G Ü N A H
İ T İ R A F
10
🤍
Korku ve telaşın tırnakları acımasızca saplanmıştı ruhuma. Kimin katil, kimin ceset olacağını bilmediğim bir karanlık gecenin ortasındaydım. Kanatları kırılmış bir kırlangıç kadar hareketsizdim. Gözlerim ellerinde silahlarını birbirlerine doğrulttan iki adama kaydı. Hakan, Ve Bora. Gecenin uğultusu doluyordu kulaklarıma. Şehirden epeyce bir uzak olduğumuz barizdi. Bu etrafımızda ki ıssız yerden, ve hiçbir evin olmadığının tespitiydi. Sızlayan göz kapaklarım birbirine yapışan kirpiklerimi açma işlemine mani olurken, gözlerim kollarımdan düşen cekete takıldı. Kıyafetlerim çamur ve kanla karışık bir hal almıştı. Üzerimdeki kıyafet olduğundan daha beter bir hale dönüşmüştü. Üzerimdeki kıyafet iyice toplanmış ve aynı zamanda kırışmıştı. Dağınıklığı severdim ama şu durumda değil. ah ne düşünüyordum böyle...
Yağmur şiddetini artırdıkça artırmıştı. Ara ara çakan şimşekler ile her taraf aydınlanıyor ve kör karanlık ışığına kavuşuyordu. Saçlarımdan dökülen yağmur taneleri artık tüm bedenime yayılıyordu. Islanmadık tek yerim kalmamıştı. Bu gece hiç kolay geçmeyecekti.
Bilmiyordum. Bu gece ne hissedeceğimi, ne düşüneceğimi bilemez hale gelmiştim. Yıllar önce bir parkta iken tanışıp yıllarca beklediğim o çocuk şimdi içeride yatıyordu. Peki ben neden onun için bu kadar endişeleniyordum. Her zaman bugünü hayal etmemiştim miydim? Ben ona kırgındım, ben onu kolay kolay affetmeyecektim. Neden içimde yaşadığım tüm hisler onu arıyordu. Benim sevdiğim bu kadar karanlık mıydı gerçekten? İnanmakta zorluk çekiyordum. Peki ya neden tanıyamamıştım. Ben ona böylesine severken neden defalarca yanımdan geçtiğinde tanıyamamıştım. Neden şimdiye denk gelmemişti ki. Gerçekten hislerim de kalbim gibi soğumuş muydu? Hislerim yok mu olmuştu? Peki ya şimdi içeride ona bir şey olma korkusu neden tüm hücrelerimi esiri olarak tutuyordu. Bilemiyordum. Ben o iri gözler içinde hala ne olup bittiğini göremiyordum. Ben hala esirdim.
Mikail göğün soğuk musluklarını sonuna kadar açmıştı, yağmur adeta göğü kesik kesik delerek yeryüzüne iniyordu. Hiç azaltılmıyordu etkisini. Yağmur gittikçe şiddetleniyor, ve artık bahçede küçük su birikintileri oluşmuştu. Tedirgin bakışlarım Hakan'a kaydı. Onun burada ne işi vardı.? En son Araf'ın telefonundan kardeşim diye kayıtlı birisine konum atmıştım. Muhtemelen ona attığım son konumdan sonra burayı bulmuştu. Ama o kardeşim diye kayıtlı olduğu kişinin Hakan olduğunu tahmin edemezdim. Daha önce birkaç kez görmüştüm, ama pek diğer ikizler gibi yanaşmazdı, ve bana oldukça mesafeli duruyordu. Bilmiyordum, bana karşı her zaman uzak olurdu. Adımlarımı biraz daha öne sürdüm. Hakan'ın yüzünde o soğukkanlı'lık hala olduğu gibi duruyordu. Tedirgin, endişe, değil öfke yüzünden okunuyordu. Bora bana doğru döndü. Kaşlarını olabildiğince çattı. " Hemen içeriye geç. " dedi. Kükredi. Evet bu ancak bu kelime onu anlatabilirdi.
Dinlemedim. Parmağımı önce Hakan'a daha sonra Bora'ya doğru uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH +18 TAMAMLANDI
Chick-LitBir eylül akşamında hem bir günaha saplanmış, hemde bir sevdaya tutulmuştum. Ne geri dönecek cesaretim, ne de kaçacak kadar yürekli bir kadındım. Bir yalana inanmıştım, gözlerimin içine bakarak sevda türküleri söyleyen adamı kendi ellerimle defalar...