yirmi iki

12.2K 1.1K 1.4K
                                    


Kahverengi gözlerimi kısarak kantine girdiğimde, gözlerim sadece ona odaklanmıştı. İçimde çok büyük bir öfke vardı, biri ölmüştü biz yine buradaydık. Sadece üç gün geçmiş olmasına rağmen hiçbir şey olmamış gibi herkes hayatına devam ediyordu.

Bir insanın canı, bir insanın hayatı gerçekten bu kadar kıymetsiz miydi?

Evran ortalıkta yoktu, nerede olduğuyla da ilgilenmiyordum. Ona mesaj atıp gördüğüm şeyin, yani o imalı gülümseme ve konuşmanın ne olduğunu sorduğumda bana birbirlerine gülümsemediklerini, konuşmada da bir ima olmadığını söylemişti.

Aynen, ben sarhoş olmuştum çünkü. Bu kadar zeki olmasına rağmen nasıl bunu yutabileceğimi düşünüyordu? İmkansızdı. Bana hiçbir zaman bir cevap vermiyordu. Sürekli benden bir cevap koparmaya çalışıyordu ve bu durum cidden canımı sıkmaya başlamıştı.

O herkesin oturmak istemediği masaya iğrenerek bakarken oraya ilerledim. Barlas ve Duygu yan yanaydı. Kılıç da yanlarındaydı. Bade ondan biraz daha uzakta, Barlas'ın yanında oturuyordu. Ares de ismini bilmediğim bir kızla yan yanaydı. Barlas ve Duygu sanki hiçbir şey olmamış gibi kahkahalarla gülüyorlardı. Kılıç da onlara katılıyordu.

Bade'nin bakışları kantinin duvarına sabitlenmişti. Suratı hayalet görmüş gibi bembeyaz ve mutsuzdu. Dört senedir onu ilk defa makyajsız görüyordum. Kız ne giydiğine bile dikkat etmemişti ve bırakın eğlenmeyi orada oturduğunu bile farkında değildi.

Masada büyük bir kahkaha patladığında bu sefer sadece Barlas ile Duygu değil, Bade hariç herkes kahkahalara boğulmuştu. Sahiden, bu kadar gülecek ne buluyorlardı ki?

Sonrasında, Barlas yanağına yasladığı elini masanın altına indirdi. Masadaki hatta kantindeki kimse bunu fark etmedi ancak dirseğini tehditkar bir şekilde Bade'nin karın boşluğuna geçirdi.

Bade'nin donduğunu gördüm, bu sefer surat ifadesi çok daha kötü bir hal almıştı. Sonra onun uyarısını anlamış gibi yüzüne bir gülücük kondurdu ve herkese uyarak kahkaha atmaya başladı. Bunu gören Barlas çarpık bir şekilde gülümseyerek elini çekti ve tekrardan önüne döndü.

Sanırım artık rol yapma konusunda uzmanlaşmıştı. Gerçekten, o kadar iyi rol yapıyordu ki eğer az önceki sahneyi görmesem ben de Bade'nin onlar gibi içten bir şekilde güldüğünü düşünürdüm.

Buna şahit olmak yalnızca daha fazla öfkelenmeme sebep oldu. Sinirli adımlarla masaya doğru ilerledim. Bu kıza ne yapıyordu bunlar böyle? Ne biliyordu da onu bu kadar şeyle tehdit edip yanlarında kalmasını sağlıyorlardı?

"Barlas," dedim, masaya ulaştığım zaman sinirli bir sesle. "Gelsene az."

Kafasını kaldırdı ve bakışları masadan bana doğru döndü. Bugün şaşırtıcı bir şekilde okul forması giymeye karar vermişti. Beyaz gömleğin ilk iki düğmesi açıktı ve kollarını dirseğine kadar kıvırmıştı. Tek eli çenesindeydi ve sandalyeye yayılarak oturmuştu. Bana alaycı bir şekilde baktı ve ne oldu dercesine göz kırptı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen be?" diye sordu ince bir ses. Gözlerimi devirerek Duygu'ya baktım. Siyah gözlerini kocaman açmış bir şekilde bana tehditkar bir bakış atıyordu.

"Sana ne?" diye sordum ona baygın bir bakış atarak. Barlas için bir kızla kavga edecek kadar kafayı yememiştim henüz.

"Ne diyorsun sen ya?" diye ayaklanmak üzereyken Barlas eliyle kızın ince bileğini sıktı ve tekrar oturmasını sağladı. Beraber çok yakışıyorlardı.
Hem fiziksel olarak mükemmel bir ikililerdi hem de ruhsal olarak, ikisinin de ruhu bir çöpten ibaretti.

NEYRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin