Ben Sadece...

23.1K 417 107
                                        

Parmaklarım altındaki eli gerildi. Benim elimse nevresimleri buruşturarak kavramıştı. Onlara tutunuyordum, dünyayla olan son bağım onlarmışçasına sıkı sıkıya. Vücudumu karıncalar basmıştı. Çarpılma etkisinden eser yoktu fakat vücudumu kendi ellerimle ateşlere atmıştım. Tuttuğum eli avuç içimden ayrıldı. Geri çekilip gözlerime baktığında, ne aradığından emin değildim fakat boşta kalan elim donmuş gibi hissediyordum. Geri döndüğünde, parmaklarım onunkilere kenetlenmişti. Usulca avcuma süzülüp, kendi parmaklarıyla benimkileri birleştirdi.

Dudakları aralandı. Nevresimlere tutunan elimi sıktım. Bu dünyada tutunacak bir dala ihtiyacım vardı. Yoksa yok olacaktım. Bir düşün peşine düşecek, kaybolacaktım ve en kötüsü de eriyip gidecektim. Boşta kalan eli belime tırmandı. Öpüşü sakin ve olağandışı bir rahatlıktaydı. Sanki dünyanın tüm vakitleri bizimdi ve acelesi yoktu. Dudakları sinsi sinsi sürtünmeye devam etti. Bana çekingen bir baskı uyguluyorlardı. Kışkırtmalarına uymam dahilinde nazik olacaklarını fısıldıyor, aralanmam için mesaj veriyorlardı ve öyle de oldu. Sadece kısa bir süre için.

Dudaklarımı aralayıp, oyuna dahil oldum. Kışkırtıcı hareketleri, yumuşak dokunuşlarını süsledi. Çarşafları kavrayan elim eminim ki bembeyaz kesilmişti fakat kendimi sıkmayı bırakalı çok olmuştu. Belimdeki eli hareketlendiğinde, sırtım tekrar yastığı buldu. Bedeni beni yatağa hapsederken, belli belirsiz hırıldayan nefesi yükseldi. Dudakları nezaketini terk etmişti. Aralanan dudaklarımdan içeri süzüldü. Eli boynuma kaydığında, parmaklarımızın birleştiği yeri sıktı. Vücudumu ele geçiren alevlere dur demek imkansızdı. Zaten dur demenin bir faydası olmadığını da görmüş, tecrübe etmiştim ve serbest bıraktım. Nefesimin onunkilere karışmasına, hırlayıp dudaklarımı sahiplenmesine izin verdim.

Öpüşü ateşler içinde yanan bir adam aitti. Dudaklarımda bıraktığı etki buydu. Kendi kendine kavruluyor, değdiği yerler yanıyordu. Yavaşladığında geri çekilmedi. Usul bir öpücük daha kondurdu. Ayrılmadan önce veda eder gibiydi ya da bu onun için bir ayrılık hazırlığıydı. Gitmekte zorlandığını görebiliyordum, ayrılmak için tüm iradesini kullandığını. Geri çekildiğinde yarım nefes ötemdeydi. Sıcak nefesi dudaklarımı yalıyor, alnıma yasladığı alnı yanıyordu.

Ardından ensemden yüzüme kaydırdığı eli çekildi. Yoksunluğu, tüm bedenimde hissettim. Parmaklarımızı kenetleyen eli ayrılmamıştı. Bir an için geri dönmesi için onları sıkmayı istedim. Bu isteği bastırmak için direndim ve buz tutan dudaklarımı ısırdım. Göğüs kafesi hızla inip kalkıyordu. Tıpkı yaslandığım yerden yükselen göğsüm gibi.

Aramızda artık mesafeler vardı. Sanki küçük bir hareketle kendimizi aynı yerde bulacakmışız gibi bu mesafeyi koruyor, tetikte bekliyordu. Hırıltılı nefesleri bir süre daha yükselmeye devam etti. Bu süreçte gözlerini kapalı tutmuştu. Gözleri aralandığında, yüzünün her kıvrımını, her çıkıntısını ezberliyordum. Gözleri yüzümü bulduğunda iç çekti. Dudaklarımın yukarı çekiştirilmesine aldırış etmedim çünkü onunkiler çoktan kıvrılmıştı.

Kararsızlıkla titreyene dek dudaklarına ve ortaya serdiği parlak dişlerine baktım. Neden kararsızdı? Kaşları çatılırken, parmaklarını kenetlediği parmaklarımdan çekti. Bakışları tekrar beni bulana dek ellerimizin ayrılışını seyretti. Benim gibi. Bunu neden yaptığına dair en ufak bir fikrim yoktu. Dudaklarını yalayarak gözlerime baktı. Bu hareketi dikkat dağıtıcıydı. "Özür mü dilemeliyim?"

Dudaklarım aralandı ve tekrar kapandı. "Özür mü dilemek istiyorsun?" Neden dileyesin ki? Göz kapakları bir kez kapanıp açıldı. Bakışlarını perdeleyerek bir saniye beklemiş, kendine bir saniye ayırmıştı. Onları tekrar gördüğümde, dudakları düz bir çizgi halindeydi. "İstemiyorum." Bir nefes yaklaştı. "Özür dilemek istemiyorum ben sadece..." Eli yüzüme giderken, tereddütle duraksadı. Devam edip etmemekte kararsız gibiydi. Elini havada yakaladım ve "Sen sadece ne?" dedim. Neden bu kadar tereddüt ediyorsun?

RUH OKUYUCULAR -3-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin