30. BÖLÜM

1.5K 149 88
                                    

Listenin en başında pirinç unu vardı. Ben tam yukarıdaki rafa uzanırken bir ses,

"Yorma kendini." dedi. Arkamı dönmemle yüz yüze geldiğim Burak raflarla arada kalmama aldırmadan üzerime doğru uzanarak paketi alıp arabaya bıraktı. Bakışlarıma aldırmadan market arabasını elimden alıp sürmeye başladı.

"Burada olduğumu nerden anladın?" dedim arkasından ilerlerken.

"Mesajda birazdan alışverişe çıkacağını yazdın. En yakın market burası olduğuna göre fazla kafa yormama gerek kalmadı." dedi. İki paket sütü raftan alıp arabaya bıraktım.

"Dinlenebildin mi peki?" dedim. Durdu bana baktı.

"Ben alışığım. Peki sen?" dedi.

"Bende alışıktım. Sen kafamı karıştırıncaya kadar." dedim. Cevap beklemeden koluna girdim. Durdu yerinden hiç kıpırdamadı. Hafif gülümsemesinin perdelediği gözlerindeki düşünceli bakışlarını yüzümden ayırmadan,

"Şimdi biz evli olsak alışverişler bu kadar keyifli olacaktı muhtemelen." dedi. Her hareketin her konunun evliliğe bağlanmasına alışamayan ben az önceki düşündüğüm Engin meselesinden kendimi iyice sıkışmış hissettim. Kolumu geri çekip gözlerimi kaçırdım. Yan rafta duran peçetelerden birini alıp arabaya bıraktım. Tüm konuları hallettik, sıra evliliğe geldi ya. Ne diyeyim? Konuyu değiştirmek için,

"Esra nasıl?" dedim. Durdu konu nasıl Esra'ya geldi yine der gibi baktı.

"Ateş püskürüyor sana. Dün telefonuna, mesajlarına bakmamışsın."

"Evet. Kızmakta haklı. Kaldıramadım olayları. Çok mu kızgın bana." dedim. Ayıp etmiştim.

"Hemde çoook. Evde yatıyor. Mide bulantısından mutfağa giremiyor. Canan teyze gitmekten vaz geçti. Buradalar hala." dedi. Gülümsemesiyle yanağında belirginleşen kasa takıldı gözlerim.
.
"Canım ya. Canan teyzeler iyi etmiş gitmemekle. Ne güzel akşama onlarda bizdeler o zaman." dedim. Baktı.

"Senin haberin yok mu? Annenin bile haberi var."

"Nerden olsun. İki gündür evdekilerin yüzünü zor gördüm. Hem
Esralar niye yoktu dün ifadede?" dedim. Aklıma yeni geldi. Sonuçta Esra ile Mehmet'ten başka herkes vardı.

"Kız yeni hamile. Yaşadıkları psikolojisini daha da bozmasın diye biz rica ettik. Konu açılmışken korumalar sabah itibariyle başladılar. Şimdi marketin dışında bekliyorlar. Çıkınca tanıştıracağım sizi." dedi. Hiçte hoş olmayan bir surat ifadesi yerleşti yüzüme. Yine de problem çıkarmamak adına başımı olur anlamında sakladım. Aldık başımızı, gidiyoruz kıyamete. Hadi hayırlısı...

Marketten çıktığımızda Burak'ın işaretiyle yanımıza yaklaşan iki kişi selam verdi. Burak adının Kaan olduğunu söylediği yirmi beş yaşlarında, esmer sivil giyinmiş kişiyi işaret etti. Ardından Yasin isminde daha uzun boylu, kumral, iri yapılı gençle tanıştık. Hiç bir zaman benimle diyaloğa girmeyeceklerdi ama ben mesajla nereye gittiğimi, ne zaman evden çıktığımı onlara bildirecektim. Telefonlarını telefonuma kaydettim. Teşekkür edip yanımızdan uzaklaştılar. Arabanın içinde yirmi dört saat nöbetleşe bekleyeceklerdi. Onlar uzaklaşır uzaklaşmaz Burak,

"Lütfen haber vermeden ya da onlar olmadan evden çıkma." dedi. Al işte kırk gün evde alçılı geçen günlerden sonra bahar gelmiş, ben yanımda korumayla dolaşacağım. Ne günah işledim acaba. Gözlerine bakarak,

"Akşam yemeğe davet etseydik keşke" dedim. Kendimce espri yapmıştım ama kınayan yüz ifadesini görünce pişman oldum.

"Ben gayet ciddiyim. Şakaya alınacak bir tarafı yok bu işin. Ayrıca ne uzak ne çok yakın ol. Mesafeyi iyi ayarla." dedi. Biraz kıskanmış mıydı? Bana mı öyle geliyordu? Özellikle Yasin'le tanıştırırken elimi tutması karşı tarafa bir mesaj vermek içindi sanki.

SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin