17. bölüm

2K 202 88
                                    

     Evde kalsam haykırışlarım nereye kadar sessizliğini korur bilemem, en iyisi dışarı atmak kendimi diye düşündüm. Bir an keyifsizce
"Tamam" dedim.

Bir suçlu gibi çıktım evden. Hem de ne suçlu. Anlayışın zerresi kalmamış içimde. Kimi suçladım, niye suçladım ki. Elinde olsa zaten kapatmazdı. Bir yol bulsa koşa koşa gelmez mi? Ben hasrete yenilmiş acemi aşık, koca bir salağım. Kirpiklerime tutunmuş damlaları saklamaya çalışarak bindim Esra'nın arabasına. Sağ olsun, o da sormadı 'ne oldu diye?'

"Ceren ben bir eve uğrayıp ayakkabılarımı değiştireyim. Bunlarla iki adım gidemem." dedi. Sadece, hiç o yana bakmadan gözyaşlarımı saklayarak, başımı salladım.

Ne hıçkıra hıçkıra ağlıyorum, ne de gözyaşlarıma sahip olabiliyorum. Bir yol buldular, inci gibi sıra sıra dökülüyorlar. İki, üç dakika olmadan kapı açılıp Esra oturdu yerine. Ben bakmıyorum yüzüne. Başımı çevirmeden, gözyaşlarımı saklama derdindeyim. Bir el uzandı, çantamın üzerindeki buz tutmuş parmaklarımı kavradı.

"Benden bu kadar kolay kurtulabileceğini sanmıyorum."

Elektrik çarpmış gibi şok geçirmekte olan bedenim nasıl o manevrayı yaptı? Sinirden hissizleşmiş duygularım nasıl bu sese ani tepki verdi, anlamış değilim. Yine ani bir boyun çeviriş, bol acı. Kömür karası gözleri bir karış ötede, öldüresiye bakıyor. Hatırladığımdan daha da bronzlaşmış.

Yüzündeki muzır gülümseme, dudaklarından yüzüne dağılmış. Yıldızların ışıltılarını izinsiz almış kara gözlü yar...

Islanmış gözlerime sevgiyle can veren, beklenmedik sevgili. Yüzümü avuç içlerine hapsedip, iki elinin başparmaklarıyla gözyaşlarımı kuruladı. Alnını alnıma dayadı,

"Buradayım... Geldim be gülüm" dedi.

Onu görmemle çiçekler açtı gülüşlerim. Ömrümün geri kalanı, nefesim, gözlerim huzur buldu. Uzakken, birbirimizi daha tanıyamamışken, bu denli sevmeyi nasıl becerebildik. Bir güzel bakışa yine yenildik.

Yüzümdeki elleri saçlarıma kaydı, başım birkaç dakika göğsünde dinlendi. Kendime gelecem ama yolu bilmiyorum. Aşksa, bu duygu, bana hem çok yabancı, hem de çok fazla yakın...

Bir kaç dakika heyecana kapılıp samimiyetin dozunu fazla kaçırdığımız hissi kulaklarıma varıncaya kadar kızarmadan sebep oldu. Biz ne ara böyle hasret giderecek kadar kaynaştık ve sevdik. Ne ara bu kadar yakınlaştık anlamadım. Kaldıracağım başımı bu sevdalı göğüsten kaldırmasına da, nasıl bakarım gözlerine. Yavaşça çekmeye çalıştım kendimi kollarının arasından. Sadece hafifçe gevşetti, bırakmadı. Zayıf çıkan bir sesle,

"Alacağın olsun" dedim.

"Ömrümü, canımı seve seve veririm, gözlerinin incisine." dedi. Gözleriyle yüzümü süzdü. Karşılıklı bakışmaya devam etmekten ilk ben gözlerimi kaçırdım.

"Ne zaman geldiniz." diye sordum.

"iki saat önce." dedi. Başımı göğsünden kaldırdım kaldırmasına ama hala kollarının arasındayım. Durum biraz vahim.

"Esra'ya da yazıklar olsun. O da oyunun içindeymiş."

"Ona kızma. Ben rica ettim. Seni görmesem ölürdüm. O da seni yemeğe davet etmeden az önce öğrendi geldiğimizi." dedi. Dik dik bakan gözlerime yıldızlarını kırparak gülümsedi.

"Şükür kavuşturana." dedi ve sıkıca bir daha sarıldı. Saçlarımı kokluyor fark ettirmeden. Onun yoğun kokusu ciğerlerime dolarken, kollarını gevşetip, aracı çalıştırdı. Gözlerimi üzerinden alamıyorum.

SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin