Orda, ileride güvenlikle konuşuyor. Koyu jean üzerine yeşil tişört giymiş, siyah deri ceketiyle abide gibi duruyor. Adımlarım yavaşladı, ama nefes alış verişim bir türlü düzene girmiyor. Konuşurken başını benim olduğum yöne çevirdi. Gülümsedi. Güneş güvenlikten doğdu bu gün. Bana doğru bir kaç adım atıp, elini uzattı.
"Günaydın" dedi, gülümseyerek.
"Günaydın. Beklettim mi?"
"Sen gel yeter ki, beklemeye razıyım." dedi. Eliyle güvenliğe selam verdi, yanından geçerken. Arabaya doğru yürüdüğümüzde Kaan ve yanındaki arkadaşını yolun biraz ötesinde gördüm. Başıyla bana selam verip arabayı çalıştırdı. Yok artık, baş başa derken dört kişilik gezmekten bahsediyor olamazdı.
Kaan'ı görmekle tüm modum düştü. Burak'ın açtığı kapıdan tam aracın içine girecektim, ardımdan tanıdık bir sesin,
"Ceren, bekle." diye seslendiğini duydum. O yöne doğru başımı çevirdim. Engin arabadan inmiş bize doğru geliyor. Burak rahatsızlığını belli eder derecede yumruğunu sıkarak Engin'e baktı. Engin Burak'a aldırmadan yanıma yaklaşıp yüzünde milyon tane soru işaretiyle beraber,
"Bir yere gideceksen seni ben bırakayım." dedi. İki dakika Ceren, iki dakika önce çıkamadın evden. Biraz daha elini çabuk tutsan şimdi şu manzara gerçekleşmeyecek, sevdiğin adamla sevmediğim adam karşılaşmayacaktı. Endişe mi atamadan Burak'ın cevap vereceğini anlayınca,
"Burak'la işlerimiz var. Bize mi geldin? Annem evde." dedim. Donup kalan Engin'i süzen Burak ses çıkarmadan bekledi.
"Ben seninle konuşmak için gelmiştim." dedi. Sesi soğuk ve ısrarcı çıktı. Zorluk çıkaracağı belli, alttan almak adına yumuşak bir sesle
"Bugün olmaz Engin. Burak'a sözüm var. Başka bir gün konuşuruz." dedim, Burak'ın ısrarla açık tuttuğu kapıya yöneldim, anında bileğimi kavradı. Ama Burak'ın da parmakları Engin'in bileğini kavramıştı, hem de sıkıca. Burak gözlerini kıvılcımlar çıkarak Engin'e dikti. Engin direnmeye kalksa da bir süre sonra parmaklarını gevşetti. Onun gözleri benim üzerimde öylece takılı kaldı. Kendince Burak'ı yok sayıyor.
"Benimle geleceksin." dedi. Sesi emir verir gibi toktu. Burak sinirle,
"Ceren benimle geliyor. Bir daha rahatsızlık verdiğini görmeyeyim. Biz artık sözlendik" dedi. Onun sesi daha buyurgan ve kesin emir içeriyordu. Engin Burak'a hiç bakmadan,
"Ne diyor bu adam? Duymadın mı benimle geliyorsun." diye zorladı. Üçümüz iç içe girmiş, çok yakındık ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Engin'e dönüp,
"Burak benim sözlüm. Engin lütfen git buradan." dedim ve açık olan araca bindim. Burak centilmenliğine toz kondurmadan kapıyı kapatıp diğer tarafa geçerek araca binip, çalıştırdı. Eminim hiç kıpırdamadan arkamızdan uzun zaman baktı. Arabada kısa bir gerginlikle birlikte sessizlik oldu. Bu sessizliği Burak derin bir nefes alıp bırakarak bozdu. Ardından,
"Bileğin acıdı mı?" diye sordu. Gerginlik çıkacak endişesiyle hiç aklımın ucuna getirmediğim bileğimi yavaşça sıvayıp baktım, parmaklarının izi çıkmıştı. Gördüğüm manzaranın Burak'ın hoşuna gitmeyeceğini düşünerek hemen kapamaya çalıştım ama maalesef saklayamadım. Öfkeyle direksiyona bir yumruk attı.
"Hayvan herif. Bunun hesabını verecek." dedi. Yeniden bir yumruk daha indi direksiyona. Eminim Engin'in bana verdiği zarardan daha büyük zarar verdi eline ama maalesef bunu anlayacak sakinlikte değil.
"Sen orda olmayacaktın, ben o şerefsizin parmaklarını kıracaktım. Sana böyle davranmanın hesabını verecekti o namussuz." dedi ve yine bir yumruk attı. Ne diyeceğimi bilemez bir halde ona baktım. Baktığımı anlayınca bana dönüp,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)
RomanceÇok şey istemedim ben. Sadece sevmek... Pahalı hediyelerin olmadığı, maskesiz, yalın yüzlerin ışığında aydınlanmak, yapmacık tavırların çok uzağında özlediğim kendim olabilmek. Bahar yağmurlarında ıslanmak, yarımken tamamlanabilmek istedim. En de...