45. bölüm

1.6K 129 30
                                    

CEREN...

Başımdaki ağrı artmaya başlayınca Esra istifra ettiğimi duyar duymaz, panikle adamlara döndü,

"Röntgen çekilmesi lazım. Beyin kanaması olabilir. Kızın durumu iyi değil" diye seslendi. Gerçekten de hiç iyi değildim. Bedir kalın, çirkin kahkahasının ardından,

"Lan sen doktorum diye geçinmiyor musun? Doktoru ayağına getirdik zaten." dedi ve yine sahte bir kahkaha attı. Esra adamların beni hastaneye götürmeyeceklerini bile bile bir deneme yapmıştı ama olmayacağını anlayınca,

"Bari soğuk kompleks yapalım. Buz bulabilirseniz iyi olur." dedi. Bedir denen adam tüm çirkinliğiyle gülmesini yarıda kesip, üzerimize doğru gelmeye başladı. Az önce sobaya atmak için eline alıp, büyük gelince vaz geçtiği odunu kavrayarak, karşımıza dikildi. Gözlerinde ki fesatlığı görünce Esra'yı korumak için ona doğru eğildim.

"Oldu başka emrin var mıydı lan. Sen nerde olduğunu unuttun herhalde." dedi, hırsını alamayıp elindeki sopayı Esra'ya savurdu. Canımın yanacağını bile bile Esra'nın üzerine kapandım.

İlk darbeyi omzuma aldığımda ağzımdan çıkan feryat gecekonduyu doldurup dışarı taştı. Hemen ardından gelen ikici darbeyi bacaklarımın üst kısmına aldım. Çektiğim acının tarifi yok. Zeynep hanımla, Esra benimle birlikte çığlık atıp adama itiraz ettiler. Adam onlara kulak asmadan daha devam edecekti ama Dursun koşarak elindeki sopayı aldı.

"Bedir ne yapıyorsun, bey duyarsa kötü olur. Bunlar canlı lazım bize." diyerek adamı çekiştire çekiştire yanımızdan uzaklaştırdı. Esra gözlerinden süzülen yaşlarla,

"İyi misin? İyi misin? " diye panik olmuş bir sesle sordu. Hepimizin korkudan kanı dondu. İyi değildim, hem de hiç iyi değildim. Adam acımasız, hıncını almak istercesine tüm gücüyle vurdu. Odunu indirdiği yerlerin acısıyla gözlerimden oluk oluk yaşlar akmaya başladı. Zeynep Hanım ulaşamadığı bana ağlayarak bakıyor.

Adamı sakinleştirmeye çalışınca Bedir, Dursun'a diklenmeye başladı. Telefonu çalan Dursun telefonunu açtı.

"Buyur" dedi. Karşı taraf ne dediyse "Tamam Tombis birazdan çekiyorum. Atacam." deyip telefonu kapadı. Kudurmuş tilki gibi bakan Bedir'e bakarak,

"Tombis ve adamları geliyormuş. Bahçe kapısını aç. Arabayı içeri al. Bey istemiş, çabuk olsunlar demiş bende şunları çekip göndereyim." dedi. Vicdanını nerede kaybettiğini bilemediğimiz Bedir nefretle bakarak dışarı çıktı.

Dursun bizi apar topar bir şekilde telefonuyla kayda almaya başlayınca aklıma gelen ilk cümleleri söyledim. Toplamda üçümüz iki üç dakika bile konuşmadık. Darbe alan yerlerim çürümüş, acısı dinmiyor. Sırım sırım sızlayan kemiklerim kelepçelenmiş bir şekilde hareket edemeden kastığım için çok acı veriyor. Esra eli kolu bağlı çaresiz durmaktan nefret ettiğini aralıklarla mırıldanıyor. Eliyle kontrol ettiği şişliği, almış olduğum darbe yerlerini inceleyip, göz yaşına hakim olamadı. Zeynep Hanım kimi zaman hayatının fişini çekmiş, bu dünyada değilmiş gibi dalıp gidiyor. Artık üşümüyorum, aksine cayır cayır yanıyor bedenim. Esra ateşimin çıktığını fısıldadı Zeynep hanıma. Böyle ateş mi olur. Cehennemlerde yanıyorum.

Yaklaşık yirmi dakika sonra dışarıda bir hareketlilik oldu. Anladığımız kadarıyla evin dışına önce bir araç yanaştı. Üç beş kişinin sesleri gittikçe yakınlaştı ve boş gecekonduda yankılanan ayak sesleri kapının açılmasıyla son buldu. İçeri Bedir hariç iki kişi daha girdi.

Tabiri caizse izbandut denen cinsten kaba saba iki adamı gördükten sonra birbirimize daha fazla sokulduk. Esra'nın omuzuna koyduğum başımı ayakta tutmakta zorlanıyorum. İkisi de bizden tarafa bir bakış atıp eski masanın başına yöneldi. Adamlardan biri Bedir'e dönerek,

SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin