CEREN
''Hep böylemi bakarsın.'' sözleri beni şaşırttı. Beklemediğim bu soruya bozularak soruyla cevap verdim.
"Nasıl bakıyormuşum?'' diye tekrarladım. Karşımda kıvranan adamın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyorum. Israrla bir cevap bekler gibi bakmaya devam ettim.
''Telefonun sana ulaşmış.'' dedi. Önce anlamıyorum neden bahsettiğinden sonra gözlerini takip edip kendisinin getirdiğini hatırladığım telefonumdan bahsettiğini anladım. Çıkamıyorum ki işin içinden. Karşıma geçmiş bir şeyler geveliyor ama tek kelimesini bile anlamadım. Annem nişanlı demese bana düpedüz asılıyor diyecem ama nişanlı adam gelip neden bunları söylesin.
'' Ne garip bir hayat, yarın şu yıldızları farklı yerlerden ama aynı gözlerle izleyeceğiz. Gecenin karanlığı mesafelere aldırmadan kucaklayacak her birimizi. '' demesin mi. Sarhoş mu acaba diye baştan aşağı süzdüm. Hiç de sarhoşa benzemiyor. Gözlerinde bir şey var çözemediğim.
Bu birbirinden kopuk cümlelerin arasında bir bağ kuramadım. Adam geldi, resmen bilmece sorar gibi konuşuyor. Niye yıldızlara seninle aynı anda bakayım? Karanlık niye bizi sarıp sarmalasın? Ne yapmaya çalışıyorsun dememek için tuttum kendimi. Bekliyorum belki niyetini açıklar diye.
''Sağlığınıza tamamen kavuştuğunuzu sesinizden duymak beni mutlu edecek.'' dedi. Gülmemek için zor tuttum kendimi. Bunları bir yerlerden ezberlemiş Kazanova. Kendince kur yapacak. İçimden 'birde becerebilse' diyorum. Tam artık ağzının payını vereceğim, Doktor Esra gelip, alıp götürdü.
Ardından verip veriştiresim var ama ne diyeceğim. Gecenin yarısı odama gelip neden bunları söyledin, amacın ne de denmez ki. Ayrıca yardımlarından başka bir kabalığını da görmedim. Nişanlı olduğunu bilmesem açılmak istiyor diyeceğim. Kafam bunlarla meşgulken annem girdi içeri. Hemşireler neşelendirmiş olmalı, sesi cıvıl cıvıl.
''Keşke gündüz uyumasaydık. Hiç uykum yok. '' dedi. Uzandığı yerden televizyonun kanallarını karıştırmaya başladı. Benimde uykum yok diyemedim. Gözlerimi kapayıp az önceki konuşmaları tekrarlıyorum zihnimde. İçimden kızıyorum Burak denen adama. Kınıyorum, tekrar tekrar ...
Sabaha kadar deliksiz uyumuşum. Seslere uyandım. Hava aydınlanmış, sabah olmuş. Doktor Esra ile Annem baş başa vermiş konuşuyorlar. Esra ağlamaklı bir şeyler anlatıyor. Biraz daha kalırsak annem hastaneyi ele geçirecek diye geçirdim içimden. Bu kendinden gayet emin görünen kadını ağlatacak ne derdi olabilir? Annem Esra'ya,
''Aklına kötü şeyler getirme yavrum. Allah'ın izniyle hiçbir şey olmaz '' dedi. Aklım karıştı şimdi. Bana bir şey olacak olsa annemin ağlayıp, Esra'nın onu teselli etmesi gerekmez miydi? Yani... O zaman Esra'nın derdini iki gündür tanıdığı anneme anlatması, bu daha da garip. Allah'ım nasıl bir aile bunlar. Hiç mi akıllısı bulmaz bizi. Esra anneme,
''İnşallah teyzeciğim. Tutamadım kendimi. '' dedi. Arada burnunu çekip
''İkisini birden yolcu etmek çok koydu. Biri kardeşim sayılır, diğeri eşim. Her gün şehit haberi duyuyoruz. Aklıma geldikçe kendimi tutamıyorum. Onların yanında ağlamamak için zor tuttum. Morallerini bozmayayım diye dik durmaya çalıştım ama beceremedim." dedi. Ağlamaklı konuşan Esra'yı şaşkınlıkla dinledim. Annem,''Kolay değil yavrum. Kendine gel biraz. Bir tek sen değilsin ki sevdiğini yollayan. Bu tarafından bak, metanetle bekle eşini. Burak'ın nişanlısı da senin durumunda. O nasıl sabrediyorsa, sende sabredeceksin. Böyle üzme kendini '' diye teselli etmeye devam etti.
Esra'ya çok üzüldüm. Eşini anlayamadığım bir yere yolladığı için ama Burak denen o adamın nişanlısına daha çok acıyorum. Bir bilse nişanlısının acemice çapkınlık yapma çalışmalarını. Burnunu çeken Esra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)
RomanceÇok şey istemedim ben. Sadece sevmek... Pahalı hediyelerin olmadığı, maskesiz, yalın yüzlerin ışığında aydınlanmak, yapmacık tavırların çok uzağında özlediğim kendim olabilmek. Bahar yağmurlarında ıslanmak, yarımken tamamlanabilmek istedim. En de...