Çantasının içinden gelen telefon sesiyle başını omuzumdan kaldırdı. Çıkardığı telefon ekranında 'annem' yazısını görünce açarak kulağına götürdü.
"Efendim annecim" dedi. Ayşe teyzenin sesi bana kadar geliyordu.
"Yavrum siz bize geçin. Bizde birazdan kalkıyoruz. "
"Tamam. Geçeriz, söylerim. "
"Çay koy. Canan teyzelerle geliyoruz."
"Olur. Öptüm annecim."
" Bende kuzum." Ben konuşulanları duymuştum. Öne doğru eğdi,
"Bize gidiyoruz. Annem söyledi, birazdan onlarda geliyormuş." dedi. Kimsenin itirazı olmadı. Eve yaklaşınca yakındaki pastahaneden güzel bir pasta aldım. Bu günü kutlamayla taçlandırmamız lazımdı. Esra ile Mehmet eve uğrayacaklarını söyleyince onlar indiğinde Esra'yla Ceren konuşurken çaktırmadan yüzüğü torpido gözünden aldım. Cebime koydum. Bir kaç gün önce aptallığımdan o kargaşa arasında kızı sıkboğaz eder gibi yüzük vermeye kalktığımı hatırladıkça kendime hala çok kızıyorum. Ne dese yeri.
Biz eve geldikten kısa bir süre sonra önce Esralar, ardından da Hamza amcalar geldi. Hamza amca Ali amcadan müsaade isteyip benimle baş başa konuşmak istediğini söyledi. Beraberce oturma odasına geçtik.
Saygısızlık yapmama adına onun oturmasını bekledim. Odadaki L koltuğun üzerine oturup eliyle yer gösterdi. Söze nereden başlaması gerektiğini bilemez bir halde gergin bir şekilde arkasına yaslandı. Düz bir sesle
"Burak oğlum. Açıkçası kendimi tuhaf hissediyorum. Çok uzunca bir süredir böyle bir konuşmayı, günü geldiğinde yapacağımı biliyor ve kendimi hazırlıyordum. Ama inan bu kadar zorlanacağımı tahmin etmiyordum. Kız babası olmak zormuş. Eşimle evlendiğimde kendimi kayınpederimin yerine koyunca az çok anlamıştım." dedi ve yutkundu. Karşımdaki babayı gayet iyi anlayabiliyorum." lafı uzatmayı sevmem ama konu kızım olunca akan sular durur. İlk göz ağzımız ve nazlı çiçeğimiz o bizim. Çok mutlu olsun isterim. Tanıdığım kadarıyla onu mutlu edeceğin kanaatindeyim. İnşallah yanılmamışımdır. Bu günden itibaren sende benim bir oğlum oldun." dedi. Konuşamayacak kadar zorlandığını gördüğümde konuya bir yerden girmem gerektiğini düşünerek,
"Çok iyi çocuklar yetiştirmişsiniz. Güzel bir aile kurmuşsunuz. Az önce bir oğlunuzun da ben olduğumu söylediniz. Şeref duyarım. Bu günden sonrada bir evladınız olarak üzerime düşen ne varsa yapmaya hazırım. Kızınıza gelince emanetinize canım pahasına sahip çıkacağıma şerefim üzerine yemin ederim... Önümüzdeki hafta görev var. Daha sonra ailem Ankara'ya gelecek ve sizlerle bizim hakkımızda konuşacaklar. İzniniz olursa Ceren'le birbirimizi daha iyi tanıma açısından görüşmek isterim." dedim, yerimden kalktım ve elini öptüm. Gözleri yaşlı kucakladı beni. Bir süre öylece kaldık. Kısa bir kaç konu hakkında daha konuşup salona döndük.
Çaylarımızı içerken, babasıyla konuşmanın zor olacağını biliyordum ama beni bu denli rahatlatacağını tahmin etmemiştim. Ailem şu beş günlük görevden sonra söz için gelecekler. Yalnız ben değil Ceren'in de rahatladığını görebiliyorum. Gözlerindeki endişe kaybolmuş kuşlar gibi özgürleşmiş duruyor.
Esra fazla ayakta kalmasından dolayı biraz rahatsız olunca kalkmak zorunda kaldık. Yüzük yine bende kaldı. Ceren soramamıştı, bende özel bir an yaratamamıştım. Bu sefer heyecan ve çok özel bir anı bekliyorum. Gerçi bu gün günlerden pazardı ve biz çarşamba günü göreve gidecektik ama yüzüğü vermek için çok özel bir an mutlaka bulacaktım.
Eve vardığımda televizyonu açıp banyoya geçtim. Üzerimdeki tişörtü çıkarıp kenara koydum. Soyunup duşun altına girdim. Tepemden akan suların verdiği huzur, çeşmenin başında su savaşının verdiği huzuru vermedi ama yine de su iyi geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)
RomanceÇok şey istemedim ben. Sadece sevmek... Pahalı hediyelerin olmadığı, maskesiz, yalın yüzlerin ışığında aydınlanmak, yapmacık tavırların çok uzağında özlediğim kendim olabilmek. Bahar yağmurlarında ıslanmak, yarımken tamamlanabilmek istedim. En de...