Arkadaşlar daha önce beş bölümü bırakıp diğer bölümleri kaldırmıştım. Sözleşmem bir yıllıktı. Başka bir yayın evi ile anlaşmak üzereyim bu ara sizlere söz verdiğim için tekrar yükledim. Keyifle okumalar beğeni yorum bekliyorum ama....
Çok şey istemedim ben. Sadece sevmek... Pahalı hediyelerin olmadığı, maskesiz, yalın yüzlerin ışığında aydınlanmak, yapmacık tavırların çok uzağında özlediğim kendim olabilmek. Bahar yağmurlarında ıslanmak, yarımken tamamlanabilmek. En derinlerimde saklanırken sabırla keşfedilmek ...
Ne kimsenin sevdasında gözüm kaldı ne de kimseye kalbimin kapılarını araladım. Benim için yakılmayan hiç bir ateşte ısınmadım. Zamanı geldiğinde o anı ömrümün son günü olsa sabırla beklerim. Kirletmeden, yıpratmadan kapalı sandıklarda sakladığım yüreğimi sahibine avuçlarımda sunarım...
İstemedim iki günlük sevmeleri bir ömür varken. Gel, misafir ol yüreğime. Yaram değil duam oluver. Nasibin varsa karşılıklı sevdaya yelken açalım...
Elimin altındaki deftere yazdığım satırları gülümseyerek okurken biraz daha oyalanırsam geç kalacağımın endişesiyle uzun kahve rengi saçlarımı giydiğim gri kazağımdan kurtarıp az önce maşayla yaptığım bukleleri parmaklarımla dağıttım. Sonra hafif bir makyajla hazırlığımı tamamladım.
Üniversiteden arkadaşlarla buluşmak için evden çıktım. Karşı durağa ulaşmak için yeşilin yanmasını bekliyorum. Yeşil yandı. Adımlarımı itinalı bir şekilde kaldırımdan aşağı attım. Az ilerdeki motosikletli hızını düşürüp durdu. Motosikletlinin önünden aceleci adımlarla geçtim. Bana doğru hızla gelen beyaz arabayı son anda fark ettim. Yeşil yandığına göre o da duracak düşüncesiyle adımlarımı hızlandırdım. Beyaz otomobil hızını hiç kesmeyince, panikle koşmaya başladım. Otomobil durmak bir yana hızla üzerime geldi. Birden havalanıp kaportaya çarptım. Dengemi sağlayamayıp yana çakıldım.
Üç dört saniyenin bir insanın hayatında ne demek olduğunu kelimelere dökmenin bu denli zor olacağını anlatsalar bunları yaşamadan anlayabilir miydim acaba...?
Korku, kin, nefret, şaşkınlık, heyecan, panik, sarhoşluk ve ağrı. Hepsi şu üç dört saniyelik zaman dilimi içine nasıl sığdı? Nasıl bunların hepsini aynı anda hissedebildim? İnanılmaz...
Sertçe yere çakıldım. Bakın bunun için inanılmazdı diyemem, sonuna kadar inanılacak ağrılı bir çarpışmaydı. Yüzümün asfalta yapışması, alnımın asfaltın serinliğini ve sertliğini algılaması, çarpmanın etkisiyle bir tenis topu gibi havalanıp tekrar asfalta yapışmam şaka gibiydi.
Düştüğüm yerde vücudumun ateşiyle asfaltın serinliği harmanlanmış bir halde yatarken otomobilin tekerleklerine lastik kokusunu alabilecek kadar yakınım. Bendeki son görüntü koşarak bana doğru gelen bir çift siyah bot.
Bir ara tanımadığım insanların başucumda bir şeyler konuştuğunu, uyumak istercesine gözlerimin kapandığını, öldüm mü, yaşıyor muyum diye düşündüğümü hayal meyal hatırlıyorum.
''Hastamız nasılmış bakalım?'' diyen sese nedense bir cevap verme isteğiyle zorla da olsa, gözlerimi açtım.
''Ceren hanım beni duyabiliyor musunuz?'' dedi. Kadına gözlerimi yumarak 'evet' işareti yaptım.
''Harikasınız. Uufak bir ameliyat geçirdiniz. Her şey gayet yolunda biraz ağrınız olabilir. Çok doğal. İyi hissediyoruz, sorun yok değil mi?''
Ben yine gözlerimle ''evet'' dedim bu tane tane konuşan kadife sese. Kadın yana dönüp,''Kızınız gayet iyi. Sorunsuz bir ameliyat geçirdi. Her şey yolunda.'' dedi.
''Allaha şükür.'' diyen annemin sesi içimi rahatlatmaya yetti. O burada olduğuna göre diğerleri de gelmiştir. Güvenli ellerdeydim. Endişelerim biraz azalmaya başladı. Ama hala üşüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)
RomanceÇok şey istemedim ben. Sadece sevmek... Pahalı hediyelerin olmadığı, maskesiz, yalın yüzlerin ışığında aydınlanmak, yapmacık tavırların çok uzağında özlediğim kendim olabilmek. Bahar yağmurlarında ıslanmak, yarımken tamamlanabilmek istedim. En de...