BURAK'TAN
"Nihayet sistemi yükleyebildik. Bir iki kontrol de yapıldı. Yarın yola gitmek için hazırlıklar tamam." dedim. Tüm olumsuzluklara rağmen işimizi bitirmiştik nihayet. Ceren'e ayıp oldu, ararım diye beklemiştir.
Asım komutan,
"Yoruldunuz çocuklar. Saat dokuz oldu, yemekte yemediniz. Ben size karşıdaki odaya yemek hazırlattım. Hadi hepinizde gidin yeyin. Gitmeden şifreyi girelim." dedi.
"Asım Komutanım sizde yemediniz." dedim. Adam on günde üç kilo verdi.
"Nöbetçiler gelmeden kapı önünden bile ayrılmam." Mehmet,
"Karşı odadan burası görünüyor." dedi.
"Yok oğlum bu odada canımızdan kıymetli şeyler var. Gözümüzü kırpmak yok. Ne olur, ne olmaz. Hadi gidin. Bana da tepsiyle şu sandalyeye getirin. Şuracıkta yerim ben. Nöbetçilerle sabahlayacam. Emir böyle." diye sert bir cevap verdi.
Son dört buçuk saattir bilgisayarda Ankara'dan getirdiğimiz sistemde oluşan çökmeyi, tekrar tekrar yükledik. Her seferinde arızadan dolayı oluşan hatalar yüzünden başa döndük. Nihayet sorunsuz yükleyip aleti çalışır vaziyete getirdik. Bu gizli silahtan sadece biz sorumluyuz. TSK'nın yeni yıldızı.
İşimizin bitmesiyle rahatladık. Mehmet Esra'yı ararken bende Ceren'e mesaj yazdım. Bir iki saat demiştim beş saat oldu.
"Çok beklettim. Biliyorum. Elimizde olmayan edenlerden işimiz biraz uzadı." yazıp, gönderdim.
Bu arada telefonu bırakıp lavaboda elimi yüzümü yıkadım. Dün gece sabaha karşı Türkiye sınırına giriş yaptık. Çok erken diye arayamadım Ceren'i. Sonrasında da acilen getirdiğimiz sistemleri makinalara yüklemeye başladık. Arada mesaj atmak istedim ama fırsat olmadı. Ayıp oldu. Ama şimdi alırım ben onun gönlünü. Aynada yüzüme bakıyorum da iki günlük uyumsuzluk yüzümü ne hale getirmiş. Bir ben değil, altı kişilik ekibin hepsi aynı. Biraz uyuyup sabaha karşı tekrar Suriye sınırından içeri gireceğiz.
Odaya gelince telefonumu elime aldım. Mesajı gelmiş nazlı yârimin.
"Sorum değil" yazmış biraz bozulmuş sanki.
"Ufaktan bir kapris mi seziyorum?" Yazdım.
"Ne münasebet"
"Eğer gerçekten kızgınsan belli et ki gönlünü alayım. Ama zar zor kurduğumuz köprülerimizi sakın yıkayım deme." Yazdım, hızlıca gönderdim.
"Tamam, biraz bozuldum ama köprüler sağlam gibi."
"Benim yokluğum baya baya belli oluyor desene?" Yazdım. Keyfim yerine geldi. Mesajımı bekliyor olması bana karşı boş olmadığının kanıtı.
Nazlı yarım diye boşuna dememişim. Şimdiden küsmeler falan. Bu kız benim aklımı başımdan alıyor.
"Hep böyle neşeli misindir?"
"Sevdiklerime diyelim" yazdım. Ceren bana gerçekten iyi geliyor. Mesajlarını okumak bile hayata bağlıyor, sesini duymak, yaşamak demek.
Yazıyor...
"Sevmediklerine nasılsın peki?" mesajı okuyunca gülümseyerek yazdım.
" Sen o grupta olmadığına göre endişelenecek bir durum yok."
"Sevmezsen korkmalıyım yani"
"Seni sevmemem gibi bir ihtimal yok diyorum."
"Yarın kuzenin yemeğe davetli. Annem bizimle çok ilgilendi diye yemeğe davet etti. Ben biraz kuzeninden çekiniyorum." yazdı. Konuyu dağıttı sevmekten bahsedince. Ahh Ceren ahhh.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)
Lãng mạnÇok şey istemedim ben. Sadece sevmek... Pahalı hediyelerin olmadığı, maskesiz, yalın yüzlerin ışığında aydınlanmak, yapmacık tavırların çok uzağında özlediğim kendim olabilmek. Bahar yağmurlarında ıslanmak, yarımken tamamlanabilmek istedim. En de...