Bölük başının kollarına bıraktığım kadından, kısık bir inilti yükseldi. Hızla boynunu bize çeviren Yekta, Asaf Hoca'yı bir başka askere emanet etmekteydi. Gerilen çene kaslarını ve birbirine kenetlediği dişlerinden yükselen sesi bu mesafeden seçtim. Aramızda yaklaşık olarak bir kol boyu mesafe vardı ve bu mesafe onun uzun bacakları için bir büyük adım demekti. Fevri bir hızla yanımıza geldiğinde, oradan uzaklaştım. Bülent'in ve Asaf Hoca'nın yanına iliştiğimde, tam da tahmin ettiğim gibi ciddi bir yara almadığını fark ederek kendime rahatlamak için kısa bir süre tanıdım.
Karargâha dönüşümüz tahminimden uzun sürdü. Yolları aşmamız kalabalık oluşumuzdan ötürü her zamankinden güç olacaktı elbette fakat bu güçlüğün sebebi sadece bu değildi. Daha hızlı gitmek istiyordum, karargâha daha hızlı varmak ve daha fazla güvende hissetmek. İçimde her şeyden şüphe eden, her an gerçekleşecek ani saldırılar için bekleyen bir asker vardı. Onu dikkatle yetiştirip büyütmüştüm fakat şimdi onun anksiyetik bir bireye dönüşmek üzere olduğunu hissediyordum.
Karargâha vardığımızda ilk yaptığımız şey yanımızdaki yaralıları revire taşımak oldu ardındansa soluğu annemin yanında aldım. Beklediğim gibi büyükbabamın başındaydı ve kalabalık asker rezervimizle karargâha giriş yaptığımızı bile fark etmemişti. Ona içini rahat tutmasını büyükbabamın iyi olacağını söylemek istiyordum fakat yatağında yarı baygın uzanmayı sürdüren büyükbabama uzun uzun baktığımda bunu yapamıyordum. Anneme müjdeyi veren ben oldum ve hâlâ derin bir uykuda olan büyükbabama da. O bana sıkıca sarılırken, üstesinden geldiğimizi Asaf Hoca'yı oradan çıkardığımızı müjdelemiştim. Annem geri çekilip uykusuzluktan ve ağlamaktan kızaran gözlerini üzerime diktiğindeyse önemli bir ayrıntıyı bile isteye atladığımı yeni kavramıştım. Bakışları üzerimdeyken sanki gerilmiştim. Sanki o an bir şey saklıyordum ve annem bunu anlıyordu.
Koruyucular biliyordu. Herkes buraya Ebrar Karahan'la giriş yaptığımızı görmüştü. Eninde sonunda o da öğrenecekti ve ben buna rağmen dilimin bağını çözüp ona buraya kiminle geldiğimi söyleyemedim. Annem odadan ayrılmak istedi. Ben buradayken büyükbabamı bana emanet edip dışarı çıkmak. Onu burada doktorlarla bile yalnız bırakmak istemiyordu, zaman geçtikçe şüpheyle beslenen bir canlıya dönüşürken yalnız değildim. "Şimdi olmaz." dedim, sesimi güçlükle sabit tutarak. "Önce benim Bülent'le bir durum değerlendirmesi yapmam lazım. Her birimiz çok yorgunuz, daha şimdi geldik. İşimi hallettikten sonra sana söz veriyorum, hemen buraya döneceğim." Ona doktorlara güvenmesini, büyükbabamın karargâhta güvende olduğunu söylemedim. Buradan çıkmasını ve kendine vakit ayırmasını da söylemedim. Şu an için kendine koyduğu bu sınırları, eşini öldüren kadının varlığını gizlemek için kullanmıştım.
Adımlarım zeminde tok ve sert sesle bırakırken, topuklarımın acıdığını hissettim fakat umursamadım. Revir kapısında biriken bir kalabalık vardı. Benim gelişimle birlikte yarılan kalabalığa doğru sert bir dönüş yaptım ve ben daha yüzümde ne denli yanıcı bir öfke olduğunu idrak edemeden, kalabalık hızla dağıldı. Oysa dudaklarım onları dağıtmak için açılmıştı.
Odada tek büyük bir yatak ve yeri sabit bir koltuk vardı. Yekta cam kenarında, yatağın ayak ucunda dikiliyordu. Kadının başındaki doktorlar duraksamadan işlerine devam ediyor, olanları dikkatle izleyen Bülent'se çoğunlukla bakışlarını kadından ayırmıyordu. Gelişimi sezmedi. Beni ilk fark eden Yekta olmuştu. "Ne zaman uyanır?" dedim, bakışlarım Yekta'da, hitabım doktorlara karşı. "Sadece yarı baygın halde, akşama dek dinlenmesini beklersek sonunda suni yollarla uyandırabiliriz."
"Suni yollarla." diye tekrarladım dışımdan. Yani zorla. Bakışlarım hlâ Yekta ileydi. "Öyle yapalım." dedim, sonunda Yekta'dan ayırdığım bakışlarımı doktora yönelterek. Doktorlar işine devam ederken, Bülent'e döndüm ve "Artık konuşabiliriz." dedim. Benden beklediği kapsamlı bir açıklama olduğunu biliyordum. Peşim sıra çıkışa yönelen Bülent'le birlikte kapı ağzında dikildik. Bu kapı Asaf Hoca'nın kaldığı odaya aitti. Son liderden pek uzakta sayılmazdı ama yakınında da değildi. İçimde hissettiğim güçlü bir duyguyla onu o kadından uzak tutmak istiyordum. Bülent'in de benimle aynı düşüncede olduğunu anlamak zor değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH OKUYUCULAR -3-
FantasíaDeğişen dengeler, yeni durumları ortaya çıkarmıştır. Akıntıyla birlikte sürüklenen Güneş ise artık oyunun içindedir. Peki bu dengeye müdahale etmek onun lehine olacak mıdır? Ruh Okuyucular serisinin üçüncü ve son kitabıdır. İlk iki kitap Ruh Okuyu...