Jamie hızla giyinip silahlanırken kürklerin arasındaki Elizabeth korkudan titreyerek oturur pozisyonuna geçmişti. Şüphesiz eğer ayağa kalkacak gücü olduğuna inansaydı adamın giyinmesine yardım da ederdi. Şimdi ne olacaktı? Jamie ve adamları gerçekten Corning'i yenebilecek kadar güçlü müydü? İnsanlar ölecekti, onun yüzünden savaşacaklardı ve eğer kaybederlerse Elizabeth'in kaderi Corning'in insafına kalacaktı. Fakat bu düşünce beraberinde çok başka bir düşünceyi daha getirmişti. Eğer yenilirlerse Jamie ölecekti. Kendisi için olan korkuları bir yana genç kız bu defa karşısındaki kusursuz savaşçı için büyük bir endişe duydu. Oysa ne kadar yenilmez göründüğünü görebiliyordu. Ancak ya göründüğü kadar iyi değilse? Geçen sefer kendisini ustaca kurtarmıştı ama bu defa işin içine ordular girecekti.
Sonunda yakasını düzelterek ayağa kalktı ve kapıdan çıkmak üzere olan adamın koluna dokunup onu durdurdu.
"Lütfen kendine dikkat et, olur mu? Ve eğer işler istediğin gibi gitmezse bana verdiğin sözü boş ver. Bir İngiliz uğruna adamlarının kanını akıtma. Gerekirse beni ona ver."
Elizabeth yaşamının kimse için bir anlamı olmadığını görebiliyordu. Onun sorumluluğunda olan insanlar yoktu. Bakmak ve korumak zorunda olduğu... Ölümü de yaşamı gibi bir anlam ifade etmiyordu. Bunu bir İskoç'a anlatmanın en uygun yolunun da bir İngiliz olduğu için değersizliğini vurgulamak olduğunu düşünmüştü. Tabii niyeti her ne kadar iyi olsa da Jamie onun teslim olmayı bir seçenek olarak görmesine sinirlendi.
"Seni ona vereceğimi nasıl düşünürsün? Bu bana yaptığın bugüne kadarki en ağır hakaretti İngiliz."
Odadan çıkmak için kapısını açmak istedi ve Elizabeth de panikle onun tartanına sarınıp açıklama yaptı. "Ben sadece onurlu adamların hayatta kalmalarının bir esirin hayatından daha önemli olduğunu söylüyorum. Bana bir söz verdin ve tutmak için gerekirse kendi canını vereceğini artık biliyorum. Ama bunu yapmana izin veremem. Eğer teslimiyetimin onun zaferi olacağını düşünüyorsan yanılıyorsun. Çünkü asla onun kadını olmayacağım. Kendimi öldürebilirim."
Jamie'nin bu konuşma için hiç vakti yoktu ama elizabeth'in kendisine zarar vermekten bu kadar kolay bahsedebilmesi onu tedirgin etti. Bu defa o, kızın kolunu tutarak yüzünü kendisininkine yaklaştırdı.
"Ben dönene dek bu odadan çıkmayacaksın. Kale kusursuz korunuyor ve sana yemin ederim Eliza, ben yaşadığım sürece seni kimseye vermeyeceğim. Biz kazanacağız."
Adamın bakışlarındaki kararlılık ve korkusuzluğu, kendine olan güveni kızı biraz da olsa rahatlattı. Ancak yine de anın beraberinde getirdiği cesaretle elini kaldırıp Jamie'nin yanağına koydu. "Geri geleceğine söz ver, lütfen."
Değil burada, dünya üzerinde Elizabeth'in Jamie'den, onu esir alan bu adamdan başka kimsesi yoktu ve eğer adam onu bırakırsa ya da dönmezse hiçbir şeyin bir anlamı kalmayacaktı. Bu, genç kızın felaketi olurdu.
Jamie başka bir zaman olsa genç kızın bu endişesi karşısında gönül koyabilirdi. Çünkü onu koruyup gözeteceğine inanmasını, bir erkek olarak savaş yeteneklerine güvenmesini beklerdi. Anlaşılan bugün sona erdiğinde ona kendisini bir kere daha anlatması gerekecekti. Yine de endişesi ve sadakati de gözünden kaçmamıştı. Leydi her ne kadar yüksek sesle kabul etmemiş olsa da artık bir konuda hemfikir olduklarını görebiliyordu. Elizabeth Barnes, James MacDougal'a aitti. Onu belinden kavrayarak kendisine doğru çekti ve dudaklarına kısa, sahiplenici bir öpücük kondurduktan sonra hızla odayı terk etti.
***
Tahta köprü ve iskele herhangi bir saldırıya karşı yakılmak üzere hazırdı. Jamie ve adamları düşmanla savaşmak için adayı terk ettiler. Arthur ise kalan adamlarla beraber adayla kalenin savunması için hazırdılar. Ok yarıklarında bekleyen okçular, alevli oklarla nehri geçmeye çalışan her tekneye alev aldıracaklardı. Gözcüler ise gecenin karanlığında yüzerek kıyılarına çıkmaya çalışanlara karşı tetikteydi. Kale yenilmezdi, bundan emindiler. Asıl sorun adanın dışında kalan topraklarda ve orada yaşayan çiftçilerdeydi. Öncü bir birlik kaleye haber ulaşmadan düşmanla savaşmaya başlamıştı. Ancak Jamie kendi insanlarından kayıp vermek istemiyordu. Ayrıca John Corning ölmeden asla huzur bulamayacaktı. Bir daha ne zaman böyle bir fırsat yakalayabileceğini bilmiyordu ve bir kere daha yıllarca bekleyecek sabrı yoktu.
![](https://img.wattpad.com/cover/22001880-288-k705703.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)
Historical FictionOn dokuz yaşında, hayatı yalanlarla süslü, güzel, zeki ve cesur bir genç kız. Ettiği intikam yemininin esiri, etrafına korku salan, güçlü ve sevgisiz bir adam. Birbirinden tamamen farklı bu iki insanın yolu bir intikam planı sonucu kesişiyor. Yanlış...