Kahve de bu arada pişti. Karşımda, sandalye de yerini aldı. Şimdi yok derim dert, var derim dert. Aslında Esra'ya yalan söylemekte istemiyorum.
"Aslında biri var." dedim. Pat diye. Şaşırarak baktı. Ben az önce ona söylediğim şeyden ötürü ondan daha şaşkınım.
"Hastaneye neden gelmedi?" dedi. Bu kız yanlış meslek seçmiş. Polis olmalıymış. Ya da dedektif.
"Nasıl söylesem ailemin pek haberi yok bu durumdan. Daha çok yeni." dedim, birden. Yüzü aniden asıldı. Gülmemek için tutuyorum kendimi. Hastanede Burak ile bana yaptıkları oyun aklıma gelince devam etmeye karar verdim.
"Şanslı çocukmuş, kıymetini bilir inşallah." dedi. Keyifsiz çıkan sesiyle memnuniyetsiz konuştu.
"Bakalım, zaman ne gösterecek." dedim. Esra memnuniyetsizliğini belli etmemeye çabalayarak gülümsedi. Burak'ın anlattıklarından eğer abartmadıysa Esra pes edecek biri değildi.
"Evlilik önemli canım. Bir kez seversin, bir kez evlenirsin." dedi. Kafamla desteklemiş gibi onay verdim. Durdu beni iyice bir süzdü. Bakalım konuya nereden girecek.
"Ailesini tanıyor musun?" Başımı hayır anlamında salladım.
"Nasıl tanıştınız. Anlatsana biraz." dedi. Gözlerinde ki ifadeyi görseniz bana acırsınız. Hiç inanmış gibi bakmıyor aksine sorguluyor.
"Eee, okuldan." dedim. Yalanım ortaya çıkacak diye kıvırtıyorum resmen. Geçiştirmeye çalışıyorum.
Düşünmeden söylediğim bu cevap onu gülümsetti. Kaşlarını kaldırıp dudaklarını büzmesi pek de inanmadığının göstergesi olabilir mi? Gözlerime diktiği muzip bakışlarıyla
"Anlat anlat merak ettim." dedi.
"Pek anlatılacak bir şey yok aslında tanıma aşamasındayız." dedim. Bir an önce konuyu kapamayı yeğledim. Gülümseyerek.
"Hiç inanmadım desem. Hımmm, nasıl diyeyim. İnandırıcı değilsin. Burak'la aranız nasıl. Hiç saklamayın konuştuğunuzdan eminim. Adım gibi. Hadi alayım ayrıntıları." Bu kızdan korkulur. Az bile söylemiş Burak.
Kaçış yok. En iyisi dürüst ol dedim kendime.
"Şimdi ben ne anlatayım ki sana. Bir kaza geçirdim. Sonrasında kırk beş dakika kadar parça parça görüştük, sende şahitsin. Birazda mesajlaştık hepsi bu."
"Devam. Bekliyorum. Anlat hadi." dedi. Acele acele.
"Sonra arkasından gelen iki günlük mesaj ve birkaç konuşma. Günlerdir adını koyamadım. Bugün iyi ki geldin. Açıkçası dünden beri bayağı bir endişeliydim. Seninle ne konuşuruz, ne paylaşırız hiç bilmiyordum."dedim ve bir çırpıda içimi döktüm.
"Şimdi biliyor musun?"
"Bu gece anladım, seninle Burak olmadan da arkadaş olabiliriz. Anlaşmamamız içinde hiç bir neden yok. Yoksa olmalı mı?" dedim ve sustum. Yüzümü tepeden tırnağa inceledi,
"Sen çok akıllı bir kızsın. Kedi olalı bir işe yaradı bizimkisi nihayet." dedi. Biraz bozuldum.
"Fare ben mi oluyorum?" Elinde olmadan attığı kahkahayı ağzını kapatarak bastırmaya çalıştı.
"Allah seni bildiği gibi etsin çocuk beni çok güldürdün. Evet biz gerçekten çok iyi anlaşan iki arkadaş olacağız. Acaba kaç gün sonra onlarla tekrar konuşabiliriz. Burak sana bir şey söyledi mi?" dedi.
"Hayır."
"Askeri hattan arkadaşlarına ulaşıp hırsızlıkla ilgili bilgi verdim. Hala dönmediler bana. Bilgisayarının çalındığını duyunca çok üzülecek. Hadi bizim ki neyse ama onunkine ben bile üzülürüm." dedi keyifsizce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)
RomanceÇok şey istemedim ben. Sadece sevmek... Pahalı hediyelerin olmadığı, maskesiz, yalın yüzlerin ışığında aydınlanmak, yapmacık tavırların çok uzağında özlediğim kendim olabilmek. Bahar yağmurlarında ıslanmak, yarımken tamamlanabilmek istedim. En de...