9. BÖLÜM

14.5K 689 42
                                    

Yazardan:

Müge'nin buhranlı günleri bu şekilde devam ederken Yüzbaşı'ya ise yeni bir görev çıkmıştı. Sınıra gitmesi gerekliydi. Komutan'ı sabah erkenden karargâha gelmesini emretmişti. Sınırdan altmış kilometre ileride teröristler tarafından kurulan kamplara Amerika'dan silah ve mühimmatlar akın ediyordu. Türkiye için çok büyük bir tehdit oluşturan bu kampların dağıtılması ve teröristlerin elebaşlarının canlı olarak ele geçirilmesi lâzımdı. Böyle bir operasyonda görev alması gereken tek bir tim vardı, o da: Kasırga Timi'ydi.

Yüzbaşı Bozkurt, Komutan'ından aldığı talimatlar üzerine timi toplamıştı. Timindeki her bir adama güveni tamdı. Hepsi vatan sevdalısı birer Türk genciydi. Vatanı için seve seve canlarını öne koyacak kadar yiğitlerdi. Kendisi gibi Yüzbaşı olan Korhan'la -devresiyle- yıllarca aynı saha görevlerinde çalışmıştı. Korhan, istihbaratta yoğrulduktan ve gerekli başarıyı sağladıktan sonra Kasırga Timi'nde görev almaya başlamıştı. Operasyonları birlikte yürütüyorlardı.

Korhan Yüzbaşı, sınır haritasını toplantı masasının üzerine serip belli bölgeleri işaretledikten sonra tim arkadaşlarına döndü.

"Kamp alanı bu bölge arasında kalıyor. Yola buradan başlarsak arazi açıkta olduğundan pusuya düşeriz. O yüzden dağların arkasından dolanmamız şart. Ama bu da erzak sorunu yaşamamıza sebep olacak."

"Komutanım." dedi Astsubay Çavuş Ali. Yüzbaşı Korhan ona dönüp başıyla devam etmesi için izin verdi.

"Helikopter bizi arazinin iki yüz metre ilerisinde bıraksa kalan yolu da yürüyerek tamamlasak erzak konusunda çok sıkıntı yaşamayız."

"Ancak bu sefer de çok zaman kaybederiz. Her an harekete geçebilirler." dedi Astsubay Kıdemli Üstçavuş Selim. "Bu şerefsizler arazinin çevresine mayın doldurmuştur. İşimizi şansa bırakamayız."

"Peki ya batıdan ilerlersek? Biraz daha engebeli ama pusu konusunda bir nebze şansımız olabilir." dedi Astsubay Başçavuş Murat.

"Arazi çok engebeli. Yine zaman kaybı olur. Başka bir yol bulmalıyız." dedi bu sefer de Astsubay Çavuş Kaya.

Yüzbaşı Korhan, hararetli bir şekilde nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini tartışan silah arkadaşlarını izlerken gözü bir anda devresine takıldı. Onu son birkaç haftadır oldukça düşünceli görüyordu. Tahmin etmek güç değildi: O öğretmeni düşünüyordu. Müge Ersöz diye birini araştırıyordu iki haftadır devresi. MİT'ten tanıdığı birkaç hatırı sayılır eski dostundan öğrenmişti bu güzide bilgiyi.

Usulca yaklaştı dostunun yanına. Yüzbaşı Bozkurt yanında beliren dostuna bir bakış atıp kendini toparladı ama nafile... Şimdiden diline düşmüştü dostunun.

"Devrem, operasyona gideceğiz diye mi bu hâllerin yoksa geçmişteki operasyonların emarelerinden bir şeyler mi?"

Çakır gözlerini devirerek Korhan'a baktı. Arkadaşının her şeyden haberinin olduğunu adı gibi biliyordu. İstihbarattakilerin söz konusu Korhan olunca, biraz ironik ama, ağızlarında bakla ıslanmayacağını da çok iyi biliyordu.

"Operasyonu düşünüyorum. Hangi yolu kullanmamız daha sağlıklı olur diye."

"Hangisi daha iyi olur devrem?" diye sordu muzır bir şekilde Korhan.

Yüzbaşı Bozkurt ayaklanınca tüm tim sessizliğe büründü. Haritaya iyice bakıp güneydoğu yönünden uzanan ırmağı gösterdi.

"Bu ırmağın kaynağından itibaren uzanan yolu kullanacağız. Helikopter bizi ırmağın iki yüz metre ilerisinde bırakacak. Irmağa dek yürüyeceğiz. Irmak üzerinden geçtikten sonra şu yamacın ardındaki kayalıklarda pusuya yatacağız. Bu adamlarda mühimmat dolu ama sadece kendilerine değil sonuçta. Diyarbakır'da ellerinde G3'lerle başıboş bir şekilde dolanan hevaller nereden buluyorlar bunca silahı? Bunlar muhakkak el altından satıyordur."

ZAHTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin