1289 Kuzey İskoçya, Highlands
Soğuk ve ıssız gecede, at sırtındaki genç bir kızın hıçkırıkları sessizliği bozuyordu. Aklı başında hiç kimse bu havada, gecenin bir yarısı böyle tehlikeli bir yolculuğa çıkmazdı. Ancak sahip olduğu tüm kalın kıyafetleri giyip yüzünü kalın bir şalla saran AnnaBelle Maclachlan'ın başka çaresi yoktu. Bir an evvel ormanda yolunu bulup kimse onu yakalamadan İskoçya'yı terk etmek zorundaydı. Korkuyordu, soğuktan tüm bedeni ağrıyordu ve planına olan inancını her an biraz daha kaybediyordu. Metrelerce kara rağmen hızlı hareket edip gece yarısı yolunu bulacağına nasıl inanabilmişti? Seçenekleri belliydi; ya ormanda donarak ölecek ya da vahşi hayvanlara yem olacaktı. Henüz on yedisindeki genç kız ölmek istemiyordu. Ancak onu bekleyen her kaderin ölüme çıktığını da biliyordu. Eğer babası yakalarsa, yaptığı cezasız kalmazdı. Kimseye haber vermeden kaleyi terk etmiş, geride bu utançla baş etmesi gereken bir klan bırakmıştı.
İşlerin bu noktaya nasıl geldiğini hâlâ anlamıyordu. Anna babasının biricik kızıydı ve annesinin şefkatli kollarında büyümüştü. Hayatı iki sene öncesine kadar masallardaki kadar güzeldi. Babası saygı duyulan, varlıklı bir adamdı. O, klan reisinin tek kızıydı. Bir prenses gibi yaşamış, her zaman şımartılmıştı. Annesi İskoçya'nın zor iklim koşulları yüzünden, çocuk yaşta üç evlat kaybetmişti. Bu kayıp kadının tüm sevgisini küçük kızına yöneltmesine sebep olmuştu. Kalabalık bir aile olmaları ya da amcasının beş sağlıklı çocuk sahibi olması bir şey ifade etmiyordu. Alex Maclachlan'ın kızı olan Anna'ydı. Peki, mükemmel hayatı tam olarak ne zaman cehenneme dönüşmüştü?
İki yıl önce erkek kardeşi, avda bir yaban domuzunun saldırısına uğrayıp bir bacağını tiktenikten kısa süre sonra toparlanamayarak ölmüştü. Amcası Malcolm haklı olarak iki oğlundan birinin klan reisi olmasını istemişti. Ama çocuklarından biri küçükken geçirdiği ateşli hastalık yüzünden yarım akıllıydı. Diğeri ise sarhoş ve sorumsuz bir adamdı. Bu yüzden klanı onlara emanet etmek mümkün değildi. İki kardeşin beylik kavgasına tutuştuğu o günlerde, Anna'nın annesi de evlat acısının kalbine verdiği acıya dayanamayarak ölmüş ve onları bir acıyla daha baş etmek zorunda bırakmıştı.
Sevdiği kadını kaybetmek babasını tamamen değiştirmiş, herkesten uzaklaştırmıştı. Anna'nın hayatı da dönüşü olmayacak şekilde değişmişti. Acılarıyla baş etmeyi öğrenmesi gereken günlerdeyse müttefik klanlardan birinin reisiyle nişanı duyurulmuştu. Nişanlısı olduğunu söyledikleri adam zengin ve güçlüydü. Eğer onunla evlenirse klanları yeni bir reise sahip olurdu. Yani hakkında anlatılan korkunç hikâyeleri duymasaydı Anna da herkes gibi bu fikre alışabilirdi. Fakat adam hizmetkârlarına bile eziyet eden, sapkın zevkleri olduğu herkes tarafından konuşulan biriydi. Eski karısının ölümü dile getirilmeyen bir sırdı.
Duyduğu şeylerin birer söylentiden ibaret olduğunu düşünmek istemişti Anna, ama nişanlısıyla tanıştığında doğruluğundan emin oldu. Tesadüfen de olsa hizmetkarlara yaptığı eziyetlere tanıklık etti. Ancak gerçekleri babasına anlatmak istediğinde sözlerine itibar edilmedi. Onu kendisine inandırıp bu evlilikten vazgeçiremedi. Küçük kızı artık büyümeli ve babasının ondan beklediği şekilde davranmalıydı. Klanına karşı sorumluluklarını yerine getirmek zorundaydı. Kendisine verilen görevden kurtulmanın imkânsız olduğunu anladığında, Anna da kaderine razı olmaya karar verdi. Fakat düğüne iki gün kala, kaleden birkaç asker gözetiminde uzaklaşıp at bindiği bir gün, odasına döndüğünde onu cezalandırmak için bekleyen adamın şiddetiyle bizzat tanıştı. Vücudunun, kimsenin görmeyeceği yerlerine vurmayı bilen adam genç kızı ondan izin almadığı için güzelce cezalandırdı.
O gün bu adamla evlenirse bir gün değil her gün öleceğini anladı. Babası onu anlamıyordu ve ona ondan başka da yardım edecek kimsesi yoktu. Bu durumda artık Machlaclan soyadını kullanamayacağını, ömür boyu kimliğini saklamak zorunda olduğunu kabullenmek zorunda kaldı. Kaçmaktan başka bir yolu yoktu. Değer verdiği her şeyden uzağa gitmek zorundaydı. Yanına fazla eşya almaya cesaret edemeden, soğuk bir kış gecesi sadece babasının on beşinci yaş gününde ona hediye ettiği madalyon, yünlü kıyafetler ve biraz ekmekle kurutulmuş et alabilmişti. Madalyondaki klan arması yüzünden yakalanabileceğini biliyordu fakat kim olduğunu ona hatırlatması adına yanında evinden bir parça istemişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/22001880-288-k705703.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)
Ficción históricaOn dokuz yaşında, hayatı yalanlarla süslü, güzel, zeki ve cesur bir genç kız. Ettiği intikam yemininin esiri, etrafına korku salan, güçlü ve sevgisiz bir adam. Birbirinden tamamen farklı bu iki insanın yolu bir intikam planı sonucu kesişiyor. Yanlış...