Plan basitti. Hatta çok basit.
Bir önceki gün Yekta'ya annesi hakkında birkaç şey söylemenin ardından Duru'yu da alıp yanına gitmesini söyledim. Buna tepkisiz kaldı fakat planlarımı herkese duyurmamın ardından, gece yarısı sessizce kardeşini de alıp Ebrar'ın taşındığı odaya gitti. Artık hücrede kalmasına gerek yoktu zira zaten sakinleştiricilerle güçlükle uyur hale gelmişti. Bunca yıl dışlanmanın ve yalnızlıkla boğuşmanın ardından, her şeyi anlatarak görevini yerine getirmesinin ardından yalnız kalmanın yükünü kaldıramamıştı. Neden Asaf Hoca'ya bağlandığını yeni yeni anlayabiliyordum. O benim karşılaştığım en anlayışlı adamlardan biriydi ve anlaşılmak Ebrar'ın en çok ihtiyaç duyduğu şeydi.
Ordunun toplanması hiç zor olmadı. Direktifleri vermekse umduğumdan da kolaydı. Planın kimlerin hoşuna gittiğini ya da kimlerin karşı görüşte olduğunu bilmiyordum ama çoğunluğun onayına sahiptim Serin sabah havası saçlarımı geriye savururken üzerimdeki çekik yelek bile soğuğu kesmiyordu. Annemle son bir kez konuşmuş ona son bir kez sarılmıştım. Üniformalarını kuşandığında yanımda gelmek için hazır olduğunu söylediğinden hissettiğim rahatlamayı ve içime dolan güveni tarif edemiyordum. Ama o karargâhta kalmalıydı. Büyükbabamın yanında kalmalı ve geride kalanlara ben olmasam, büyükbabam olmasa bile ayakta kalacaklarını göstermeliydi. Dönüşüm meçhulken, her birimiz akıbeti belirsizken bunu yapmalıydı. Yanında Ferah ve yaşamını benim için harcamayı dileyen yeni sağ kolum Emre vardı. Bu konunun ne denli can sıkıcı ve saçma olduğunu bir kez daha düşünmeden önce annemi ona ve beni yanından ayrılmayacağı hakkında teskin eden Bahar'a emanet ettim. O güçlü bir kadındı fakat zor zamanlar en güçlü kadınları bile zorlardı.
Sağ yanımda gücü ve çevikliği temsil eden görüntüleriyle Veys ve Asaf Hoca vardı. Solumdaysa, koruyucu üniformalarını kuşanan, dik sırtı ve omuzlarıyla iki katı heybetli görünen Yekta. Ardımda Bülent'in öncülüğünde dev bir koruyucu ordusu vardı ve tüm yoldaşlarım yanımdaydı. Herkes hazırdı. Ruhen ve bedenen; gücü ve akılı temsil ediyorduk. Kapı güvenlikleri artırılmış, gözcüler ve atış için hazırlanan onlarca okuyucu duvarlara yerleştirilmişti. Tel örgülerin arından konumlanan onca göz bizi izliyor, tek bir hareketimizle nişan almayı hedefliyordu. Silahlarının içerisinde ahşap kurşunlar olup olmadığını merak ettim. Doğrudan içimizdeki okuyucuları hedefleyip hedeflemediklerini.
Buraya böyle döneceğimi hiç düşlememiştim. Yaka paça getirildiğim bu yerden kaçarak, sürgün konumuna düşmüştüm ve şimdi dev bir orduyla kapısında dikiliyordum. Yıkılmaz organizasyonun dibinde, sarsılmaz kapıları önündeydik. Derin bir nefes aldım ve göğüs kafesimi şişirdim. Tek elimi kaldırdım ve Bülent'e beklediği işareti verdim. Bu saldırıya planlı bir saldırı demek zordu. Ön kapıyı zorlayarak yapılan, saldırıdaki tek avantajımız; onlardan kalabalık oluşumuzdu. Bunun dışında şaşırıp afallamaları vardı fakat bu duvarlara yerleşen uzun mesafe silahlar bu ihtimali çürütmüştü. Teçhizatlı tam eğitimli askerlerle karşı karşıyaydık. Bunu bilerek buraya geldiğimiz gerçeğiyse durumu daha kolay hale getirmiyordu.
Öncü bölük kapıya yöneltildiğinde, organizasyon duvarları ateşe hazır konumlandı. Bunca silah, onca asker öncü bölüğü delik deşik etmeye yeterdi. Yakın menzilde onlar durmasına rağmen arkada kalan orduya ve bize de sıçrayacak bir kurşun yağmuru altında kalırdı. Her halükârda bu yönelim garanti yüz askeri, Bülent'i ve kumandanın canını tehlikeye atmak demekti. "Durun!" dedim; sarsılmaz, kuvvetli bir sesle. Okuyucuların da duyabileceği bir yükseklikte. "Niyetimizin kan dökmek olmadığını, buraya barış ve refah sağlamak için geldiğimizi böyle gösteremeyiz!"
Sanki saldırı emrini en başında ben vermemişim gibi durdurma emrini büyük adil bir lider olarak ben veriyordum. Bu gerçekten gerekli miydi bilemiyordum fakat bu gösteriyi Bülent'in önerisiyle ve ordu kumandanının onayıyla yaptığımdan ötürü şüphe duymaktan uzaktaydım. "Buraya sizlere kutlu bir haber getirmeye, birlik olma çağrısında bulunmaya geldik!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH OKUYUCULAR -3-
Viễn tưởngDeğişen dengeler, yeni durumları ortaya çıkarmıştır. Akıntıyla birlikte sürüklenen Güneş ise artık oyunun içindedir. Peki bu dengeye müdahale etmek onun lehine olacak mıdır? Ruh Okuyucular serisinin üçüncü ve son kitabıdır. İlk iki kitap Ruh Okuyu...