Sen

23.3K 432 36
                                    

Odanın basık kokusu burnuma dolduğunda, uzun süredir havalandırılmayışının getirdiği rutubet etkisini seçtim. Lydia'nın bu yıpranmış duvarları süsleyen kızıl saçlarını seçtiğimdeyse, bu küçük odada sadece birkaç adımda yanına vardım. Koyu kahve perdeleri aralama dürtümü bastırarak "İyi misin?" diye fısıldadım. Az biraz önce geçitte oluşumuzun getirdiği bir ses tonuydu bu.

Solan ten rengi ve eski canlılığını yitiren saç rengi, hâlâ aynıydı. Bulduğunu söylediği şeyler için her ne kadar yerinde duramayan bir heyecana ev sahipliği yapsam da kendini bu denli yıpratışına üzülüyordum. Nilüfer Hoca ile arası hiçbir zaman iyi olmamıştı fakat kardeşlik denen bağın getirilerinin davranışlardan öte olduğunu, kendini harap eden Lydia her seferinde kanıtlıyordu.

Soruma küçük bir çene hareketiyle cevap verdiğinde, enerjiden yoksun hali bir kez daha dikkatimi çekti.

Kapıyı gizleyip, ayakta dikilmeyi seçtiğimiz kanepenin karşısına yerleşti. Oturduğu ahşap sandalye çıtırtılar eşliğinde, yaşını ilan ettiğinde "Neler buldun?" dedi.

Oturduğumda yükselen toz zerrelerine aldırmadan, kanepeye yerleştim ve ayakta kalan Lydia'ya da oturmasını işaret ederek, her an yığılmasından korktuğum bedenini korudum. Bakışlarımın saniyeler önce değdiği kitap yığınını göstererek "Bunları sizin için getirdim." dedi ve geldiğimizden bu yana elinde tuttuğu kitabı göstererek devam etti. "Ama benim için önemli olan bilgiler bunun içerisinde."

Elindeki kitaba uzanmadan önce bir karar vermem gerekiyordu ve hızla beni bu karara iten şey düştüğümde beni tutacağına inandığım birinin varlığıydı. Ondan aldığım kitabı karıştırmaya başlamadan önce "Nilüfer Hoca babamın projesini araştırıyormuş değil mi?" dedim. Lydia'nın aralanan dudakları şaşkınlığını ilan ederken "Babamın ölmeden önceki araştırmaları, tüm birikimleri ölümünün ardından aniden yok olmuş." diye devam ettim.

"Benim görüşümce bu onu öldürmek isteyen zalimler tarafından tasarlanmıştı. Şimdi tüm bu araştırmaları, Nilüfer Hoca'nın kilitkıran takıntısını ve arayışını düşündüğümde; araştırmalara onun el koyduğunu, bunları devam ettirdiğini düşünüyorum."

Kitap kapağını araladığımda, aslında kalın kapaklı bir not defteri olduğunu anladım ve devamında gelen sözcüklerle birlikte, varsayımlarımda ne kadar haklı olduğumu anladım. "Sen nasıl..."

"Bir kitap buldum." diye açıkladım, başımı gömdüğüm defterden ayırarak. "Enstitüde, terapistim Haluk'un kütüphanesinde. İsmi Kara Günler. Babamın ölümü ve peşinden gelen okuyucu ölümlerini anlatıyor. Orada babamın bir proje yürüttüğünden, okuyucuları kendi bedenine zarar vermeden iyileştirecek henüz tamamlanmamış bir projeden bahsediyor. Sanırım bu proje Nilüfer Hoca'nın tüm araştırmalarının, onlarca kitabının varış noktası. Belki aramızda olsaydı, eğer bilseydi kolayca varabileceği bir nokta."

Karşımda bedeni oturduğu sandalyede önce atılan Yekta, enstitüye girmek, kitabı almak için kullandığım Yekta "Neyi bilseydi Güneş?" diye yakardı. Bakışlarımı Lydia'dan ona çevirdim ve yutkunarak boğazımdaki yumruyu itelediğimde "Seni." dedim. "Senin diğer parçam olduğunu."

Az biraz önce öne atılan bedeni, tüm kaslarını sızlatacak bir ağırlıkla arkaya yaslandı. Yıpranmış fildişi duvara yaslı sandalye, bir kez daha ağırlığıyla gıcırdadı. Eliyle çenesini sıvazladığında, gözleri benim üzerimdeydi.

"Projede eksik olanın bu olduğunu mu düşünüyorsun?"

Çenemle onaylayarak konuştum. "Evet, bu olduğunu düşünüyorum. Hatta eminim. Babamın ve ondan önce gelen nesillerin hiçbirinde böyle bir duruma rastlamadım. Okuduğum kitaplarda, arşivde öldürdüğüm saatlerde, hiçbirinde. Eğer varsa da nesiller önce eksik ruh hikayelerinde bahsedildiği gibi efsanelerde geçecek kadar eski bir zamandaydı. Babamın bunu düşünememiş olması olası, tıpkı diğer parçası olmaması gibi. Bu projeyi hayata geçirmek onun için mümkün değildi."

RUH OKUYUCULAR -3-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin