"Bu gün eve giderken ne gördün?" Sabırsızca söylediği cümleyi söylerken nefes almayı unutmuş olmalıydı.
"Adamlardan biri sizin sitenin yakınında arabaya yaslanmış sigara içiyordu." dedim. Nefes almayı bende akıl edemedim. Keşke hiç bu konuyu açmasaydın be Ceren. Şu koca çeneni bir kapatamıyorsun diye geçirdim içimden. Sanki idam edilecek bir suçlu gibi kalbim yerinden çıkacak.
"Anlat. Sonra."
"Sonrası yok. Bizim geldiğimizi fark edince telaşlanıp sigarasını bile yarım bırakıp," cümlemi bile tamamlayamadan,
"Sigarayı yere mi attı?" diye araya girdi.
"Evet." dedim. Yiyemeyeceğine göre elbette yere atacakmıştı. Ne saçma sorular soruyor böyle.
"Bekle hemen dönecem." dedi ve sonra telefonu yüzüme kapadı. Dizlerimin bağı çözüldü, kendimi yatağa bıraktım. Selin elinde bir bardak suyla çıkageldi. Ne ara çıktı odadan, hiçbir fikrim yok. Adamların da canı cehenneme, şu an tek taktığım Burak'ın kulaklarımda çınlayan sesi. Yoksa gürlemesi mi demeliyim.
Hani ben bu adamı tanıdıkça seviyorum demiştim ya, tanıdıkça sevmediğim bir huyu yazılmıştı, defterin diğer sayfasına. Hiç öfke kontrolü yoktu sanırım. Yanı başımda ki sudan bir yudum alıp bardağı komidinin üzerine koyduğum anda yan yatan bardak yuvarlanarak aşağı düştü. Ufak parçalara ayrılıp içindeki su ile birlikte yerde can sıkıcı bir manzara oluştu. Hiç kıpırdamadan izlediğim manzaranın yardımına yine Selin koştu.
Mutfaktan getirdiği havlu peçetelerle cam kırıklarını ve ıslaklığı bir güzel temizleyen kardeşimi tepkisiz izlerken, fikrimin ince gülü çalan telefonum beni dünyaya yeniden bagladı.
"Efendim." diye, cansız bir sesle açtığım telefona Burak hararetle karşılık verdi.
"Evden çıkabilir misin?" sözünü duyduğumda şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim.
"Bu saatte. Delirdin mi sen?" diye çıkıştım. Ne sanıyordu bu beni. Saat gece yarısını geçti. Kim bu saatte bir genç kıza bunu teklif eder. Ben bunlarla cebelleşirken,
"Arabayı park ettiği yere gideceğiz. Esra'yla Mehmet'te gelecek, poliste yolda. Sadece tam bulundukları nokta lazım." diye yalvarır gibi sordu. Kafam iyice karıştı. Babam ve annem uyuyor, hadi uyandırdım onlara ne anlatacağım. "Dün akşam Esra'yla değil de, Burak ile birlikteydik. Şu gelirken rastladığımız katil kılıklı adamları dünde gördüm ben,' diyemezdim ya. Ama sessizce gidip gelebilirdim. Düşünmeden,
"Tamam. Geliyorum." dedim.
"On dakika kadar sonra seni almaya geleceğim. Sakın yalnız çıkayım deme." dedi.
"Çıkmam." sesimdeki titreklik hemen anlaşılır cinsten. Dokunsalar ağlayacak modundayım. Ceren kızım tüm belaları mıknatıs gibi üzerine nasıl çekebiliyorsun.
"Apartmanın kapısının şifresi ne?"
"6219"
"Dokuzuncu kat demiştin geçenlerde."
"Evet" dedim. Bir ara serenat yapardım demişti de dokuzuncu kattayız demiştim. Unutmamış.
"Tamam, katınıza gelince mesaj atarım çıkarsın."
"Sessiz ol. Bizimkiler uyuyor." dedim heyecanla, telefonu kapadı. Ah Ceren ah... gece vakti inşallah dedikoducu komşulara yakalanmadan dönersin eve.
İki dakika da üzerimdeki pijamalardan kurtulup, hazırlandım. Polis geliyor demişti. İnşallah bu geceyi nezarethanede geçirmezdik. Gerçi biz suçlu değiliz ya, tek suçum kilerdeki o küçücük öpücük. Bunun için bile ceza alabilirim, aman ne bileyim. Sanki ikiz kuleleri ben bombaladım. Bir korku sardı içimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)
RomanceÇok şey istemedim ben. Sadece sevmek... Pahalı hediyelerin olmadığı, maskesiz, yalın yüzlerin ışığında aydınlanmak, yapmacık tavırların çok uzağında özlediğim kendim olabilmek. Bahar yağmurlarında ıslanmak, yarımken tamamlanabilmek istedim. En de...