Hiç Uğruna

22.7K 375 71
                                    

"Senin dünyaya günışığı gibi doğmanı istemişti. Henüz anne karnındayken bu isimde karar kılmıştı fakat doğduğunda, yüzüne baktığında sana ışığın kaynağı olmayı öğretmek istemiş. Hiçbir zaman azla yetinme; ısındıkça ışılda ve ışıldadıkça parılda diye, güneş gibi güne doğ diye."

Güzel bir anıdan bahsedercesine yüzündeki, sıcak tebessümü koruyordu. Gözlerinden parmak uçlarıyla topladığı nemlerin göz yaşı olamayacağını düşündüm.

"Senin ondan sonra gelecek olan kilitkıran olduğunu bilseydi eminim ismini doğru seçtiği için gururlanır, bununla yarım gün övünürdü." Sanki hatırladığı bir şey onu güldürmüştü.

"Senin baban dünyaya gelmiş en merhametli adamdı, onun gurur duymalısın." Tüm dünya ardından kötü konuşurken, bulanık lideri babam hakkında neler söylüyordu. "Babanla tanıştığımda henüz genç bir oğlandı. Aklında onlarca fikir olan idealist, ileri görüşlü bir oğlan. O gün orada ikimizden biri saldırmayı seçseydi, bugün karşılıklı bir konuşma yapamıyor olurduk. Dünya döndükçe kan akar, kan aktıkça dönmeye devam ederdi. Bizler..." Bir süredir uzaklara dalan bakışları doğrudan göz bebeklerimi yakaladı. "Sizin bulanık dediğiniz biz okuyucular, durduğumuz yerde durmazdık. Babana güvenip beklemesek, yer yüzü bizim vatanımız sizde, inşalarda pis tünellerde saklanan asalaklara dönüşürdünüz."

Bu senaryo tanıdıktı. Yerin altına tıkılan onlardı fakat asalak olmadıklarını görebiliyordum. Ayrı bir imparatorlukları vardı. "Baban bize bir söz verdi Güneş. Biz ona güvenerek geri çekildik." Nasıl? Nasıl olup da bir okuyucuya güvenmişti? "Zamanında kederden gömülen yavrularımın sayısı çok daha azdı. Çok azı kendi canına kıyar, ölmeyi diyecek kadar kederlenirdi. Bunlardan biri babanın önünde gerçekleşmişti. Avlamaya yeltendiği bir bulanığın, kendi kendini bitirişine şahit olmuştu. Oraya yavrumu kurtarmak için gittiğimde, babanı gördüm. Cesedi eline almış, yaşatmak için debelenirken; geri dönsün diye çırpınırken. Rastlantı sonucu tüm bu olanlar olmasa, baban kendini bu işe adamasa kedini şişirerek dolaşan dünya ırkları yeryüzünden silinirdi. Yemin olsun ki birini bile nefes almasına izin vermezdim." Masanın üzerine vurduğu eline ve parlayan gözlerine baktım. Sırtımın buluştuğu soğuk sandalye canımı yaktı.

"Üzgünüm." Derin derin bir nefes alarak. "Seni korkutmak gibi bir niyetim yok, ben sadece söz verileni bekliyorum. Babanın söz verdiğini istiyorum."

"Sana neyin sözünü verdi?" dedim, duyacaklarımdan korkarak. Florya masadan ektiği bakışlarıyla konuştu. "İyi olmanın sözünü verdi, bana ve tüm soyuma." Bir an için her hücrem odadaki hareketsizlik gibi kaskatı kesildi. Bulanıkları iyi etmek? "Uzun yıllar bu konu üzerine çalıştı. İyileştirme kabiliyetleri zamanla çok fazla gelişti ancak bunun vücudundaki etkilerinden kurtulamadı. Beni iyi etmek için son yaptığı çalışmada bile, kiltlenmekden son anda kurtuldu. Bu onun yapabileceği bir şey değildi, hep bir kilitkıran daha olsa, sadece bir tane daha dünya üzerinde olsa tüm hayallerimiz gerçekleşirdi derdi. Ardındansa onu keşfetti. Tıpkı ikizler gibi bağlı olan iki kişinin yetebileceğini. Bir ihtimal sadece küçük bir ihtimal için, dünya üzerine gelecek kilitkıranın başka birb edenle bağlı olması ihtimali için bu dilek için ölümü seçti. Sonsuz barış için kendini feda etti. Eğer bu kişinin sen olduğunu bilse eminim çok gururlanırdı."

O konuşuyordu ama söylediklerinin devamını dinleyemiyordum. Babam... Babam gerçekten kendini bu yüzden mi feda etmişti. İkizler... Bulanık kardeşlerden bahsediyordu fakat babamın incelediği başka bağlı ikizler de vardı; Filiz ve Bahar, belki benim bilmediğim birçok kişi. Kendi ölümünü tasarlamış ve yitip gitmişti. Florya konuşmayı sürdürdü bense "Buradaki insanlara soyum diyorsun, yavrularım diyorsun." dedim. Duymadığım kelimelerini kesmem onu şaşırtmıştı. "Onları sen mi dönüştürdün. Tıpkı kendini dönüştürdüğün gibi. Bu yüzden mi bu kadar..."

RUH OKUYUCULAR -3-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin