on iki

12.9K 1.2K 576
                                    


"Hayır abi," dedi Ares soyunma odasında bir ileri bir geri giderken. O kadar çaresiz ve stresliydi ki ben bile ona üzülmeden duramıyordum. "Yapmam."

"Ne demek yapamam?" dedi Bade oturduğu banktan kalkarak. Ares'in kolunu sıktı. Ares ellerini saçlarından sıkıntılı bir şekilde geçirerek bir küfür savurduğunda, hepimiz gerginlikten delirecek durumdaydık.

Tabi hepimiz dediysem, bu Evran hariç hepimiz oluyordu.

"Yapmak zorundasın," dedi Bade. Haklıydı, yapmak zorundaydı. Kafayı yedirtecek bir durumdu bu ama biz artık isteyerek bir şeyler yapma aşamasını çoktan geçmiştik. Zorunda bırakılıyorduk. Yapmak zorundaydık çünkü yaptığımız şeyler yüzünden doğan sırlar hayatımızı bizden çalmıştı.

Artık bir irademiz yoktu. Hayatımızı biz ve irademiz değil, sırların yol açtığı tehditler belirliyordu.

"Lan babam okulun sahibi!" dedi Ares delirir gibi bir sesle. "Öğrenmesi kaç saniye alır? Beş mi üç mü? Beni ne yapar öğrenirse biliyor musunuz?"

"Birader tamam çok kötü bir durumdasın," dedi Kayrahan yaşlandığı dolaptan doğrularak. Koyu kahverengi saçlarını iki yana salladı. Okul pantolonu ve okul gömleği üzerine bir basketbol takımının baskısı olan bir sweatshirt giymişti.

"Ama bunu yapmazsan daha kötü duruma düşeceksin," diye tamamladı Ilım onun cümlesini. Sıkıntılı bir şekilde nefes verdim, Ares'in düşüneceğinin aksine ben onun bu duruma düşmesinden zevk almıyordum. Ayrıca biliyordum, bu daha başlangıçtı ve hepimiz daha kötü durumlara düşecektik.

"Baban senin işlediğin cinayeti gizlememiş miydi?" diye sordu Evran umursamaz bir sesle. "Ona bunu birinin öğrendiğini ve seni tehdit ettiğini söyle."

"Yapamaz," dedi Ilım telaşla. "Anonim bunu da öğrenir."

"Hayır," dedi Evran alayla gülerek ve bir adım atarak bize doğru yaklaştı. Bizden uzakta, soyunma odasının kapısına yaslanmıştı. Üzerinde siyah bir kapüşonlu ve siyah pantolon vardı. Altında ise siyah postalları vardı.

"O bir süper kahraman ya da bir hacker değil, sizi salaklar," dedi. Parlak mavi gözlerinde alaycı bir ışık parıldıyordu. Kendine çok güveniyordu ve çevresindeki herkesi eziyordu. Kabul, bunu yapmakta haksız da sayılmazdı.

"Bir şeyler biliyor çünkü bu şeyleri konuştunuz. Kulaktan kulağa yayıldı ve ona gitti. Kim bilir belki de anonimin kendisine söylediniz?"

Haklıydı. Başka türlü öğrenmesi imkansızdı. Yine de bu okulda bu kadar bilgiyi öğrenebilecek biri olduğunu düşünmüyordum. Onu geçtim hepimizle bir şekilde yakın olması gerekiyordu ve bu ekibin ortak tek noktası nefes almaktı, ortak arkadaşımız falan yoktu.

"Öğle arasının bitmesine son beş dakika, kardo," dedi Kayrahan kolundaki Apple Watch'a bakarken. Sonrasında kafasını kaldırdı ve gözlerini Ares'e odakladı. Stresli olduğunu farkındaydım. Kayrahan çok mu iyiydi yoksa bu bir numara mıydı hala çözememiştim.

"Yap şunu, Ares," dedim gergin bir sesle. Kafasını kaldırdı ve öldürücü kahverengilerini bana döndürdü. Gerçekten büyük bir nefretle bakıyordu, her an beni öldürebilirmiş gibiydi. Ağzını açtı ancak sonrasında bunun hiçbir şey değiştirmeyeceğini fark etmiş gibi dudaklarını tekrardan birbirine bastırdı.

"Yanında mı?" diye sordu Ilım, maddenin ismini bile söylemeye çekinerek. Ares yavaşça kafasını salladı ve cebinden küçük şeffaf bir torba çıkardı. Torbanın içinde beyaz bir toz vardı. Suratımı buruşturdum, bir sene boyunca beraber olmuştum ama böyle bir batağa düştüğünden haberim bile yoktu.

NEYRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin