Saatler ilerleyince halam biraz hava almak için dışarı çıktı, adada yoğun bir sessizlik vardı. Tam da halamın istediği gibi. Onun için çok iyi olmuştu buraya gelmek. Sonuçta ne virüs ne kirli hava ne de onu öldürmek isteyen caniler vardı. Taktığı akıllı saat sayesinde uydudan direkt onunla iletişim kurabiliyordum, aynı zamanda bu benim fark edilmem için en büyük sebepti. Bir yandan bakınca fark edilirsem bir şey yapamayacaklarını da biliyordum, en fazla yapabilecekleri şey uzaya mekik gönderip beni imha etmekti fakat onlar daha mekiği fırlatmadan tesisi havaya uçurmuş olurdum.
Programla birleşince yapay zekanın ilkel versiyonu da aktif olmuştu, yani saf hali. Biraz daha bir şeyler öğretirsem eskisinin yerini aratmayacaktı, sonuçta ikisi de aynıydı. Bu sırada devlet veri tabanına bir bilgi düştü, virüse aitti. Veri tabanına giren bu verinin hangi ID'ye sahip olduğuna baktım. Bu ID "Çok Gizli" sınıfında yer alıyordu, artık veri tabanlarında böyle bir gruplandırma söz konusuydu.
Hızlıca bu "gizli" bilgiyi kendi veri tabanıma indirdim. Bakacağım sırada halam bana içeride virüs ile ilgili çalışma yapması gerektiğini söyledi. Ben de mecburen onunla aşağı inip çalışmalara başladım. Ona indirdiğim bilgiyi okumaya başladım. Bu bilgiye şu ana kadar benim sayemde kimse erişememişti. Şaşırtan tek şey bu bilgide bilinmedik hiçbir şey olmamasıydı. Hepsi haberlerde çıkmış şeylerdi, tam sileyim derken ayvayı yediğimin göstergesi olan bir trojan gördüm.
Bu trojanı çok iyi saklamışlardı ve yeni olduğu için fark etmemiştim. Halama fark ettirmeden oradan uzaklaşmalıydım yoksa trojanı her kim yaptıysa yerimizi az sonra öğrenecekti. Benim alanıma giremese de uydunun boş olan ve benim erişemediğim alanında giriş izni vardı. Buraya trojanı kopyaladı. Uyduya kendimi bizzat ben yüklediğim için kök yetkileri bende değildi. Sadece bana ayrılan alanı kullanabiliyordum.
Uzaydaki bir ekibin müdahalesi olmadan da kök iznine erişmeme imkan yoktu. Bunu düzeltmenin tek yolu ise halamın beni tekrar yüklemesiydi. Bu da eski şartlar olmadığından imkansızdı. Zaten bu trojan benim alanıma erişmediği sürece sıkıntı yoktu, hatta trojanın içindeki host bilgisine ulaşırsam bana kimin yamuk attığını bulabilirdim. Çok güçlü bir şifre ile korunuyordu fakat program işin içine girince çok zor olmadı.
Şifreyi kırarak trojan sahibine ulaştım, NoDe kullanıcı adına sahip biriydi. Biraz daha araştırınca en çok arananlar listesinde 3. sırada olduğunu gördüm. Bu beni korkutmaktan ziyade sevindirmişti, ne de olsa onu yakalamış sayılırdım. Ulaşmaya çalıştığım sırada unuttuğum bir şey yüzünden yok olmak üzereydim. Trojanın orijinal dosyası hala benim veri tabanımdaydı ve bunu fark eder etmez onun tam adresini bulup evini havaya uçurdum.
Yaklaşık 5 dakika sonra haberlerde görüneceğinden halamın yanında bu anı yaşamak daha mantıklı olurdu. Sığınağın dev ekranında haberlerde gezinmeye başladım ve tam da tahmin ettiğim gibi nedensiz patlama haberlere düşmüştü. İyi bari deyip geçiştirse de devletler peşime çoktan düşmüştü. Devir eskisi gibi değildi, herkesin arkasında onlarca kişi ve devlet duruyordu. Fakat ben sert kayaya toslamıştım, ortadan kaldırdığım bu kişi eski bir DIAP çalışanıydı.
Bu kuruluş dünyayı kalkındırma projesi adı altında çok karanlık işler peşindeydi. Bir nevi CIA benzeri bir kuruluş da diyebiliriz. Büyük radyasyon dalgasından sonra kurulmuştu. İlk yıllarda asli görevini yürütse de başkan değişimi sebebiyle çok farklı yerlere gitmişti. Eski başkanı birden ortadan kaybolmuştu. Bu konular beni ilgilendirmediğinden çok aldırmadım. Bizi ilgilendiren kısım beni araştıran kişilerdi. Bu kişileri kolayca bulup ortadan kaldırabilirdim fakat neden yapayım ki? Onlara bir mesaj göndermek fazlasıyla yeterdi. Önce mesajı yazdım:
"Her kimseniz beni izlemeyi bırakın, yoksa pişman olursunuz. N burada..."
sonra da bunu beni izlemeye çalışan herkese gönderdim. Beni herkes "N" olarak biliyor ve benden çok korkuyorlardı, bazıları doğru bir tahmin yürüterek benim insan olmadığımı bazıları ise bir devlet olduğumu düşünüyordu.
Mesaj gider gitmez haber kanalları benim hakkımda konuşmaya başladı. Beni son dakika gelişmesi olarak gösteriyorlardı. Genel olarak da başlıklar şöyleydi: "N GERİ DÖNDÜ!". Evet, o an beklemediğim şeyler listesinden bir şey daha gerçekleşti. Bir adam bu kişinin kim olduğunu biliyorum diyerek bir röportaj vermişti.
- Bize N'nin kim olduğunu bildiğinizi söylediniz. Peki biraz daha açar mısınız?
- Tabii, yıllar önce beraber çalıştığımız bir adam vardı. Kendisi zamanın en ünlü yazılımcılarından olan Hüseyin Doğan'dır. Bana her ne kadar ne üzerinde çalıştığını söylemese de bir gün ona neredesin diye sorduğumda bana çok önemli bir şey üzerinde çalışıyorum cevabını vermişti. Konuşmamızın ardından yaklaşık birkaç ay sonra kendisi vefat etti ve projesini kızının geliştirmeye devam ettiğini duydum.
- Peki kızı kimdir?
- Adının Deniz olduğunu biliyorum fakat detayını değil.
- Peki nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz, ya kızı başka bir şey yapıyorsa?
- İşim gereği her gün evinin önünden geçiyordum ve bir kere bile dışarı çıktığını görmedim. Ayrıca Hüseyin Bey öldükten sonra bu kadar olayın gelişmesi normal mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veri
Science FictionBabası bir yazılımcı, annesi ise MsCo şirketinde baş sekreter olan Deniz, babasının yaptığı bir program ile tüm dünyayı elleri altına almıştır. Bu programı kendisiyle birleştirirse ne olabilir ki?