Hastanedeki bir haftanın sonunda Müge, doktorundan taburcu olabileceği müjdesini aldı. Bu süreçte Yıldırım, Müge'ye gözü gibi bakmış ve hatta yanından bir an olsun ayrılmamıştı. Doktoruyla da düzenli olarak konuşarak durumu hakkında bilgi edinmişti. Müge'nin, hastane yemeklerini reddetmesine rağmen ona yemesi için destek olmuş, canı sıkıldığında kitap okumuş, gidip filmler alıp birlikte izlemişti. Doktoru izin verdiğinde, ara ara da olsa, koridorda veyahut hastane bahçesinde onunla yürüyüş yapmıştı. Test sonuçlarına göre Müge'nin durumu gayet iyiydi. Sadece nefes alırken bazen zorlanabiliyordu, ilk zamanlarda bu olabilecek bir durumdu. Ancak genel itibarıyla Müge'nin durumu, hastaneden çıkabilmek için gayet iyiydi.
Müge'nin üzerini giymesi için annesi Canan Hanım ona yardım ederken babası Muhsin Bey de Yıldırım'la birlikte kapının önünde bekliyordu. Her ne kadar kızının başına bunca talihsiz olay gelmiş olsa da Yıldırım'ın sayesinde kızı kurtulmuştu. Bu süre zarfında kızı hem psikolojik hem de fiziksel anlamda oldukça çökmüştü. Fakat bu adam, onu ne olursa olsun bırakmamış ve hatta kendilerine dahi kafa tutmuştu. Muhsin Bey'in Yıldırım'a alışması ve onun Müge'nin hayatındaki varlığını kabul etmesi pek zor olmayacaktı. Ancak aynı şey Canan Hanım için söylenemezdi.
Canan Hanım, kızının zamanında nişanlısı tarafından en yakın arkadaşıyla aldatılmasını, kızının nişanlıyken hamile kalmasını ve üzerine bebeğini aldırmasını anlıyordu bir yere kadar. Hatta eşi Muhsin Bey'in Müge'yi eski nişanlısıyla barıştırma çabasına da, Müge'ye rest çekmesine de oldukça karşı çıkmıştı. Sonuçta Müge onların göz bebeğiydi. Lakin Müge'nin sırf onlara inat olsun diye İstanbul'daki onun deyimiyle "gül gibi" hayatını bırakıp Diyarbakır'a tayin istemesini ve Diyarbakır'a gittiğinden beri Yıldırım yüzünden başına gelmedik olay kalmamasını bir türlü sindiremiyordu. Evet, Yıldırım yüzünden olduğunu düşünüyordu. Çünkü Yıldırım bir askerdi. Ve etrafında pek çok düşmanı vardı. Bu düşmanlar yalnızca Yıldırım için değil, Müge için de birer tehditti. Bu sebeple kızının bu adamla olan ilişkisini tasvip etmiyordu.
Müge, gerilimin bu zamana dek farkında değildi. Çünkü o varken her biri oldukça güler yüzlü davranıyor ve arada herhangi bir imalı söz söylenmiyordu. Fakat Müge yokken Canan Hanım'ın nefret dolu bakışları altında ezilmemek için Yıldırım, ya odayı terk ediyor ya da Müge'nin yanında kalıyordu. Muhsin Bey ise eşini dizginlemekten çok yorulmuştu. Kızının mutluluğu ile eşinin memnuniyeti arasında kalmaktan usanmıştı. Ancak elden ne gelir?
Müge, giyindikten sonra annesiyle odadan çıktı ve Yıldırım'ı gördüğü anda kocaman gülümsedi.
"Sonunda hastaneden çıkıyorum." diyerek Yıldırım ve babasının da gülümsemesini sağladı.
"Hadi kızım, bir an önce çıkalım buradan." dedi annesi. Ve Müge'nin koluna girerek, beyleri arkada bırakıp asansöre kadar yürüdü. Müge ise halen daha annesinin rahatsızlığının farkında değildi. Sadece kadıncağızın hastane ortamından haz etmediği için bu denli acele ettiğini düşünüyordu.
Asansörden çıktıklarında annesi, her ne kadar Müge'yi neredeyse sürüklercesine yürütse de Müge, annesinin kolundan kurtulmayı başardı ve sorgularcasına annesine döndü.
"Anne, ne bu acele? Babamı ve Yıldırım'ı beklemeden nereye böyle?"
"Baban çıkış işlemlerini halledecek. Biz de arabaya gidiyoruz kızım." dedi annesi de. Fakat bu cümlede Yıldırım'dan eser yoktu. Müge, tek kaşını kaldırıp annesine baktı dik dik.
"Yıldırım da gelecek." dedi üstüne basa basa. Fakat annesinin homurdandığını fark edince onu girişte bırakarak hastane bahçesine çıkıp bir banka oturdu. Annesi de ardından tıpış tıpış gelirken Müge oldukça öfkeliydi. Annesinin bu huysuz tavrının sebebini anlayamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAHTER
عاطفية"Zahter..." diye mırıldandı tüylerimi ürpertirken. "Zahter kokuyor saçların." Yutkundum ve çakır gözlerine bakmayı sürdürdüm derinliğinde boğulmamak için direnirken. Tek kelime dahi firar edemedi dudaklarımın arasından. Sadece gözlerine bakıyor ve b...