecek olan kısmını bir pense ile kırıp kabloların üstüne koydum.
Dışarıdan gelen kablo için duvarı delmek zorunda kalmıştık, çok kötü görünüyordu. Burayı eğer bir şey ile kapatmazsak gece üstümüzden kim bilir, akrep bile geçebilirdi. Mutfak dolabının üzerinde sarı köpük silikon olduğunu anımsadım, onu alıp deliğe sıktım. Artık daha iyi görünüyordu, pencereden dışarı bakıp kablonun görünüp görünmediğine baktım. Her şey iyi görünüyordu, gizli odaya gidip şalterleri kaldırdım.
Bilgisayarlara güç geldi, yanda da bir akım ölçer yer alıyordu. Bu herhangi bir aşırı yükleme olduğunda şalterleri attıracaktı, aynı zamanda da bize saniyelik kaç akım geldiğini gösterecekti. Bilgisayarların hepsini sırayla açtım, odaya toz girmesini engellemek için elimizden geleni yapmıştık. Bilgisayarları temizlemek için uğraşmak istemiyorduk. Sanal bağlantı işlemlerini bitirdikten sonra en baştaki ana bilgisayarın başına geçtim.
Çalışma odasındaki bilgisayarın bir kopyasıydı burası, orada ne yaparsak burada da aynısı oluyordu. O yüzden o bilgisayar açıkken buradan programa erişebiliyorduk. Zaten sistemi aktif ettiğimizde program uydudan çalışmaya başlayacağı için yerel olarak programı indirmemize gerek kalmayacaktı. Her şeyi sanaldan geliştirecektik, Kemal'e hazır olup olmadığını sordum. İki dakika daha diye cevap verdi, ben de programı çalıştırdım.
Parmak izi istiyordu, parmağımı okuyucuya okutarak programa erişimi sağladım. Yükleme işlemi için benden bir komut bekliyordu, zaman aşımını 10 saniyeye ayarladım. Amerika'nın sanal denetimi sözde bittiği için bizim için bir tehdit değildi. Sonra senkronize modunu açtım, yaklaşık 5 dakika içinde ev ile uydu senkronize olacaktı. İşlem başladığında Kemal de yanıma geldi, şimdilik işi bitmişti.
Yapay zeka, ilk öncelikle buradaki bilgisayarlar ile senkronize oldu, sonra çalışma odasıyla sonra da ev ile. Senkronize bittikten sonra yükleme işlemi vardı, işlemi başlatmak için gerekli verileri programa girdim, ENTER tuşuna bastım, 10 saniye geri sayım başlamıştı. 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1 ve BUM! Tüm bilgisayar ve ekranlarda aynı anda yükleniyor ibaresi çıktı. İşlem tam 2 dakika sonra bitti, tek yapmamız gereken sistemi aktif etmekti.
Bundan sonra evin tüm işlevlerini yapay zekanın kontrolüne sunmuş oluyorduk. Deniz olsaydı onun kontrolünde olacaktı ama şimdilik yapay zekaya güvenmeliydik. İlk önce aklımızdan Deniz'in disklerini sisteme bağlamak geçti fakat herhangi bir aksilikte tüm verilerin gitme durumu olduğu için vazgeçtik. Son darbeyi vurmak için şu an ev içindeki herkesin yani ben ve Kemal'in parmak izine ihtiyaç vardı.
İkimiz de yerlerimizi aldık ve aynı anda parmağımızı okuttuk. Tam bu anda öyle bir basınç oluştu ki ikimiz de yerimizden fırladık. Büyük dalga olmuştu ve tüm dünya bunu hissetmişti. Ardından evin hoparlörlerinde yapay zekanın sesi duyuldu.
- Sistem başlatma işlemi başarılı, tüm modüller çalışıyor.
Deniz'i kurtarmak için ilk adımı atmış bulunuyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veri
Science FictionBabası bir yazılımcı, annesi ise MsCo şirketinde baş sekreter olan Deniz, babasının yaptığı bir program ile tüm dünyayı elleri altına almıştır. Bu programı kendisiyle birleştirirse ne olabilir ki?