Jamie bugünkü kılıç talimi için karşısında rakibi olarak Arthur'u seçmişti ve iki kardeş usta hamlelerle sanki vahşi bir dansın ortasında uyum içinde hareket eder gibi birbirlerine kılıç sallıyorlardı. Metalin birbirine çarpma sesi dışında ortalık sessizdi. Çünkü adamlar nefeslerini tutmuş bir halde iki adamın karşılaşmasını izliyorlardı. Arthur ağabeyinin hareketlerinde her zamankinin aksine gerçek bir öfke ve yenme hırsı olduğunu fark ederek onu kızdıracak ne yapmış olabileceğini düşünüp kaşlarını çattı. Dakikalardır süren talim yüzünden kılıcı tutan kolu yorulmaya başlamıştı. Sonunda bu gösterinin yersizliğini fark ederek bir son vermek adına kılıcını yere atarak teslim olur gibi ellerini havaya kaldırdı. Bir taraftan da sıklaşan nefesini ayarlamaya çalışıyordu.
Jamie ise Arthur'un üstüne ne kadar çok gittiğini ancak adam pes ettiği sırada fark ederek geri çekildi ve kılıcını Royce'a teslim ederek Arthur'a peşinden gelmesini söyledi. Uzun adımları birbirine uyumlu bir şekilde kaleden içeriye girip çalışma odasına geçtiklerinde kavuşulan mahremiyet Arthur'un konuşmasına neden oldu.
"Her şey yolunda mı Jamie?"
"Bunu sen söyleyeceksin."
Meraklı bir şekilde ağabeyinin yüzüne bakarak omuz silkti genç adam. "Benim açımdan evet ama belli ki bilmeden seni rahatsız edecek bir şey yapmışım."
Jamie sinirle çenesini kaşıyarak konuşmadan önce doğru kelimeleri aradı fakat bu durumu dile getirmek için söylerken rahatsız etmeyecek bir kelime olduğunu sanmıyordu.
"Sorunumuz kardeşim, İngiliz'e karşı tutumun."
"Eliza mı? Demek bana misafirimiz yüzünden kızdın. Peki, seni böyle kızdıracak ne yapmış olabilirim?"
Jamie konuşmaya başlamadan öncekinden daha sinirli olduğunu hissederek derin bir nefes aldı. Arthur ne zamandır Elizabeth'den böyle samimi bir üslupla bahsediyordu? Yoksa müdahale etmek için geç kalmış olabilir miydi? Birden kalbinde bir ağırlık hissederek yüzünü buruşturdu.
"Misafirimiz değil, esirimiz. Daha doğrusu benim esirim Elizabeth. Senden onunla arandaki mesafeye dikkat etmeni istiyorum. Kız buraya ait değil ve senin gönül maceralarından biri olmaya da uygun değil. Kız benim sorumluluğumda Arthur, ona yakın olmak diğer herkes gibi sana da yasak."
Arthur, Jamie'nin kıskanç ve sahiplenici ses tonunun altında yatan tehdidi, bakışlarındaki soğukluğu fark ederek başını salladı. İtiraf etmek zorundaydı ki bu durum onu eğlendirmişti. Kara MacDougal'ın bir İngiliz kıza zaafı olduğunu görmek oldukça beklenmedik bir sürprizdi. Adam onun için kontrolünü kaybetmeye hazır gibi duruyordu. Belki de aralarında kimsenin bilmediği bir şeyler yaşanmıştı ya da klandaki söylentiler gerçekti.
"Anlaşıldı Lordum," diyerek odadan ayrıldı. Kıza sadece arkadaşça yaklaşmıştı, elbette İngiliz çok güzel bir kadındı. Ancak Arthur'un planları arasında işleri zorlaştıracak bir İngiliz metres bulunmuyordu.
***
Elizabeth hakkında duyduğu onca şeyin tesiri geçmeden Jamie'nin kapısına hesap sormak için gelebildiğine göre şüphesiz aklını kaçırmış olmalıydı. Ah... Öyle öfkeliydi ki! Tabii en çok kendisine kızgındı bu adamın ona zarar vermeyeceğini kısa bir süre için olsa dahi düşünebildiği için!
Sinirli bir şekilde teklifsizce odaya girdiğinde Jamie ona arkası dönük bir halde gömleğini değiştiriyordu. Davetsiz misafirinin ani ziyareti gelenin kim olduğuna bakmak için sakince arkasına dönmesine sebep oldu. Karşısında tutkulu bir öfkeyle, kavgaya hazır bir halde Elizabeth'i bulmak ise neredeyse gülümsemesine sebep olacaktı. Elbette böyle bir şeyi yapmaya İngiliz'den başkası cesaret edemezdi. O kadar uzun zamandır insanların ondan korkup uzak durmasına, saygıyla yaklaşımına alışkındı ki kızın bu tutumunun sıra dışılığı itiraf etmek istemese de hoşuna gidiyordu. Onu korkutmuyor oluşu beraberinde gizli bir tatmin getiriyordu.
Sakin bir tavırla sanki Elizabeth çok normal bir davranışta bulunmuş gibi yerine oturdu Jamie ve ona da konuşması için eliyle işaret ederek izin vermiş oldu. Rahatlığının sadece kızın içindeki ateşi körükleyeceğinin farkındaydı ve onun ne kadar ileriye gidebileceğini merak ediyordu.
"Beni sonunda manastıra sürgün edebilmek için mi öldürmüyorsun?"
Tüm öfkesine rağmen elizabeth'in sesinde bariz bir hayal kırıklığı vardı ve Jamie nereden duyduğunu bilmediği bu kararın kızı üzdüğünü fark ederek ciddileşti.
"Bu meseleyi kimden duydun?"
Kızı kaleye getirdiği gün verdiği bir karardı onu vakti geldiğinde manastıra göndermek ve sonrasında bu konu hakkında hiç düşünmemişti.
"Bir önemi var mı? Siz lordum, bunu bana ne zaman haber vermeyi düşünüyordunuz? Corning'ten intikamınızı aldıktan sonra mı?"
"Elizabeth, ikimiz de bu kararın senin için en uygun karar olduğunu biliyoruz. Hatırladığım kadarıyla sen de aynı şeyi söylemiştin. Gidecek bir yerin olmadığından bahsetmiştin. Bu durumda kilise senin için vakti geldiğinde en güvenilir yer olacak. Yeniden İngiltere'ye dönmek istediğini sanıyordum."
Adamın savunması karşısında sinirle güldü Elizabeth. Canını en çok yakansa sözlerinde haklı oluşuydu. Ama bu durum onun kiliseye gitmek isteyeceği anlamına gelmiyordu.
"Tam olarak kara MacDougal'dan beklenecek bir hareket! Tanrı tanımaz bir katil olarak hayatını mahvettiğin bir kadından kurtulmak için onu kiliseye göndereceksin. İsmimi lekeledin, benden evimi aldın. Şimdi de sonsuza dek özgürlüğümü alacaksın. Gideceğim her yerde benim için sadece acıyan gözler ve aşağılanma olacak."
Elizabeth'in gerçekten ne kadar üzgün ve incinmiş olduğunu görünce Jamie aldığı karardan ve hatta onu bulaştırdığı her şeyden nefret etti. Bu hayat dolu, güzel kadının bir manastırın duvarlarının ardında yaşlanacak olma düşüncesi artık onu da rahatsız etmeye başlamıştı. Ama başka bir yol da yoktu. Bunca yaşananın ardından Elizabeth'in bir evlilik yapması mümkün değildi. Onun gibi biri başka nasıl tek başına hayatta kalabilirdi ki? Birilerinin korumasına ihtiyacı vardı.
"Başka bir yol olmadığını biliyorsun. Tıpkı burada sana olabilecek en iyi şekilde davranıldığını bildiğin gibi. Benim yerimde bir başkası olsaydı şimdiye dek gerçekten çok kötü şeyler yaşamış olabilirdin Elizabeth. Rosalie'yi ve kendi ağabeyinin ona yaptıklarını düşünmen bile ne kadar şanslı olduğunu anlaman için yeterli olacaktır. Üstelik seni istemediğin bir evlilikten kurtardım."
Başını iki yana sallayarak artık konuşmak için gücü olmadığını fark etti Elizabeth."Bu yüzden bir manastırda tecrit edilip, rutubet dolu küçük bir odada tek başıma yaşlanacağım için şanslı hissetmeliyim, doğru mu anladım?"
Pes ederek iç geçirdi Jamie ve ona bu kadar hak verirken yaptığı şeyi savunmasının bir anlamı olmadığını kabullendi.
"Eğer elimde olsaydı İngiltere'ye döndüğünde adını temize çıkarmanı sağlardım. Keşke sana sahip çıkabilecek İngiliz bağlantılarım olsaydı. Özür dilerim Eliza ama seni korumak için aklıma başka bir yol gelmiyor."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)
Tarihi KurguOn dokuz yaşında, hayatı yalanlarla süslü, güzel, zeki ve cesur bir genç kız. Ettiği intikam yemininin esiri, etrafına korku salan, güçlü ve sevgisiz bir adam. Birbirinden tamamen farklı bu iki insanın yolu bir intikam planı sonucu kesişiyor. Yanlış...