Oyun başlıyordu. Ekmek ve simitler arka koltuğa yerleştiğinde bizde ön koltuklara geçip evin yolunu tuttuk. Bizim siteye yaklaşınca,
"Ben burada ineyim" dedim.
"Tamam sen arayana kadar buradayım. Bekliyorum." dedi. Arka koltuğa uzanıp poşetleri aldı ve bana uzattı. İşler yolunda giderse iki saat sonra tekrar beraberdik. Hızlıca site girişine gelip güvenliği aştım. Apartmana girince Selin'e
"Uyuyor musun?" diye mesaj attım.
"Hayır." cevabı geldi.
"Herkes uyuyor mu?" yazdım
"Annem yeni kalktı. Sen koymuş gibi çay demledim. Kahvaltı hazırladım."
"Canımsın"
"Ekmeği almaya gittim dersin. Ben öyle dedim. Ekmek almayı unutma. "
"Tamam" yazdım. Asansörle çıkarken onlara yalan söylemek içime sinmiyordu ama yüreklerine de indirmek istemiyordum. Aynada solgun yüzüme baktım, gözlerimin altı şişti. Yüzümden yoğunluk akıyor. Akşam asansöre ayakkabılarım elimde girdiğim aklıma gelince yine bir alev çarptı sanki yüzüme. Burak'a rezil olmuştum. Hakkımda ne düşünmüştü acaba. Dokuzuncu katta inip anahtarı cebimden çıkardım. Kapıyı açıp doğruca mutfağın yolunu tuttum. Annem, babam, Selin hepsi ayaktalar.
"Günaydın... " dedim. Gülümsüyorum ama her yanımdan sahtekârlık akıyor gibi geliyor. Ben böyle çetrefilli işlerin adamı değilim. Bir an tüm geceyi anlatmak geldi içimden.
"Günaydın. Hayırdır erkencisin kızım." dedi babam. Haklı da her gün zorla uyandırılan ben, bu gün kargalar kahvaltı etmeden ayaktayım.
"Günaydın kızım. Sabah mutfağa bir girdim, gözlerime inanamadım. Sen, kahvaltı hazırlamak? Şok oldum valla. Ellerine sağlık." diyen annem dolaptan aldığı bardaklara bir yandan çay dolduruyor. Babam başköşede yerini aldı. Hiçte korktuğum olmadı. Kimse gece evden çıktığımın farkında değil. Elimdeki poşetin çekildiğini fark edince afalladım.
"Canım ablam, simit almış." dedi. Poşetin içindekileri tabağa koydu. "Hadi otursana abla. Gören de bütün gece uyumadın sanır." dedi. Kıkırdıyor. Sus işareti yaptım ama babama yakalandım.
"Hayırdır kızlar, kaş göz işareti. Bilmediğimiz bir şey mi var?" dedi. Bana bakarak cevap bekliyor. Bu kardeşim olacak bücür foyamı ortaya çıkaracak diye ödüm koptu.
"Yok, baba, ablam akşam kötü rüyalar gördü. Uyutmadı beni de." dedi tarla faresi. Bu ne ara böyle oldu anlamadım. Ne hünerleri varmışta ben bilmiyormuşum. Tabağına aldığı domates, salatalıkların üzerine tuz döken Selin'in gülmemek için dudaklarını ısırması gözümden kaçmadı. Bu arada annem,
"Akşam iki ekmek vardı diye hatırlıyorum. Hamza gece kalkıp bizden habersiz bir şeyler mi atıştırıyorsun? Bak şekerin çıkacak." dedi. Babam kaşlarını çatarak baktı. Kafasını sağa sola doğru sallayıp, sesli bir şekilde
"Ya sabır" çekti, derin bir nefesin yanında. "Yesem senden korkacağım sanki hanım. Niye saklayayım?" dedi. Babacığım bir bilsen gerçeği. Gece onları kuşlara attı Selin dememek için zorluyorum kendimi. Bazen gece kalkıp yemeleri vardır, tamam ama burada iki ekmekten bahsediyoruz. Tüm aile yesek yine de bitmez. Selin,
"Baba itiraf et yemişsindir. Kalanı da kuşlara atmışsındır." demesin mi? Yıktı suçunu adamın üzerine. Babam ve ben şok... Boş baktık Selin'e. Selin gülerek göz kırptı babama.
Üstüne üstlük birde "Yarın Burak abilere ne yapacaksın annecim?" demez mi, konuyu da değiştirdi, pes valla. Ben hâlâ ayakta dondum kaldım. Babam ekmek meselesinden dolayı anneme, annem misafir telaşından dolayı bana bakarak,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDİM KOMUTANIM. (Kitap Oldu)
RomanceÇok şey istemedim ben. Sadece sevmek... Pahalı hediyelerin olmadığı, maskesiz, yalın yüzlerin ışığında aydınlanmak, yapmacık tavırların çok uzağında özlediğim kendim olabilmek. Bahar yağmurlarında ıslanmak, yarımken tamamlanabilmek istedim. En de...